‘Tasavvuf ve Nakşibendilik’

04:0029/04/2018, Pazar
G: 29/04/2018, Pazar
Ömer Lekesiz

Tasavvuf ve Nakşibendilik, Semerkand aylık tasavvuf dergisinin 20. yılına özel olarak hazırlanan bir çalışma.Adının da gösterdiği gibi, iki bölümden oluşuyor: İslam metafiziğine (tasavvufa) dair genel değerlendirmeler ile tasavvufun coğrafi anlamda en yaygın, taraftar anlamında en kalabalık kurumlarından biri olan Nakşibendilik tarikatı üzerine tarihi ve akademik kayıtlarla, güncel bakışlar...Editör Sabahattin Aydın, çok geniş bir literatüre sahip olan her iki konuyu ihata edebilen bir çalışmanın

Tasavvuf ve Nakşibendilik, Semerkand aylık tasavvuf dergisinin 20. yılına özel olarak hazırlanan bir çalışma.

Adının da gösterdiği gibi, iki bölümden oluşuyor: İslam metafiziğine (tasavvufa) dair genel değerlendirmeler ile tasavvufun coğrafi anlamda en yaygın, taraftar anlamında en kalabalık kurumlarından biri olan Nakşibendilik tarikatı üzerine tarihi ve akademik kayıtlarla, güncel bakışlar...



Editör Sabahattin Aydın, çok geniş bir literatüre sahip olan her iki konuyu ihata edebilen bir çalışmanın zorluğunu da ima eden, şu satırlarla çerçeveliyor çalışmanın muhteviyatını:

“Peşinen belirtelim, ‘efradını cami’ yani meseleyi bütün boyutlarıyla kuşatan bir çalışma değil bu. Fakat arzettiğimiz muhtevanın bütüne dair bir kanaate ulaştıracağına inanıyoruz. Ayrıca konular işlenirken serdedilen bilgi ve belgelerin birçok meseleye ışık tutacağı kanaatindeyiz. Kullandığımız vesika, mektup, kitap ve risale görüntüleri, makam ve merkad fotoğrafları gibi görsel malzemelerin de, konuların tarihi gerçeklik zemininde değerlendirilmesine katkı sağlayacağını düşünüyoruz.”

Bu yanıyla mütevazı diyebileceğimiz çalışmanın bence asıl önemi, ilgili yazıların bugünkü bakışla yazılmış ve yine görsellerin de bugünkü bilgilendirme / tanıtma telakkisine göre seçilmiş olmasıdır.

Geçmiş zamanın olgularına, olaylarına ve kurumlarına bakarken bunlara mahsus öze (yapılanmaya / oluşuma) zorunlu olarak bağlı kalırız ancak, yeni yapacağımız her değerlendirme bugünün bakış açısına tabi olacak ve dolayısıyla verdiğimiz hükümler, yaptığımız eleştiriler de doğal olarak bugünkü anlayışların, yaklaşımların ve algıların renklerine boyanacaktır.

Bu manada, Savaş Ş. Barkçın’ın “Büyük Savrulmanın Kısa Tarihi - Tarikat Nedir Cemaat Nedir” alt başlıklarını taşıyan Tarikat, Cemaat ve Naksibendilik adlı yazısını örnek göstermem ve bu bağlamda ondan şu paragrafı alıntılamam yeterli olacaktır:

“Bugün büyük bir fitne de tasavvufu hayatın bir ‘aksesuar’ı, süs olarak görmeye ve göstermeye çalışan sahte tasavvuf ehlidir. Amellerinde ve ahlaklarında şeriattan uzak olan niceleri, tasavvufi zevki neredeyse modern bir ‘kişisel gelişim’, ‘terapi’, ‘rahatlama’, ‘boş vakit meşgalesi’ ve ‘hobi’ olarak takdim ediyorlar. Bunlardan kimi tesettür emrini hafife alıyor, kimi Allah’ın emri olan ibadetlerin avam için olduğunu, Allah’a yakınlaşmış kendileri gibilerin ise haşa bu vecibelerden mesul olmadıklarını söylüyor. Fitne çeşit çeşittir ama hakikat birdir. Tasavvuf felsefe ve hobi değildir. Sünnetin yaşanması demek olduğundan, kendini gerçek hayatta gösterir. Amel olmadan ilim, irfan olmadan da ilim bir işe yaramaz. Bu hakikati özellikle Nakşi yolunun büyüklerine

bakınca daha iyi anlarız.”

Muhammed Saki Elhüseyni, Muhammed Mübarek Elhüseyni, Mustafa Bahadıroğlu, Ahmet Murat Özel, Ali Yurtgezen, Ebubekir Sifil, Kemal Yıldız, Necdet Tosun, Abdurrahman Mıhçıoğlu, Mehmet Saki Çakır, Ali Sözer, Abdurrezzak Tek, Mümin Munis, Dilaver Selvi, Ali Kaya ve Selim Uğur’un yazıları da hangi tarihsel kesitleri, ilmi ve irfani bağıntıları, değerlendirmeleri, övgüleri ya da eleştirileri içeriyor olurlarsa olsunlar, neticede bugünün bakışıyla yazıldıkları için, araştırmacılar ve okurlar için büyük değeri haizdirler.

Semerkand dergisinin Tasavvuf ve Nakşibendilik adlı çalışması, sadece bu nedenle bile edinmeyi, okunmayı ve kitaplıklarda saklanmayı hak eder.

Bunu belirtişim, çalışmadaki görsel malzemelerin biraz hoyratça, biraz gelişigüzel bir şekilde kullanıldığını belirtmeme engel olmasa gerektir.

Örneğin gül (s. 20), kar ortasındaki çocuk (s. 46), sarp kayalık (s.182) fotoğraflarının bu çalışmada ne işi var? Hangi yazıyı açıyorlar veya yazılardaki hangi hikayeleri tamamlıyorlar? Eğer bu fotoğraflar kendileri başlı başına birer hikaye iseler (ki, her fotoğraf bir hikaye anlatır), bu çalışmada işleri ne?

Ayrıca, Maveraünnehir’de yer alan medrese, tekke, mezar ve merkadlardan çoğunun beldeleri, şehir isimleri belirtilmemiş; bu çalışma için çekilmediği belli olan kimi fotoğraflara da sanki salt dolgu için başvurulmuş.

Semerkand dergisinin yetenekli grafikerlere, fotoğrafçılara sahip olduğunu biliyorum ve ilk bakışta çok önemli görülmeyen, ama her şeyden önce (keyfe değil) gözün zevkine keder veren söz konusu eksikliklerin, derginin adını taşıyacak bundan sonraki çalışmalarda giderileceğini umuyorum.

#‘Tasavvuf
#Nakşibendilik