Seksenli yıllardan itibaren kitap fuarları Ramazan ayının vazgeçilmez etkinlikleri haline gelmiştir. Son zamanlarda fuarların yerini adeta Ramazan iftar çadırları ve eğlencelerinin almış olduğunu gözlemliyoruz. Kitap fuarları yine devam ediyor ama görebildiğim kadarıyla eski rağbet yok. Giderek daha az okuyoruz, kitapla irtibatımız azalıyor. İstanbul’da Sultanahmet’te düzenlenen fuar epey zamandır Beyazıt’a taşınmıştı. Eski tadının olmadığı söyleniyor, ama yine de kitap fuarı.
Ankara’da ise şimdiye kadar hep Kocatepe ismiyle özdeşleşmiş olan fuar Ulus’ta yeni açılan ve şimdiden Ankara’nın şehir kimliğine damgasını vurmaya aday Melike Hatun Cami’nin avlusunda düzenlenmeye başlanmış.
Kitap fuarlarına ilginin azalması bir tehlike işaretidir, diyeyim, başka bir şey demeyeyim.
Benim için kitap fuarları hala Ramazan ayını iple çekmemi sağlayan nedenlerden biri. Ramazan ayları benim kitap okuma hızımı ve yoğunluğumu epey yükselttiğim zamanlardır.
Daha önce de söylemiştim, kolay kolay tanımadığım insanlara, hele topluca herkese bir kitap tavsiye etmem. Herkese aynı anda iyi gelecek kitap yoktur. Herkesin kendi seviyesince, kendi ilgilerince ihtiyaç duyacağı, beslenebileceği kitap(lar) farklıdır. Kimine hidayet olan kitaplar (Kur’an-ı Kerim bile) başkalarının dalaletini arttırabiliyor. Zira ne okunacağından ziyade nasıl okunacağı da, kimin okuyacağı da çok önemlidir. Yine de okumalarla ilgili deneyim paylaşımının ayrı bir anlamı ve umulmadık faydaları hasıl olabilir.
Önceliğim Kur’an üzerine çalışmalarda. Diyebilirim ki, Kur’an araştırmaları üzerine literatürde son zamanlarda epey zengin bir birikim oluşuyor. Bilhassa İşaret, Ankara Okulu, Pınar, Beyan ve Kuramer yayınlarından çok değerli kitaplar çıkıyor.
Kuramer Yayınlarından Kur’an’ı Anlama Yolunda başlığı altında seri olarak yayınlanacağı duyurulan şimdilik iki cildi yayınlanmış bir kitap var elimde. Kuramer’in 2013-2015 yılları arasında Kur’an üzerine düzenlemiş olduğu on konferansın bildirilerinden ve tartışma tutanaklarından oluşuyor. Her biri Kur’an araştırmalarına adanmış akademik çalışmalarıyla temayüz etmiş ilim adamlarımızın tebliğleri birbiriyle muhtelif konuları tartışarak barika-i hakikate doğru bir yol kat ediyorlar. Kur’an’ın dilbilimsel incelemesinden, hermenötiğine, tarih, gelenek ve modernlik karşısındaki konumuna, metafor ve metinsel boyutuna kadar bir çok yönüyle bu kitap serisi mütevazi, bir tür Kur’an Ansiklopedisi olmaya aday bir çalışma.
Yine Kuramer’den çıkmış olan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Dr. Muhammet Emin Eren’in meşhur 73 fırka hadisini ele aldığı “Hadis, Tarih ve Yorum” isimli kitabı ilk anda insanı tartışmanın içine çeken özgün bir çalışma.
