Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz, ama gel görelim ki, olmuş.
Kudüs’ün dünyanın eşkıyası İsrail tarafından işgal edilmesi aslında bütün dünyanın işgal edilmiş olduğunun, eşkıyanın bütün dünyaya hükümdar olmuşluğunun resmidir. Çünkü Kudüs bütün dünyanın aynasıdır. Kudüs’te ne oluyorsa dünyada da o oluyordur.
Kudüs’te nasıl bir düzen hakimse bütün dünyada onun bir yansıması, bir uzantısı vardır. O yüzden kim dünyada nasıl bir düzen tesis etmek istiyorsa işe Kudüs’ten başlar veya tersi. Kim Kudüs’ü kurtarmak istiyorsa dünyaya el atmak zorundadır. Dünyayı beşten ibaret sayanlar, bu sayıltıyı bir önkabul olarak alanlar, öylece bunu kabul edip buna razı olanların bugün Kudüs’te olup bitenlere ses etmediklerini, edemediklerini görüyoruz. Çünkü Kudüs onların da durumlarının aynasıdır. İşgal altında olan onların özgürlüğüdür ve onun da anahtarı Kudüs’tedir. Tarih boyunca Kudüs nasıl olmuşsa dünya da o ahval üzere olmuştur. Dünya hangi ahval üzere olmuşsa, Kudüs de o ahval üzere..
Kudüs’ün eşkıya hükümdarlığı altına girişi bizzat ABD’nin rızası, isteği ve müdahalesiyle gerçekleşiyor. İster dünya düzeninin rüşvetini aldığı için, ister onun yanaşması olduğu için isterse ondan korktuğu için ses çıkaramadığı halde bütün dünya bu işgale karşı, bu eşkıya hükümdarlığından mustarip. Ama hiç kimse ses çıkaramıyor, itiraz edemiyor. Bu dünya korkuların, rüşvetin ve zorun dünyası. Kudüs’teki ahval tam tamına bu dünyanın bir aynası.
Ama buna rağmen Kudüs’te direnenler de var. Dünyanın tamamı satın alınmış olsa da, dünyanın bütün insanları korkularından teslim olmuşsa da, veya zulme şu veya bu şekilde ortak olmuşlarsa da, teslim olmayanlar var. Tıpkı dünyanın her yanındaki eşkıya düzenine direnenler bitmediği gibi. Kudüs bu konuda da aynasını tutuyor dünyaya. Zulüm hiçbir zaman payidar kalmaz. En kesif orduları yükselmişken eşkıya zulmünün, yanında kurtarıcı güç de yükselir. Her zorlukla beraber bir kolaylık, her zulmün karşısında mutlaka bir direniş de vardır.
İşte Kudüs’te, dimdik ayakta duranlar var. Ayakları bir önceki direnişten dolayı maruz kaldığı vahşice saldırıda kesilmiş olduğu halde, dizlerinin üzerinde mukavemet gücünden zerre kadar kaybetmeden direnenler var. Gazze, Ramallah, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle dimdik ayakta ve bu haliyle insanlığa eşkıyanın dünya hükümdarlığının ebet-müddet olamayacağını haykırıyor. “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz, olamaz!” diyor.
Bu ses eşkıyanın Filistin’deki kolu İsrail için bir kabusa dönüşüyor. Gölgesinden korkuyor. O çok güçlü silahlarıyla kalbinde zapt edilemeyen manyakça, paranoyakça bir korkuya dönüşüyor. Çevresindeki sözümona İslam ülkelerinin yüz milyarlarca dolar yığılmış silahları korkutmuyor, ama dizlerinden ayakları kopmuş gencin tekerlekli sandalyesinden attığı taş onu korkutuyor. Çünkü onun hakkından gelecek olanın nihayetinde bir taş olacağını çok iyi biliyor. Calut’un yerini tuttuğunu, ona benzediğini, onu oynadığını en iyi o biliyor.
Calut’un karşısında Filistinli çocuk bir Davut heybetinde, kendi sonunu Azrail heybetinde gösteriyor. İsrail’in hakkından gelecek olan, nihayetinde hayat süren leş gibi hayatlarıyla, ABD’ye hayat veren satınalmalarla biriktirilmiş silahlarıyla sözümona İslam devletleri olmayacak, o Gazzeli, Ramallahlı, Filisinli çocukların elindeki taşlar olacak.
Avrupa ülkelerinden bu zulüm karşısında dişe dokunur bir tepki, bir direniş beklemek beyhude. Onlar zaten İsrail’in bugünkü işgalinin, şımarıklığının, zulmünün birinci dereceden sorumluları. Belki Yahudi sorununu başlarından savmak için, belki dünya Siyonist güç ağına iradelerini rehin vermiş oldukları için, belki de sadece ve basitçe korktukları için Filistin’de dökülen kana ses çıkarmalarını beklemek boşuna.
En fazla Sayın Cumhurbaşkanımızın bugünlerde ziyaret etmekte olduğu İngiltere gibi davranırlar. Theresa May, bugünlerde Kudüs’e başkent kılma uğruna İsrail’in sergilediği teröre, katliama, “dostlar alışverişte görsün” kabilinden “İngiltere’nin Kudüs’ün İsrail’in başkenti olması kararına zaten katılmadığını ve gelişmeleri kaygıyla izlediği” şeklinde beyanlar verir. İsrail’i kurmuş olan devletin bugün bu sözlerle olup bitenleri geçiştirmesi başlı başına ibretlik bir samimiyetsizlik örneği. Samimi olsa elbette yapabileceği çok şey olurdu. Oysa bugün İsrail’in yaptığı bütün katliamlarda, işlediği bütün cürümlerde en büyük suç ortaklığı İngiltere’nin.
İsrail’in bu devlet terörü karşısında en zavallı durumda olan asla Gazzeli çocuklar, gençler, kadınlar değil. Kendilerine bir sorumluluk düşmesin diye bu aralar sağa sola, aşağıya yukarıya bakan ama bir türlü önüne bakmaya cesaret edemeyen sözümona İslam devletleri.
Kan Gazze’de akıyor ama asıl yarası kanayan bu ülkelerin kendileri. Sabahtan akşama kadar namazlarında, dualarında sahtekarca “Allah’ım Filistinli kardeşlerimize yardım et!” dediği halde bütün siyasetlerinde, ticaretlerinde, duruşlarında Filistinlileri katleden İsrail’e hayat veren ülkeler. Yani tam da şairin dediği gibi, hayat süren leşler, onları kim diriltecek?
Onlarla Gazzelilerin durumları arasındaki en iyi karşılaştırmayı Gazzeli bir teyze yapmış, onunla bitirelim: “Gazze kanıyor diye düşünenler kendi hallerine baksınlar… Gazze ağır kan kaybına maruz kalmış ümmete kanını bağışlıyor.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.