Şehit haberlerine sevinmenin patolojik arıza boyutu

04:0013/02/2018, Salı
G: 13/02/2018, Salı
Ömer Lekesiz

Muhteviyatı ne olursa olsun, Afrin Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili olarak gelen her haber, bu harekâtın zorunluluğunu belgelemekle kalmıyor, gecikme hissi de oluşturan bir hak kullanımının meşruiyetini, isabetini pekiştiriyor.Afrin Harekâtı, Amerikan silahlarıyla donatılmış olan PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin, Suriye sınırımızı işgal etmesi ve ihtiyaç duyulduğunda Türkiye’nin oradan kuşatılması şeklinde özetlenebilecek Amerikan planının bozulmasına yönelik bir harekâttır.Uluslararası

Muhteviyatı ne olursa olsun, Afrin Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili olarak gelen her haber, bu harekâtın zorunluluğunu belgelemekle kalmıyor, gecikme hissi de oluşturan bir hak kullanımının meşruiyetini, isabetini pekiştiriyor.

Afrin Harekâtı, Amerikan silahlarıyla donatılmış olan PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin, Suriye sınırımızı işgal etmesi ve ihtiyaç duyulduğunda Türkiye’nin oradan kuşatılması şeklinde özetlenebilecek Amerikan planının bozulmasına yönelik bir harekâttır.



Uluslararası dengeler oluşturulup, sivillerin zarar görmemesine mahsus tedbirler alındıktan sonra başlatılan Afrin Harekâtı, olumsuz coğrafi şartlara, Amerika’nın el altından teröristleri sevk ve idare etmesine, onların sivillerin arasına karışıp Mehmetçikleri yanıltmaya kalkışmalarına rağmen, Türkiye’nin hedeflediği sonuca doğru yürüyor.

Son tahlilde Türkiye’nin çabası Suriye sınırını zikrettiğimiz grupların tasallutundan arındırmaya yönelik bir harekâttan ibarettir. Karşısındaki asıl güç olan Amerika kendisini terör örgütleriyle perdelediği ve ilk bakışta başıbozuk bir oluşumla mücadele edildiği için, teknik olarak savaş olsa da hukuken bir savaş değildir. Ancak vurguladığımız gibi teröristleri gelişmiş silahlarla teçhiz ile sevk ve idare eden gücün karşısına çıkmak, savaş olmasa da ancak bir savaşın kimi üzücü sonuçlarına gebe bulunmaktadır.

Türkiye’nin mücadelesi demek milletinin mücadelesi demektir. Vatan şuuruna, idrakine sahip bulunan herkes muhtemel her sorunda devletinin yanındadır; sevinçler de üzüntüler de bu manada ortaktır; hiçbir durumda ayrılık ve gayrılık yoktur.

Bu zamanda, üzüntü verebilecek durumlara karşı milleti ile kenetlenmek, bir ocağa düşen ateşi her ocağa düşmüş saymak, ortak bir onura ve duruşa mensup olmak bakımından en doğal olandır.

Doğal olmayan ise, milletin üzüntüsüne karşı, kendi kenarına çekilip sevinmelerini patolojik bir arızaya teslim edenlerin durumudur.

Nitekim Afrin’den ulaşan on iki Mehmetçiğin şehadet haberi, milleti yasa boğarken, görünürde siyasi, ama işlevde terör destekçisi bir cemaatin sevinmesine, “savaşa hayır” bildirisine imza koyan ve küçüklük sıfatını her yönüyle hak eden küçücük bir grubun ellerine kına yakmasına neden olmuştur.

Cumhuriyet Türkiye’sinin kurucu partisi olmakla övünen ama her durumda ve fırsatta CHP tarafından desteklenen o siyasi cemaatin bir mensubunun, “Afrin’de büyük bir direniş gerçekleşiyor. Neden? Çünkü siz halklara karşı savaş açarsanız kaybedersiniz. Çünkü Afrin halkı kendi evini, kendi yaşamını koruyor” diyerek sevincindeki patolojik arızayı itiraf etmesi, bunun tipik örneklerindendir.

Türkiye’de baskı uygulandığını, demokratik hakların kullanılmadığını söyleyenlerin utanç duymaları gereken bir noktadır bu aynı zamanda. Mehmetçiklerin şehadetine karşı sevinçlerini patolojik bir arızaya teslim edenlerin, saçmalıklarına şu günde bile tahammül gösteren bir ülkedir Türkiye.

Savaşa hayır diyen biri olarak, Gümüşsuyu’ndaki Sarayburnu’na nazır salonunda, muhtemeldir ki, şehit haberleri duyduğunda şampanyasını daha bir keyifle yudumlayan Murat Belge’ye (ve onunla türdeş olan Ömer Laçiner’e, Zülfü Livaneli’ye, Ömer Madra’ya... vd.) tahammül etme büyüklüğü gösteren bir Türkiye’den ve onun mütehammil milletinden söz ediyoruz.

Aynı haberle birlikte, Cağaloğlu’nun derinliklerinde güya entelektüel hayata nezaret etmek üzere örgütlenmiş yayınevlerinde kimlerin halaya durduklarını, oralarda Osman Kavala’nın beslemeleri olarak kimlerin ellerine kına yaktıklarını çok iyi bilen ama buna da tahammül gösteren bir Türkiye’den ve milletten söz ediyoruz.

Savaş karşıtı gibi görünerek, “kimse ölmesin” yüzsüzlüğü içinde bildiri yazan, imzalayan ve dağıtanların Türkiye’ye ve milletine erişen en küçük bir zararla, sevindirik olup, nasıl birer faşist canavara dönüştükleri de, bidayetinden beri herkesin malumudur.

Dolayısıyla, insan hak ve özgürlükleri konusunda dünyanın örnek ülkelerinden biri olan Türkiye’nin, hem düşmanlarına hem de onun (milletin acısı üzerine sevinçleriyle patolojik arızalarını ifşa eden) beslemelerine, anlamalarını sağlayıncaya ya da doğruyu duymamak için kulaklarını cıva dökerek kapatıncaya kadar, tekrar be tekrar söylenecek olan şey şudur:

Afrin Zeytin Dalı Harekâtı, Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak üzere yaptığı bir harekâttır. Hedefi, asla ve asla bir halk değildir; sadece ve sadece teröristlerdir. Bu harekât nedeniyle oluşabilecek muhtemel üzüntüler, devletin ve milletin müşterek üzüntüleridir.

Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor; onları harekâttan geriye düşenler olarak değil, bilakis devam eden hayatlarıyla harekâta yepyeni kapılar açanlar olarak milletçe selamlıyoruz.

#Şehit
#TSK
#Medya