Biraz da İslamcılık sosyolojisine dair yeni bir şey var mı diye bakıyorum. Vadi Yayınlarından Salman Sayyid’in Mehmet Murat Şahin çevirisiyle, “Hilafeti Hatırlamak: Dekolonizasyon ve Dünya Düzeni” isimli kitabını görüyorum. 2000 yılında “Fundamentalizm Korkusu: Avrupamerkezcilik ve İslamcılığın Doğuşu” isimli kitabının çeviri ve yayınını yine Vadi Yayınlarından bizzat üstlenmiştim. Kitap bana göre ikibinli yıllarda İslamcılık üzerine yazılmış en iyi kitaptı. Kemalizm’i sadece Türkiye’ye mahsus olmayan, bütün İslam dünyasında siyasal ve toplumsal hayatı İslamsızlaştırmanın sömürge sonrası bir modeli olarak tanımlıyordu yazar. Entelektüel derinliği ve batılı felsefi literatüre olan hakimiyetiyle Sayyid’in kitabı İslamcılık adına bütün bir Avrupa felsefesine meydan okuyan bir metin. “Hilafeti Hatırlamak” yeni dönemde İslamcılığın kendini ifadesi ve anlamlandırmasını yine derinliğinden ve meydan okuyan perdesinden taviz vermeden üstleniyor. Tabi kitap, burada bu düzeyde zikredilmekten çok daha fazlasını hak ediyor.
Pınar Yayınları standında yeni çıkmış iki kitapla karşılaşıyorum. Biri Muş Malazgirt Üniversitesinden Dr. Ahmet Ayhan Koyuncu’nun “İslamcılık ve Demokrasi”, diğeri Sinop Milletvekili Dr. Nazım Maviş’in “İslamcılığın Değişen Dili: Doksanlı Yıllar ve Siyaset.” Birincisi, yetmişli yıllardan günümüze İslamcı yazarların veya hareketlerin demokrasi konusundaki söylemlerinin, tavırlarının yıllara göre geçirdiği değişimle birlikte bir değerlendirmesi. Demokrasinin bir batılı kültür olarak, neredeyse İslam’a alternatif olarak görüldüğü için kökten reddedildiği bir anlayış ile, demokrasiye nihayetinde dinden-değerden bağımsız bir yönetim sistemi olarak bakan bir anlayış arasında bir seyir izleyen veya çeşitlenen İslamcı söylemin verileri dergilerden, yazar ve fikir adamlarından derlenmiş. Böyle bir muhasebeye ihtiyacı var İslamcılığın. Demokrasi bu seyir içinde nasıl yeni bir pratikle tezahür etmiş oldu sorusunu da sormak üzere…
İkincisi, ise yine bilhassa dergilere yansıyan şekliyle belli başlı konularda İslamcı söylemin değişimini izleyen bir çalışma.
Beyan Yayınları standının bu yıl en gözde kitabı İhsan Süreyya Sırma ile kendi öğrencisi Prof. Dr. Adnan Demirci’nin gerçekleştirdiği “İhsan Süreyya Sırma-Pervari’den Paris’e” isimli nehir-söyleşi tarzındaki kitabı. Kitap Hoca’nın hem ilmi serüveninin hem de Güneydoğu’dan Erzurum’a, oradan Paris’e Tunus’a ve bütün bir İslam dünyasına uzanan seyr-ü seferiyle bir tarihe tanıklığının öyküsü… Aslında epey zamandır İhsan hocadan beklediğim bir çalışmaydı. Çok gezmiş, çok görmüş, çok mücadele etmiş ve tabi bütün bunları İhsan Süreyya olarak yaşamış birinin anlatacağı, onun anlattıklarından bizim de alacağımız çok şey var.
Aldığım kitaplar bu kadar değil, ama yazımın sonuna dayandım. Yine de Ramazan’da Kudüs üzerine de, hele bugünlerde, mutlaka bir şeyler okumak lazım. Kudüs eskimeyen sevdamız. Kudüs üzerine iki kitabı da zikretmemize editörümüz müsamaha eder umarım. Ahmet Turgut’un “Yüzyıllık ayrılığın romanı” olarak lanse ettiği “Kalbim Kudüs’te Kaldı” isimli eseri Kudüs’ü bir de Roman’dan okumaya dair ilginç bir deneme, Kapı Yayınlarından çıkmış. Larry Collins ve Dominique Lapierre’in “Kudüs… Ey Kudüs” isimli kitabında bilhassa 1948’de İsrail devletinin kuruluşuyla başlayan trajedi bütün ayrıntılarıyla ele alınırken, Kudüs’e dair kapsamlı bir tarihi de veren önemli bir çalışma. Aydın Emeç’in çevirisiyle Kronik Yayınlarından çıkmış.
Kitabı okuyanlardan, okuduklarından hayırlı bir biçimde nasiplenenlerden olasınız.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.