Hem 24 Haziran Seçimleri sonrası gelen konferans taleplerine cevap vermek hem de aralarında Siirt Valiliği ile Ortadoğu İşadamları Derneğinin ortak ticari-yatırım imkanları için karşılıklı arama konferansları kapsamında düzenlediği bir programa eşlik etmek üzere Katar ve Kuveyt’i kapsayan üç günlük bir Körfez gezisindeydim.
Her iki ülke halklarının ve hükümetlerinin Türkiye’ye karşı inanılmaz iyi niyeti ve sempatisiyle karşılaşıldığında ticaret hacmimizin orantılı olmadığını söyleyebiliriz. Oysa potansiyel zannedildiğinden çok daha fazla.
Katar’dan başlayalım. Körfez ülkeleri arasında hemen bütün konularda Türkiye ile en yakın işbirliği içinde olan ülke kendi kaynaklarını en rasyonel biçimde kullanma konusunda kendi özgün modelini geliştirebilen bir ülke. Aljazeera örneğiyle medyayı bölgesel etkinliğinde çok verimli kullanmış durumda. Tabi bu, etkinlik bazı sorunlara da yol açmıyor değil.
2022 yılında düzenlenecek olan Dünya Kupası için yıllardır yapmakta olduğu hazırlıklar büyük bir ivme kazanmış, bunun üzerine apayrı bir ekonomi geliştirmiş durumda.
Körfez’in 4 ülkesi tarafından maruz kaldığı ambargo dolayısıyla ilk başta çok zorlandıysa da bu ambargoya karşı ortaya koyduğu tedbirler neredeyse ambargoyu koyanlara müteşekkir olmasını gerektirecek noktaya getirmiş ülkeyi.
Ambargo sayesinde özellikle gıda ve başka temel ihtiyaçlar konusunda alternatiflerini çeşitlendirerek ve bilhassa kendi ihtiyaçlarını görmek üzere başka tedbirler alarak kendine yeterliliğini iyice geliştirmiş durumda.
Dünyadaki en büyük doğal gaz zenginliğine sahip ülkelerden biri olma vasfını, kendi ekonomisini dayanacağı tek kaynağa indirgeme tembelliğine düşürmesin diye farklı ekonomik sektörler geliştirmeye yönelmiş. Mesela hiç güneş enerjisine ihtiyacı olmadığı halde, güneş enerjisi üretim panellerinin hücrelerini silikondan son ürüne kadar üreten bir fabrikanın açılışına daha yakın zamanlarda katılmıştım.
Katar’daki gelişme vizyonu büyük ölçüde ülkeyi kendine yetecek şekilde ayakta tutabilecek bir ekonomi çarkını eğitim, insan kaynakları, lojistik ve üretimiyle birlikte tamamlamaya dönük. Bunu da büyük ölçüde başarıyor. Bu konuda ambargoda en büyük desteği aldığı Türkiye’nin de önemli bir katkısı var. Türkiye ile ticaret hacmi ise ambargo öncesinde 400 milyon doların altında iken bugün 800 milyon doları geçmiş, yakın zamanda bir milyar doları aşacağı öngörülüyor. Türkiye onlar için halkıyla, devlet ricaliyle büyük bir muhabbet ve şükran konusu.
Ambargodaki tutum elbette bunda çok önemli olmuş, ama hatırlayalım ki, 15 Temmuz karşısında da Katar Emiri herkesten önce, daha ilk saatlerde sayın Cumhurbaşkanımızla ilk temasa geçip tam desteğini bildirmişti. Bu anlamda Katar ve Türkiye arasında tam bir kader birliği oluşmuş durumda ve dünyanın bir çok meselelerine ortak bakışları ve yaklaşımları sorunların üstesinden daha kolay gelmelerini ve daha iyi çözümlere ulaşabilmeyi kolaylaştırıyor. Katar’da 24 Haziran seçimleri Türkiye’dekinden çok daha büyük bir gerilimle takip edilmiş desek yeridir. O yüzden karşılaştığımız her yerde üzerinden bir ay geçmiş olan seçim sonuçları dolayısıyla tebrikleri almaya devam ediyoruz.
Kuveyt’te de aslında durum hiç farklı değil. Seçim sürecini de Türkiye halkıyla birlikte yaşamış Kuveytliler. Hatta daha fazlasıyla. Türk lirası üzerinden Recep Tayyip Erdoğan’a bir saldırı hissettiği için göstere göstere kalabalıklar halinde bankalara gidip ellerindeki dolarları Türk lirasına çevirdiklerine şahit olmuştuk.
