Cinayetten 100 gün sonra: Kaşıkçı’nın ifşa ettiği cürüm ittifakı

04:0012/01/2019, Cumartesi
G: 12/01/2019, Cumartesi
Yasin Aktay

Cemal Kaşıkçı’nın kendi ülkesinin İstanbul’daki konsolosluğuna girip, orada vahşice katledilişinin üzerinden bugün itibariyle 102 gün geçti. İki gün önce bu olayın yüzüncü günü dolayısıyla değişik yerlerde anma toplantıları düzenlendi. Anmalarda sadece bir gazetecinin manevi hatırasına saygı gösterisinde bulunulmadı, aynı zamanda yüz gündür dünya gündeminden düşmeyen bu cinayetin anlamları üzerinde duruldu.Kaşıkçı’nın ölümüyle ifşa ettiği bir çürümüş, yozlaşmış düzene karşı uyanan insanlık bilincin

Cemal Kaşıkçı’nın kendi ülkesinin İstanbul’daki konsolosluğuna girip, orada vahşice katledilişinin üzerinden bugün itibariyle 102 gün geçti. İki gün önce bu olayın yüzüncü günü dolayısıyla değişik yerlerde anma toplantıları düzenlendi. Anmalarda sadece bir gazetecinin manevi hatırasına saygı gösterisinde bulunulmadı, aynı zamanda yüz gündür dünya gündeminden düşmeyen bu cinayetin anlamları üzerinde duruldu.



Kaşıkçı’nın ölümüyle ifşa ettiği bir çürümüş, yozlaşmış düzene karşı uyanan insanlık bilincin sembolü haline geldi. Bu çürümüş düzenin iğrenç kokuları burun kemiklerini sızlatıyor ama insan burnu her çeşit pis kokuya zamanla alışıyor. Kaşıkçı cinayeti o pis kokuyu bize bütün yoğunluğuyla tekrar hissettirdi.

Yoksa aslında bu cinayete karışanların temsil ettiği düzen bugün Mısır’dan Yemen’e, Suriye’den Irak’a, Afganistan’dan Libya’ya her yerde haksız ve gereksiz yere dökülen kanların sorumlusu. Petro-dolarlarla tesis edilen düzen, halkların onurunun en büyük düşmanı, insanca yaşama imkanının en büyük engeli, demokratik gelişmelerin en büyük handikapıdır.

Uluslararası düzeyde terörizmi ve aşırılıkçılığı kendi planlarını uygulamanın en sıradan enstrümanları olarak kullanmaktan çekinmiyor. Ama kullandığı bu enstrümanları asla müdahil oldukları bölgelerin halklarının lehine değil, sadece orada halkların en meşru ve haklı taleplerini boğmak için kullanıyor.

Suriye’de, Irak’ta, Somali’de, Kenya’da DAEŞ, Boko, Haram, Şebab, el-Kaide gibi örgütlerin dayandığı zihniyeti de, finansı da, lider kadrosunu da üretip piyasaya süren ve onlar üzerinden dünyadaki İslam algısını yerle bir eden düzen, günün sonunda, kimin terörist olduğuna kimin olmadığına karar verme imtiyazını da en pişkin haliyle kullanmaktan geri durmuyor.

Bu düzenin malum aktörleri sahaya sürdüklerine de terörist diyerek harcamaktan elbette çekinmiyor. Zaten onlar kendileri için sadece basit enstrümanlardır, insan bile sayılmazlar, kullanabildikleri yere kadar el altından besleyip korurlar, ama harcamaları gerektiği yerde de harcamakta bir an tereddüt etmezler. Harcarken satın aldıkları paye, “terörizme karşı cesaretle savaşan kahramanlar” payesi. Bu payeyle istedikleri muhalifleri de aynı koyup damgalama taktikleriyle beraber harcamanın kurnazsa yolunu bulmuş oluyorlar.

Konsolosluk alanında işledikleri ağır cinayet, onların hangi meşruiyet imkanlarını kendi kirli işleri için tepe tepe kullandıklarını ifşa etti.

Kaşıkçı cinayetini işleyenler aynı taktiklerle Mısır’da binlerce insanı en vahşi biçimde katlederek halkın iradesini, iyi kötü doğmakta olan bir demokrasiyi kundağında boğdular. Koca bir Mısır halkını Sisi gibi ne dediğini bilmez, eli kanlı bir diktatöre mahkum ettiler. Libya’da halkın iradesine karşı organize ettikleri darbeyle ülke dört yıldır onbinlerce insanın hayatına hayatına mal olan bir kaosun içinde debeleniyor. Yemen’de günde kaç çocuğun açlıktan öldüğünün hesabı bile tutulamıyor.

