Meşru müdafaamıza kim zincir vuracakmış, şaşarız!

04:0014/08/2019, Çarşamba
G: 14/08/2019, Çarşamba
Tamer Korkmaz

Suriye’deki güvenli bölge için ABD ile varılan mutabakat, Washington’ın“yeni bir oyalama”taktiği midir?ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün“Mutabakattan memnunuz”açıklaması bile, Amerikalıların olaya “halen bu gözle baktığını” göstermeye yetiyor.Haydut Devlet, bir yandan Türkiye ile görüşürken; diğer taraftan bölgedeki teröristlerine silah sevkiyatını sürdürdü! Sevkiyata “tam gaz” devam ediyorlar. Bunlara nasıl güveneceğiz?Kahpe ABD’ye asla güvenilmez: Bu gerçeği, çoktan öğrenmiş olmamız gerekir…Türkiye’ye

Suriye’deki güvenli bölge için ABD ile varılan mutabakat, Washington’ın
“yeni bir oyalama”
taktiği midir?

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün

“Mutabakattan memnunuz”

açıklaması bile, Amerikalıların olaya “halen bu gözle baktığını” göstermeye yetiyor.

Haydut Devlet, bir yandan Türkiye ile görüşürken; diğer taraftan bölgedeki teröristlerine silah sevkiyatını sürdürdü! Sevkiyata “tam gaz” devam ediyorlar. Bunlara nasıl güveneceğiz?

Kahpe ABD’ye asla güvenilmez: Bu gerçeği, çoktan öğrenmiş olmamız gerekir…

Türkiye’ye verdiği
hiçbir sözü tutmayan;
yaptığı hiçbir anlaşmanın veya mutabakatın gereğini yerine getirmeyen
bir Haydut Devlet’ten bahsediyoruz!

*

ABD, Suriye’de bir Terör Devleti/PKK devleti kurma planından vazgeçmediğine yahut Menbiç’teki YPG/PKK’lı teröristlerini geri çekmediğine göre; Türkiye, bu ABD ile nasıl olup da “ortak hareket” edebilecek? Mümkün değil!

Ortada “ortak bir amaç” yok ki; kurulması planlanan “ortak harekât merkezi” gerçekten işleyebilsin, güvenliği sağlayabilsin!

PÜF NOKTASI

Bahse konu mutabakatta, temeldeki problem halen yerinde duruyor…

Yani, nedir?

YPG-PKK terör örgütünün hamisi
ABD;
Türkiye’nin istediği “sınır boyunca devam eden 30 ila 40 kilometrelik derinlikteki bir güvenli bölgeyi”
kabul etmiş değildir!

Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devleti kurmak isteyen ABD, üzerinde tartışılan güvenli bölgeye “YPG-PKK’sının güvenliği” açısından bakıyor…

İşbu PKK devleti planı,
Türkiye’nin bekasını tehdit
ediyor
ve
asla kabul edilemez.
Bölgedeki terör örgütü varlığı, tümüyle yok edilmelidir. Bu, mecburi istikamettir!

Sözü edilen mutabakatın Türkiye açısından istenilen yere varmayacağını, yani Sahtekâr ABD’nin taleplerimizi yerine getirmeyeceğini öngörebilmek zor değildir…

Türkiye “daha fazla oyalanmayı” bırakıp, zaten hayli geciktiği bir harekâtı -Fırat’ın doğusuna müdahaleyi- artı Menbiç’e operasyonu muhakkak gerçekleştirmelidir!

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “Fırat’ın doğusu
ne pahasına olursa olsun
temizlenecektir. Kararlılığımızda
hiçbir değişiklik yoktur.
ABD’nin, artık bizi Menbiç’teki gibi
oyalamasına
müsaade etmeyeceğiz” diye konuşması çok önemlidir. “Tam isabet” bu sözler; bir an önce fiiliyata dönüşmelidir.