Kuveyt ile Türkiye arasındaki görünür ticaret hacminin ötesinde bir tedavülün olduğunu burada eklememiz lazım. Tanıdığım veya yeni tanıştığım neredeyse bütün Kuveytlilerin Türkiye’de evleri var. Bu evleri dolayısıyla hepsinin de Türkiye artık 2. adresleri haline gelmiş durumda. Çok sayıda Kuveyt vatandaşının üretime ve istihdama yönelik yatırımları da olmuş, bir çoğu da yeni yatırım imkanları ve fırsatları arıyor. Kısaca ekonomileri Türkiye ile entegre olmuş durumda.
Bu durumun sosyolojik olarak veya ekonomik imkanlarımız açısından yeterince değerlendiriliyor olduğunu sanmıyorum. Oysa üzerinde durulduğunda bu durum Türkiye için yepyeni bir ufuk, yepyeni bir imkanlar alanı sağlıyor ve özellikle vize politikalarımız açısından gözden geçirilmeyi gerektiren durumlar var. Son zamanlarda vize uygulamalarında yaşanan zorlukları çözmeye dönük çok iyi adımlar atılmış olduğu için daha önce duyduğumuz bazı şikayetleri duymadık.
Hem Katar’da hem de Kuveyt’te dillerinden anlayan, onlarla çok iyi iletişimi kurabilen büyükelçilerimiz var. Katar büyükelçisi sayın Fikret Özer engin Arapça bilgisi ve bilge kişiliğiyle bütün Katarlıların sevgisini ve saygısını kazanmış durumda. 8 ay önce atanmış olan Kuveyt büyükelçimiz sayın Ayşe Hilal Koytak da kısa zamanda büyük sorunların üstesinden gelerek çok güzel bir intiba bırakmış.
Kuveyt’te hemşerimiz Nihat Özdemir’in sahibi olduğu Limak’ın yapımını üstlendiği devasa havaalanı inşaat şantiyesini de ziyaret etme fırsatı bulduk. Şantiye yetkililerinden aldığımız bilgilerle, izlenimlerimizle Türkiye inşaat sektörü adına tek kelimeyle gurur duyduk.
Normalde 2022 Ağustos ayı olarak belirlenmiş olan inşaat bitim tarihi ortaya konulan ciddi ve hızlı çalışma sayesinde 2021 Mayıs ayına revize edilmiş durumda. Sadece bu bile Kuveytlilerce büyük bir başarı sayılmış ve ve Türk müteahhitliğine güveni ve hayranlığı artırmış, herkesin dilinde bir konu. Limak’ın yakaladığı bu başarı sadece Limak için değil bütün Türk inşaat sektörü için de büyük bir referans gücü sağlamıştır.
Kuveyt’e her geldiğimde hiç kaçırmamaya çalıştığım Divaniye davetlerinde bu sefer bir gecede ikisine birden katıldım. Özellikle Siirt Valisi sayın Eli Fuat Atik ve heyeti ile, Ortadoğu İşadamları Derneği Başkanı Ahmet Yebrudi, SİBA Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Baydarman ve Uluslararası Mülteciler ve İnsan Hakları başkanı Hamza Buldu ile birlikte katıldığımız el-Uqeyde aşiretinin divaniyesinde sayın Cumhurbaşkanımıza ve onu temsilen bize gösterilen samimi muhabbet, coşku ve misafirperverlik, Türkiye’nin şu anda nasıl geniş ve derin bir gönül coğrafyasına sahip olduğunu göstermek açısından çok çarpıcıydı.
Kuveyt’te ellilerden beri çıkmakta olan meşhur el-Muctema Dergisinin yayın kurulu üyeleri ve yazarlarına da öncesiyle-sonrasıyla 24 Haziran seçimleri, Türkiye’nin FETÖ ve PKK ile mücadelesinde gelinen durumu ve ve yeni dönem Körfez’e yönelik politikaları üzerine verimli bir konuşma ve sohbet gerçekleştirdik.
Türkiye’nin uzandığı çok geniş ve derin gönül coğrafyasının Kuveyt ve Katar ayağında durum kısaca bu. Bu coğrafya, kuşkusuz bundan ibaret değil.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.