28 Şubat’tan sonra: Çeşit çeşit darbeler

04:0028/02/2018, Çarşamba
G: 28/02/2018, Çarşamba
Yasin Aktay

Bugün 28 Şubat. 21 yıl önce bugün Türkiye darbelerin “postmodern” denilen bir türünü yaşadı. Öncekilerden farklıydı elbet, asker doğrudan yönetime el koymuyordu, sokaklarda sıkıyönetim ilanıyla birlikte askerler devriye gezmiyordu. Halkın iradesiyle seçilmiş ve kurulu sistemle uyumsuz bir yönetim alavere-dalavere yönetimden uzaklaştırılıyor, onu seçen geniş halk kesimleri sistem tarafından düşman olarak kodlanıyor, dışlanıyor ve insanların günlük hayatları bundan çok kötü etkileniyordu.28 Şubat’ı

Bugün 28 Şubat. 21 yıl önce bugün Türkiye darbelerin “postmodern” denilen bir türünü yaşadı. Öncekilerden farklıydı elbet, asker doğrudan yönetime el koymuyordu, sokaklarda sıkıyönetim ilanıyla birlikte askerler devriye gezmiyordu. Halkın iradesiyle seçilmiş ve kurulu sistemle uyumsuz bir yönetim alavere-dalavere yönetimden uzaklaştırılıyor, onu seçen geniş halk kesimleri sistem tarafından düşman olarak kodlanıyor, dışlanıyor ve insanların günlük hayatları bundan çok kötü etkileniyordu.



28 Şubat’ı da önceki bütün darbeleri de bir asker darbesi olarak gördük. Oysa bugün aradan geçen zamanda yaşanan başka darbe veya darbe girişimlerinden de daha iyi anlıyoruz ki, asker ve askeri güç asıl darbeciler için sadece bir enstrüman. Asıl planlayıcılar ve uygulayıcılar askerin çok ötesinde mihraklar oldu hep. 28 Şubat bu mihrakların askeri unsuru bir tehdit olarak ve başarıyla kullandığı bir senaryoydu.

Postmodern nitelemesini darbeci paşalardan biri yapmıştı, ama asıl postmodern boyutu onun kastettiği, yani askerin doğrudan yönetime el koymadan bir yönetim değişikliğinin gerçekleşmesinde değildi. Darbenin postmodern boyutu algı operasyonlarının en karmaşık halinin ortaya koyulmasıyla müthiş bir gerçeklik çarpıtmasının sağlanmış olmasındaydı. Her şeyin anlamının tersyüz edildiği, hiçbir değerin bir geçerliliğinin kalmadığı karanlık bir ortam oluşturarak gerçekleşti 28 Şubat.

Aradan geçen 21 seneden sonra Türkiye 27 Nisan 2007’de darbenin e-muhtıra yüzüyle, 7 Şubat 2012’de özel yetkili savcı operasyonu marifetiyle, 2013 Mayıs ve Haziran aylarında halk protestoları görünümüyle, 17-25 Aralık’ta yolsuzluğa karşı yargı müdahalesi havasıyla ve tabii 15 Temmuz’da da yine konvansiyonel şekline dönen şekliyle tekrar karşılaştı.

Çok şükür bu denemelerin hiçbiri başarılı olamadı. 28 Şubat bir darbe olarak başarılı olmuş, istediğini kotarmış bir darbeydi. Ama başarılı olması, darbeden sonra ülkeyi darbecilerin isteği doğrultusunda da olsa bir istikrara kavuşturmuş olması anlamına gelmiyor. Bilakis adı üstünde “darbe”. Bütün darbeler gibi, yıkıcı, istikrarı görünürde sağlar görünse de, ancak baskı ve korku ile sağlayan, toplumda hiçbir soruna hiçbir çözüm geliştiremeyen, iyiliklere, istikrara, toplumsal yarara “darbe”. Yukarıda saydığım diğer darbe teşebbüsleri de, istediklerini elde edemeseler de ülkenin istikrarına da gelişim hızına da etkili darbeler vurmuş, ülkenin gelişmesini epeyce geciktirmiş oldular.

GEZİ’DEN TEMERRÜDE: KESİNTİSİZ DARBE DÜZENİ

Yine de başarılı olmuş olsalardı, durumumuz ne olurdu diye görmek istersek, bugünün Mısır’ına bakalım derim.

Çünkü Mısır’da seçilmiş Cumhurbaşkanı'na karşı 30 Haziran 2013’te gerçekleşen demokratik tepki ve protesto görünümlü Temerrüt hareketinin arkasından bir askeri darbe gelmişti. Aynı günlerde Türkiye’de aynı görünümlü ve aynı tezgahtan çıkmış söylemlerle Gezi protestoları gerçekleşiyordu.

Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan’ın basiretli liderlik duruşu karşısında başarıya ulaşamayan Gezi’nin Mısır’daki kardeşi Temerrüt başarıya ulaştı. Asker bu Temerrüd'ü kendine halkın davetiyesi gibi algılayıp duruma el koydu. Buna karşılık gerçek halk da darbecilere kaptırdığı Tahrir meydanına karşı Rabia meydanında toplanarak askere halk davetiyesinin geçersizliğini ilan etti.

Etti de ne oldu? Milyonluk mitinglerle Rabia meydanına yerleşmiş olan halka kırk günün sonunda darbeci yönetim yaylım ateşi açarak üç bin insanı öldürerek cevap verdi. Ardından bütün muhalif medyayı kapattı, altmış binden fazla göstericiyi tutukladı, o gün bugün hepsi yargılanmaksızın en ağır hapishane şartlarında tutuklu. Eski cumhurbaşkanı ve bulabildikleri bütün milletvekilleri hala hapishanelerde. Yapılan üstünkörü yargılamalarla, 20 dakika içinde 850 kişinin idamı ilan edildi. Bir kısmı infaz edildi, bir kısmı infaz edilmeyi bekliyor ilh.

İşte başarılı olmuş bir darbeden sonra gerçekleşenler.

Kendisini savunma bakanı olarak atayan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı darbe yapan Sisi, darbeden 8 ay sonra seçime giderek kendisini Cumhurbaşkanı seçtirmişti. Tabii hiçbir ciddi aday yoktu karşısında ve ilk iki gün yüzde on olarak gerçekleşen katılımla yüzde 97 oy alarak. Tabii katılımın bu kadar düşük olması karşısında seçim 3. güne uzatılarak katılım yüzde kırklara ulaştırıldı.

Mısır’da darbe şartları bir türlü bitmedi. Mursi’yi yeterince demokrat olmadığı bahanesiyle darbeyi yapan Sisi, ülkede kesintisiz darbe düzenini hakim kıldı. Bu darbe Mısır’ın ekonomisine de sosyal dokusuna da, geleceğine de, istikrarına da kesintisiz bir darbe oluşturdu. Mısır bugün doğru dürüst bir ekonomisi olmadan, tamamen darbeyi destekleyen ülkelerin yardımlarıyla ayakta duruyor.

Tabii ayakta duran sadece darbe yönetimi. Yoksa ülke batık durumda. Darbe, mutat olduğu üzere her şeyden önce Mısır’a bir darbe vurmuş. Bugünlerde Mısır’da darbe sonrası ikinci kez başkanlık seçimine gidiliyor.

Sisi’ye karşı adaylığını ilk açıklayan Mursi’nin de karşısına aday olan Ahmet Şefik BAE’nin de içinde olduğu bir medya marifetiyle devre dışı bırakıldı. Akabinde Eski Genel Kurmay Başkanı Sami Annan adaylığını açıkladığının ertesi günü tutuklandı. Onun yerine eski Devlet Denetleme Kurulu Başkanı Hişam Cenine adaylığını yapmaya hazırlandığı esnada bıçaklı bir saldırıya uğradı. Bu saldırıdan dolayı güvenlik güçlerini suçladığı gerekçesiyle o da tutuklandı. Akabinde yine güçlü aday adaylarından biri olan Abdülfutuh Abdülmunim Al-Jazeera’ya vermiş olduğu bir mülakat gerekçe gösterilerek tutuklandı. Böylece aklının ucundan Sisi’ye karşı adaylık geçiren herkese akıbeti net bir biçimde gösterilmiş oldu.

Ama yine de seçimin şekil şartı yerine gelsin diye bir adam bulunması gerekiyordu.

Adaylığa müracaatın son dakikasında Musa Mustafa Musa isminde, aslında isimsiz birinin adaylığı kabul edildi. Böylece seçim aslında sadece Sisi’nin kampanya yürüteceği bir tür referandum şeklinde olacak. Tabii oy kullanacak olanların da sadece “evet” demeleri referanduma katılım şartı olarak kabul edilecek.

İşte, yeterince demokrasi yok denilerek başlamış bir “halk hareketi” görünümlü darbenin getirdiği demokrasiden son manzara.

Hiç iç açıcı olmasa da bu manzaraya daha sonra tekrar bakacağız

#28 Şubat
#Darbe
#Yönetim