Kurucu tarih ve coğrafyamızın sureti (tanımı) olan “Türkistan diyarı” terimiyle barışık (uyumlu) bir düşünce ve siyasetimizin teşekkülü konusunda problemsiz bir geçmişe sahip olduğumuz ve ilgili yeni düşünceleri o problemlerin dışında (fevkinde) yeniden yapılandırabildiğimiz söylenemez.
Bu genellemeyi yaparken, sadece bana mahsus bir eksikliği veya “Türkistan diyarı” terimine çok geç yaşta buluşabilen hassasiyetlerimi saklıyor da olabilirim. Bu bağlamda, İhsan Fazlıoğlu’nun, Yalçın Koç’un yeni zamanının düşünce ve siyasetini söz konusu terim çevresinde izah ve temellendirme çabalarına, uzun süre kuşku yanı ağır basan bir tereddütle baktığımı daha önceki birkaç yazımda da dile getirmiş ve aynı yerde o tereddütlerimden ancak sanatsal bir tecessüs gayretiyle Mağrip diyarını görmeye çalışırken kurtulabildiğimi söylemiştim.
İşin aslı, geçmişte düşünsel planda milliyetçi (ırkçı) bir perspektifle Türkistan diyarı terimine ön verenlerin, buna dair yeni siyasi dinamizmi (siyaseti) Sağcılık ideolojisinde aramaları başlı başına bir problemdi.
Gerçi, genç yaşta vefat eden Erol Güngör bu problemi aşabilecek ilk gayretleri ortaya koymuştu ama onun çalışmaları da maalesef çok kasıtlı bir şekilde Sağcılığın içine çekilerek etkisizleştirilmişti. İhsan Fazlıoğlu ile Yalçın Koç’un Türkistan diyarı terimiyle yeni zamanda hem doğru bir barışmayı sağlama hem de ona yeni nazari bir altyapı oluşturma yönündeki çabaları bu bakımdan çok önemliydi. Her iki ismin de Sağcılık ideolojisinin dışında durarak yürüttükleri bu ikili gayretin, önce kendimden bildiğim ve bildirdiğim şekliyle mevcut olumsuz şartlanmaları aşmaları içinse makul bir mühlet gerekiyordu.
İslam sanatının Fars-Arap, Türk-Hint ve Türk İslam şeklinde ifade edebileceğimiz üç ana damarını ancak Mağrip diyarında fark ettikten sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın zamanda gerçekleştirdiği Özbekistan ziyaretiyle, artık daha kolay şartlarda yeniden keşfimize açılışını da fırsat bilerek, Türkistan diyarının düşünce ve siyaset havuzu hükmündeki o beldeye düşürdüm yolumu.
Elbette, söz konusu bağlamda o havuza yapılan bir ziyaretle Türkistan diyarına mahsus düşünce ve siyasetin tüm boyutlarıyla ihata edilmesi mümkün olmadığı gibi, eskiyi yeni zamanda görünür ve gösterilebilir kılmak da mümkün değil.
Her şeyden önce, İslam’ın o diyardaki maddi ve manevi kültürünün üzerinden buldozer gibi geçmiş ve ağır etkisi halen yürürlükte olan Rus (ve Çin) emperyalizminin kapkara perdesini aralamak hiç kolay değil.
Örneğin, Rusların, itikat mezhebimizin imamı Maturidi’nin Semerkand’taki kabrine yönelik tahribatları, sadece maddi düzeyde kalmamış, burada yaşayanların zihinlerine ve dolayısıyla dillerine de işlenerek bir hafıza tecavüzüne, idrak tahribine bitiştirilmiş.
Haliyle, bu duygusal boyutu aşıp, İmam Maturidi ile türbesi üzerinden olsun onunla yeni bir düşünsel ilişki kurmak, hafızayı ve hatırayı hazretin dinlenme mekanında harekete geçirmek için aşırı bir çaba sarf etmeyi gerektiriyor.
Söz konusu istirahatgahın Ruslar tarafından tahrip edildikten sonra bir Yahudi’ye ikamet yeri olarak tahsiz edilmesinden duyduğunuz üzüntüyü gözyaşlarınızla hafiflettikten sonra ancak düşünebiliyorsunuz İmam Maturidi’nin aklınızı (zihniyetinizi) nasıl inşa ettiğini.
Sadece İmam Maturidi değil elbette Rus mezaliminden etkilenen. Hace Abdülhalik Gucdüvani, Şah-ı Nakşibend, Hace Ubeydullah Ahrar ve daha nice mübarek zatlar, nice kurucu atalar ve nice fatih atlılar... Şah Timurlar, Uluğ Beyler...
Bunlardan baktığımızda, zikrettiğim isimler başta gelmek üzere, ruhumuzu ve zihnimizi İslam üzere yeniden inşa eden binlerce ismin hatırasının, hafızamızda ilgili mekanları üzerinden inancımıza yeniden dahil olabilmesi ve bunlar üzerinden oluşturabileceğimiz yeni bakışların, anlayışların tesisi büyük bir önem arz ediyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın buna engel teşkil eden tutumları siyaseten bertaraf etmesi başlı başına bir hak teslimi ve teşekkür konusudur. Özbekistan devlet başkanının aynı yöndeki olumlu tutumu ve maddi kültürümüzü görünür kılma konusundaki özel gayreti de asla gözden uzak tutulmaması gereken bir husustur.
İslam düşünce sanatının havuzu hükmündeki Özbekistan için başlangıcı şimdilik böyle yaptık. İnşallah bu hususu söz konusu iki boyutuyla, İhsan Fazlıoğlu ve Yalçın Koç hocalarımızın izlerine de basarak anmaya, aktarmaya devam ederiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.