Arbede

04:0022/10/2018, Pazartesi
G: 22/10/2018, Pazartesi
Yasin Aktay

Kaşıkçı’nın katilleri için çember daralıyor derken, olayın üzerinden geçen 18 gün sonra Suudi Arabistan makamlarından Kaşıkçı’nın konsolosluk içerisindeki bir arbede esnasında yanlışlıkla öldürüldüğüne dair biritiraf geldi. Bu itirafın bu aşamada gelmiş olması bir yerde malumu ilam tabi. Kaşıkçı’nın Konsolosluk binası içinde öldürülmüş olduğunu artık bilmeyen kalmamıştı.Olayla ilgili yeni ve bilinmeyen bir şey söylemeyen bu açıklamanın hala açıklamadığı en önemli şey, Kaşıkçı’nın öldürülmüş olan

Kaşıkçı’nın katilleri için çember daralıyor derken, olayın üzerinden geçen 18 gün sonra Suudi Arabistan makamlarından Kaşıkçı’nın konsolosluk içerisindeki bir arbede esnasında yanlışlıkla öldürüldüğüne dair bir
. Bu itirafın bu aşamada gelmiş olması bir yerde malumu ilam tabi. Kaşıkçı’nın Konsolosluk binası içinde öldürülmüş olduğunu artık bilmeyen kalmamıştı.

Olayla ilgili yeni ve bilinmeyen bir şey söylemeyen bu açıklamanın hala açıklamadığı en önemli şey, Kaşıkçı’nın öldürülmüş olan cesedine ne yapılmış olduğuydu. Elbette yanlışlıkla da olsa öldürme itirafı geldiğine göre kısa süre içerisinde bu bilgiye ulaşmak da mümkün olacaktır. Nitekim cesedin akıbetinin belli olması da an meselesidir.

Arbede açıklaması ise ulaşılmış olan bilgilerin toplamına göre olayın hiçbir yanını açıklamıyor, bilakis daha fazla soruyu üretiyor. Tabi her biri koruma ve dövüş uzmanı genç yaşlardaki 15 kişi ile 60 yaşında, tek başına ve savunmasız bir Cemal Kaşıkçı arasındaki “arbede”nin nasıl olmuş olabileceğini insan düşünmeden edemiyor.

Düşündükçe de insan, sadece kendi aklıyla dalga geçildiğini hissetmiş oluyor. Bu asimetrik “arbede”den sadece masum bir insanın linç edilmesi hikayesi çıkabilir. Kaşıkçı’ya karşı bu 15 kişilik grubun nefsi müdafa hikayesi çıkmaz herhalde.

İkincisi bu kadar süre neden beklendiği sorusu. Şu ana kadar Kaşıkçı ile ilgili söylenmiş olan yalanlar ayrı bir cürüm dosyası oluşturacak boyuta ulaşmış durumda. Kaşıkçı’nın konsolosluktaki işlemlerini yaptıktan kısa bir süre sonra ayrıldığı en üst düzey resmi makamlarca söylendi. Onun nerede olduğunun bilinmediği söylendi.

Bu açıklamalar kapsamında Katar, İran ve Türkiye olay dolayısıyla suçlandı. Suudi Arabistan medyasında Turan Kışlakçı ve Hatice Cengiz ve şahsım hakkında inanılmaz kampanyalar yürütülerek neredeyse olayı bizim kafamızdan uydurmuş olduğumuz söylendi.

Cengiz’in nişanlılığı sorgulandı. Bizim ne ihvancılığımız kaldı ne de Suudi Arabistan düşmanlığımız.

Oysa biz sadece hakikatin peşindeydik, şimdi de tabii ki adaletin peşindeyiz. Adalete inananlar gerçekten adaletin kestiği parmağın da acımayacağına inanırlar. Bu olayın peşine düşmek, bu olay dolayısıyla hakikatin ortaya çıkmasını istemek hiç kimseye özde düşman olmayı gerektirmez.

Olaydan 4 gün sonra Bloomberg TV’ye demeç veren Veliaht Prens Muhammed bin Salman bizzat Kaşıkçı’nın işlemlerini yaptıktan sonra konsolosluktan ayrıldığını ve onun Türkiye’nin sorumluluk alanında olduğunu söyleyerek Türk resmi makamlarının isterlerse konsolosluk binasına girip arama yapabileceklerini söyledi. Tabi bu davetteki meydan okumanın gereği bile ancak 9 gün sonra yapılabildi.

O zamana kadar konsolosluğa göstere göstere girip çıkan temizlik malzemeleri ve ekiplerini gözü açık seyrettik. Veliaht Prensin o gün kendini savunmak için çektiği bu restin akabinde Türkiye’yi eleştiren sözleri niyeyse kimsenin dikkatini çekmedi. En iyi savunmanın saldırmak olduğuna belli ki fazla inanmış olan bin Salman, ülkesinde muhaliflere, yazar, akademisyen, alim ve prenslere yönelik yaptığı tutuklamalar dolayısıyla aldığı eleştirilere Türkiye’deki tutuklamaları gündeme getirerek ve kıyaslama yaparak cevap vermeyi tercih etti.

Bin Selman, son 3 yıl içinde bu kapsamda tutukladığı 1.500 kişinin muhalefeti susturmak amacıyla değil ulusal güvenlik gerekçesiyle gözaltına alındığını savunarak “bu rakamın Türkiye’deki gözaltılarla kıyaslandığında düşük kaldığını” söyledi.

Bu sözünü söylediği esnada Kaşıkçı’yı İstanbul Konsolosluğunda vahşice katletmek üzere görevlendirilmiş olan 15 kişilik ekip görevlerini tamamlayarak evlerine ve görevlerinin başına dönmüştü bulunuyordu.

Türkiye’ye karşı bu pişkince savunma-saldırı argümanı ise ne yazık ki, bu olayın tartışıldığı bir çok zeminde dile getirildi. Oysa bu olayla ilgili verilmesi sorulan hiçbir soruya doğru dürüst cevap verilmiş değil. Konuyu dağıtmanın anlamı yok. Ancak konuyu dağıtma çabasının açığa çıkardığı psikolojiyi ise elbette bir kenara kaydetmeyi ihmal etmiyoruz.

Kaşıkçı’nın ölümüyle ilgili “arbede” argümanı ise, her şeyin bütün ayrıntılarıyla açığa çıkacağı an yaklaştıkça alelacele üretilmiş bir senaryo.

İkna edici olup olmadığına maşeri vicdan hemen karar verdi bile. Bunun üzerine farklı senaryolar ardı sıra gelmeye başladı.

Şu kadar söyleyelim, olay bütün netliğiyle ortaya çıkacaktır. Bu esnada kamu aklı ve vicdanını test eden savunmacı açıklamalar da art arda gelmeye devam edecektir.

Türkiye olayı siyasallaştırmadan, peşin peşin kimseyi mahkum etmeden, gerçeğin örtbas edilmesine fırsat bırakmadan, bütün açıklığıyla ortaya çıkması ve tabii ki devamında adaletin tecellisi için çalışıyor.

Bu sürecin idaresinde ortaya koyduğu tavır, izlediği yol bütün dünyada bir takdir ve hayranlıkla izleniyor.

#Cemal Kaşıkçı
#Suudi Arabistan
#Türkiye