Sanat ne’liği hakkında soru sormayı sevmediğim kadar, sorulmasını da sevmem. Zira, tıpkı kedinin kedice varlığı nedeniyle kedi olması gibi, sanat da kendi varlığı nedeniyle sanattır. Dolayısıyla manası aşikar olan bir şeyi açıklamaya kalkışmak, yeni bir lafız yüküyle onu bulandırmaktan başka bir sonuç vermez ve zaten bu esasta mana lafza ve işarete girmez.
Fakat konuyu bu şekliyle çerçevelememiz şu problemi de beraberinde getirir: sanat dediğimizde kendi zamanımızın içinden konuşuyor olmamız nedeniyle, bunu yoracağımız ilk şey modern sanattır. 18. yüzyıldan itibaren estetik performansın, eser yaratımının karşılığı olarak dünya dillerine, dolayısıyla bizim dilimize de giren sanat kelime ve fiili ancak sanat nedir sorusuna konu olabilir. Diğer bir ifadeyle, kadim bir kelime olarak moderni de içine alan sanat kelimesi, mezkur soruyu ve ezberletilmiş tüm tanımları aştığı gibi, asıl o sorunun ve ezberlerin unutulmasıyla kendi dilsel ve anlamsal hakikatini açığa vurabilir.
Biz, günümüz sanatı bakımından hiçbir pratik yararı hedeflemeksizin, salt kendi dışındaki tüm sanatların tasallutundan arındırılmış olarak Müslüman sanatçının sanat aklına dair nazari bir arkeolojiyi hedeflediğimiz ilgili yazılarımızda, daha işin başındayken belirttiğimiz doğrultuda sanat kelimesine bakma ihtiyacındayız. Hal böyle olunca Kur’an’a ve Peygamber Efendimiz’in hadislerine başvurmamız da işin tabiatındandır.
Arapça olan, -Mu’cemü’l-Müfehres’teki kayda göre- Kur’an’da sana’û ve bu kökten türetilerek, on dört surede, muhtelif kalıplarla otuz üç kez zikredilen sanat kelimesinin, ayetlerdeki sigaları itibariyle anlamları: yapmak; meydana getirmek, terbiye etmek; yetiştirmek; yetiştirilmek; sağlam bir yapı ortaya koymak; icat etmek; işlemek; seçmek; ayırmak... demektir.
Hasîrîzâde Elif Efendi, En-Nûru’l-Furkân - Fî Şerhi Lugati’l-Kur’ân’ında bizi Hûd 11:16 ile Tâhâ 20:69’da geçen sana’û’dan, “Ben seni kendim için seçtim. Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik göstermeyin” mealindeki Tâhâ 20:41-42 ayetinde geçen ve’stana’tuke kelimesine yönlendirerek orada şu bilgiyi verir:
“Bu kelime (...) işi iyi yapmak ve dikkat ve i’tina-i tammla işlemektir. Fiil’den hastır, çünkü fiil mutlakan işlemektir, binaenaleyh sunu’n, fiildir, lakin (her) fiil, sunu’n değildir. Ve sunu’n insandan gayrıya nispet olunmaz. Fiil her hayvana belki her şeye isnat olunur. Nitekim, ‘Ey Ebâ Umeyr, kuşcağız ne yaptı?’ (mealindeki) hadis-i şerif buna misaldir. Arabın ‘sana’a’l-ferese’ kavlidir ki ‘Tımar, gıda, terbiye hususunda ata iyi baktı’ demektir.”
Elif Efendi’nin de bu bilgisinde kendisine yaslandığı Râgıp el-İsfahanî, yukarıdaki zikrettiğimiz anlamlarına ilaveten, Müfredât’ında yine ayetlerden hareketle sanat kelimesine şu anlamları da yükler: Bir fiili güzel, uygun ya da mükemmel şekilde yapmak; bir başkası için yapılan hayırlı iş; yüksek mekanlar kurmak ve “Ebedilik tutkusuyla mı saraylar ediniyorsunuz” mealindeki ayette yer alan mesani’u / masnu’ât kelimesinden (Şu’arâ 26:129) hareketle, ‘Bir nesneyi ıslah etmede alışılmış ya da normal sınırları, haddi aşma...’
Şerîf er-Radî’nin, Kur’an Mecazları adlı kitabında (Kuramer Yayınları), Tâhâ 20:39 ayetinde geçen sun’ ale’l-‘ayn ibaresiyle ilgili şu tefsirini de vermeden geçmeyelim:
“...’Nezaretim altında yetiştirilmen için’ (...) bu söz, son derece titizlikle muhafaza etme, koruma ve gözetme niteliği taşımayı anlatmaktadır. (...) Burada ‘göz’ün bilgi edinme yolu olması sebebiyle ‘ilim’ anlamında kullanılması güzel düşmüştür.”
Sanat kelimesine bu esaslardan bakmama vesile olan şu hususu da istitraden zikrederek, artık bir sonuç üretmeye yöneleyim.
Uzun zamandır sohbetlerinden mahrum kaldığım Molla Raşid Hocaefendi’yi, kardeşim Sıtkı Çoban’ın sayesinde, yakın zamanda tekrar dinleme imkanı buldum. Molla bu sohbetinde, Ankebut 29:45 ayetinde birlikte geçen salât ve tasneû’n kelimelerinden hareketle, zikir-ibadet olarak namaz kılma ile sanatlılık arasında bir bağ kurdular. O, mümkün bir bağa dikkat çekmekle yetindiler ama biz bununla sanat planında yeni düşünceler için bir ön-almış olduk. Nasip olursa yeri geldiğinde bunlardan da söz ederiz.
Sonuç olarak, Allah’ın sanat ve sanatlılık esasındaki halk edişinden kendisine bir nasibin eriştiğini düşünmeksizin hareket eden bir sanatçının Müslümanca sanat aklından söz etmek imkansızdır. Hatta onun ilgili düşüncesizliği nedeniyle sanatsızlığından önce, inanç planında daha ciddi sorunlarından söz etmek gerekebilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.