*

Dikkat, buyurunuz: Türkiye’nin
“meşru müdafaası”
söz konusudur:
“Aman ha, sonra ABD ne der? Onlarla savaşamayız” yollu
“teslimiyetçi”
yaklaşımlar; Türkiye’yi ateşe atar!

Adeta “ölümlerden, ölüm beğendirir!”

Suriye’nin kuzeyinde konuşlanan
-ABD’nin komuta
ettiği-
terör örgütünün varlığı; en az otuz sene sene daha “Türkiye’mize yönelik terör saldırılarının devam etmesi” anlamına gelir!

*

Ezcümle; şu ‘güvenli bölge’
Türkiye’nin güvenliğini muhafaza etmelidir!

Bu sağlanamıyorsa (ki, sağlanamayacağı anlaşılıyor) Türkiye “kendi işini, kendisi” görmelidir…

Karşısına Amerikan askerleri çıkarsa; ne mi olur?

Elbette, ziyadesiyle
gereği yapılır!
Hep, ne diyoruz:
İnceldiği, yerden kopsun!
Bunu; Terör Devleti
ABD
düşünsün! Tasası, onlara düşsün!

-Ne, yani: Kendimizi savunmayacak mıyız?

-Kendimizi savunma hakkımız yok mu?!

-Meşru müdafaamıza kim zincir vuracakmış, şaşarız!

*

Yaklaşık 12 bin kilometre uzaktan gelip sınırımızda bir PKK devleti peydahlamaya kalkışacaklar ve kumanda ettikleri terör örgütü de Türkiye’ye nişan almaya devam edecek: Bizler de “ABD ile savaşa mı gireceğiz? Olamaz!” diyerek, korkup onlara boyun eğeceğiz, ne istiyorlarsa yapacağız; her gün -sürekli- ölmeye devam edeceğiz,
ha!
İçeride ne kadar ABD İşbirlikçisi varsa; bu görevli elemanların “olmasını istedikleri”
aslında, işte budur!

HDPKK’lısından Ertuğrulgiller’ine kadar, ABD’nin İçerideki Bütün Borazanları; “TSK’nın Fırat’ın doğusuna ve de Menbiç’e girmesine karşı çıkıyorlar!”

Nasıl YPG-PKK’lı teröristler aslında
birer Amerikan askeri iseler…
Bayram ziyaretlerinde, Fırat’ın doğusuna muhtemel bir operasyonu “Kuzey Suriye’ye saldırı tehdidi” şeklinde tanımlayıp zinhar karşı çıkan
HDPKK’lılar da
yahut “Bizi ABD ile savaşa mı sokmak istiyorsunuz? Neymiş Amerika düşmanımızmış; böylesine bir anlaşma olmazmış!” diye zırlayan
Sam Amca’sının Sıfır Sıfır Yedi’si
Er Tuğrul da
(Diriliş Ertuğrul’un zıttı)
birer Amerikan Askeridir!
“EN BÜYÜK TEHDİT” NEREDEN?

Türkiye, ABD ile zaten dolaylı veya örtülü bir savaşı sürdürüyor…

Bu “adı konulmamış” savaşı; ABD, emrindeki terör örgütleri PKK, IŞİD ve FETÖ üzerinden yürütüyor.

“Amerika’nın düşmanımız olduğu gerçeğinin” dile getirilmesinden
rahatsız olanlar;
15 Temmuz 2016’da FETÖ’ye darbe yaptırtmak suretiyle aziz vatanımızı işgal etmeye kalkışan Haydut Devlet ABD’yi halen daha
“dost, ortak, müttefik”
falan kabul etmemizi istiyorlar!
15 Temmuz’un Bir Numara’sı Fetullah’ı beslemeye devam eden ve de Türkiye’ye “iade etmeye” yanaşmayan ABD, azılı düşmanımızdır ve Bağımsız Müslüman Türkiye için -Tandemi İsrail ile birlikte-
en büyük tehdittir.

-Kim ne derse desin; hakikat aynen budur!

#Suriye
#ABD
#YPG-PKK
#FETÖ