Sadece BAE ve SA saraylarında her gün israf edilen yemek artıklarıyla bile Yemen’deki açlık sorunu çözülebilirdi. Yemen’e yapılan müdahalenin dünyaya en fazla yansıyan görüntüsünün “açlık” yüzünden “çocuk ölümleri” olması müdahaleyi yapanları hiç ama hiç utandırmıyor bile. Oysa ölen her çocuk yüzlerine bir utanç çentiği atıyor.

Bu ülkelerdeki müdahalelerin hepsi Kaşıkçı’nın canına kast eden düzenin olağan işleri.

Bu düzenin asıl yüzü bir şekilde petro-dolarla beslenen lobi ve PR faaliyetleriyle maskelenebiliyordu. Kaşıkçı cinayeti bir anda o maskeyi düşürüverdi. Şimdi yerine tekrar takılsa bile maskenin ardındaki yüzler görülmüş oldu.

100 gündür bir yandan Kaşıkçı’nın, ölümüyle neler anlattığı konuşuluyor, bir yandan da o düşen maskenin ardında, suçüstü yakalanmış suratın piskopat ifadeleri okunuyor.

Bu ifadeler ne kadar zor durumda kalmış olsa da, hala bir suçu örtbas etmenin, unutturmaya çalışmanın telaşında, unutturduğunda da bu rezil durumunu ifşa edenlerden intikam alacağını ima ediyor. Kurdukları düzenin aynen böyle devam edeceğine dair bir meydan okuma var.

Kime güveniyor? Belli ki Amerika’daki dostlarına, sarsılmayacağını zannettiği kendi gücüne, tükenmeyeceğini zannettiği parasına, tabii ki kendi halkının çaresiz itaatine, nihayetinde kimsenin kendisine ulaşamayacağına… Adaletin sert rüzgarları estiğinde bunların hiçbirinin kurtarmayacağını göreceğiz.

KONGRE ÜYELERİ SORUYOR: ABD’Yİ SA MI YÖNETİYOR?

100. gün dolayısıyla ABD Kongresinde hem Demokrat Partili hem de Cumhuriyetçi partili Kongre üyelerinin katılımıyla bir anma toplantısı düzenlendi. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelocsi’nin de katıldığı toplantıda cinayetin sadece Kaşıkçı’ya değil bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu bütün katılımcılar tarafından ifade edildi.

Kongre üyeleri, bu cinayete Trump’ın yaptığı gibi sadece kaybedilecek çıkarlar ve paralar açısından bakılırsa, bunun bir değerler ve demokrasi ülkesi olarak ABD’yi vuracağını söyledi. Mevcut durumda bile aslında bu kaygıyla göz yumulan böylesi bir cinayetin ABD’nin SA tarafından yönetiliyor olduğunun utanç verici resmini verdiğini ifade eden Kongre üyelerinin bu işin peşini bırakmayacağı anlaşılıyor.

KAŞIKÇI’NIN KATİLLERİ TÜRKİYE’Yİ TEHDİT GÖRÜYOR

Kaşıkçı için adalet talebinde bulunanlar bunları yaparken, Kaşıkçı’nın katillerinin neler yaptığını da takip etmeye devam edelim.

En son
isimli internet sitesinin haberine göre Mısır, SA, BAE ve İsrail’in katılımıyla gerçekleşen bir toplantıda konuşulanlar ve katılımcılar, Kaşıkçı cinayetinin arkasında nasıl bir ittifakın ve nasıl bir kötülüğün olduğunu gösteriyor. Çünkü bu toplantıda ifade edilen güvenlik konsepti hala düşman olarak İran’ı görmeye devam etse de, Kaşıkçı cinayetinin örtbas edilmesine göz yummayan Türkiye’yi daha büyük bir tehlike olarak gördüğünü ifade etmiş oldu.

Türkiye neden ve kime bir tehdittir? Kaşıkçı cinayeti tarzıyla, vahşetiyle, yalan dolanı, komplosu ve terör boyutuyla aynı zamanda bu kirli ittifakın da bütün kodlarını ele veriyor. Bu cürüm ittifakının yaptıklarına baktığınızda Türkiye’nin ne olduğunu, nerede durduğunu yeterince görmüş oluyorsunuz zaten.

Türkiye bu cürüm ittifakına karşı sadece adaleti, insan haklarını ve onurunu, demokrasiyi, ifade özgürlüğünü, bölgenin huzur ve refahını, barışı temsil ediyor ve bu durumun Kaşıkçı canilerini korkutuyor olmasından hiç de gocunmuyor.

Bu cürüm ittifakına utanmadan arka çıkanlar düşünsün gerisini.

#Cemal Kaşıkçı
#100 gün
#Cürüm İttifakı
#ABD
#Mısır
#SA
#BAE
#İsrail