İslâm Düşünce Atlası

04:0027/05/2018, Pazar
G: 27/05/2018, Pazar
Ömer Lekesiz

İlmi Etüdler Derneği (İLEM) ile Konya Büyükşehir Belediyesi’nce İbrahim Halil Üçer’in editörlüğünde hazırlanarak, üç cilt halinde yayınlanan İslam Düşünce Atlası, tartışmasız olarak 2017 yılının en iyi kitabıdır.Klasik, Yenilenme, Muhasebe ve Arayışlar Dönemi şeklindeki dört ana başlık altında yapılan çalışmanın, muhteviyatı konusunda Üçer tarafından birinci cildin ilk giriş yazısında yapılan açıklamayı, aynı zamanda çalışmanın vaatleri olarak alırsak, bu vaatlerin yüzde seksen oranında gerçekleştirildiğini

İlmi Etüdler Derneği (İLEM) ile Konya Büyükşehir Belediyesi’nce İbrahim Halil Üçer’in editörlüğünde hazırlanarak, üç cilt halinde yayınlanan İslam Düşünce Atlası, tartışmasız olarak 2017 yılının en iyi kitabıdır.


Klasik, Yenilenme, Muhasebe ve Arayışlar Dönemi şeklindeki dört ana başlık altında yapılan çalışmanın, muhteviyatı konusunda Üçer tarafından birinci cildin ilk giriş yazısında yapılan açıklamayı, aynı zamanda çalışmanın vaatleri olarak alırsak, bu vaatlerin yüzde seksen oranında gerçekleştirildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz ki bu, konunun zaman, mekan, isim ve eser yönünden devasa hacmini düşündüğümüzde hiç de azımsanacak bir nispet değildir.

Vaatten ve gerçekleşmeden neyi kastettiğimiz, Üçer’in mimari ve şehirle ilgili şu cümlelerini alıntıladığımızda daha iyi anlaşılacaktır:

“Mimari eserler düşünce tarihinden bağımsız düşünülmeleri mümkün olmayan yapılardır. Söz gelimi Tebriz’deki Şenb-i Gâzân, Semerkant’taki Registan, Buhara’daki Pây-i Kalân, Herat’taki Gevherşâd Hatun, İstanbul’daki Fatih ve Sleymaniye külliyeleri yapıları ve işlevleri itibariyle Azerbaycan, Mâveraünnehir, Horasan ve Bilâd-ı Rûm havzalarındaki felsefî-bilimsel hareketliliği hem yansıtır hem de taşırlar. Yapı ve işlev itibariyle taşıyıcı rollerinden ayrı olarak mimari eserler, düşünce tarihindeki gelişmeler ve oluşan yeni perspektiflerle birlikte bizzat düşünceyle karşılıklı etkileşime giren unsurlardır. Bu nedenle mimari yapıların çeşitli açılardan tasvir ve tahlili düşünce tarihi yazımını tamamlayan önemli bir öğe olarak değerlendirilmelidir.”

Üçer’in bu bakış açısının yerli yerinde olduğuna itiraz edilemez, hatta arzulanan kuşatıcı bir bakış tarzı olarak tebrik edilmesi gerekir.

Ne var ki, çalışmada söz konusu vaat (en azından mimari kültür bağlamında) bihakkın gerçekleş(tirile)memiştir.

Aslında mimari eserler konusundaki ilk yazılarda Kâbe-i Muazzama ile Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî, San’a ve Kayravan Camü’l-Kebiri, şehirlerden Mekke, Medine ve Kudüs’ün öncelikli olarak işlenmesiyle esasa isabet edilmiştir. İkinci etapta mimari eserler olarak Mescid-i Aksa, Kubbetü’s-Sahra, Şam Emeviyye ile Fas Karaviyyin camilerinin; şehirlerden ise Basra, Nişabur ve Sâmerrâ’nın seçilmesi de yine ana esas planında önemlidir.

Ancak bunlarla, devamındaki mimari eserler ve şehirler sadece kaydî bilgilerle işlendikleri için, onlar üzerinden İslam mimari kültürüne mahsus tarzların, dolayısıyla ilgili sentezlere veya farklara dair en azından belli başlı ipuçlarının tefrik edilerek görülebilmesi mümkün olmamaktadır.

Örneğin, Sâmerrâ’daki (kuruluşu: 836) el-Cevsaku’l-Hâkânî sarayının, ‘ayş-u tarab (yeme ve işret) kültürüne mahsus muhtemel belirleyici etkileriyle birlikte, İsfahan’a, Şiraz’a, Endülüs saraylarına taşınıp taşınmadığını (ki, bunun tersi de geçerlidir yani ‘ayş-u tarab, Farslardan Araplara taşınmış da olabilir) ve daha önemlisi Herat dahil Mavrâünnehir’deki mimari kültürün, Sâmerrâ’nın temsil ettiği mimari kültüre bir tepki olarak doğup doğmadığını da belirleyemeyiz.

Hal böyle olunca Bilâd- Rûm’daki mimarinin, Sâmerrâ’daki gibi saray merkezli değil, imâret ve cami’-i şerif merkezli külliyeler olarak yapılandırılmasının nedenleri üzerinde fikir de yürütemeyiz.

Bu güçlük aynı zamanda, düşünsel planda İmam Buhârî’nin (v. 870) neden Buhârâ’da, İmam Mâtürîdî’nin (v. 944) neden Semerkand’ta yetiştiklerini anlamayı güçleştireceği gibi, İslam’ın maddi ve manevi kültürünün neden Osmanlı’da yeniden intişar ettiğini bilmeyi de güçleştirir.

Elbette, şunca düşünsel erozyona, kültürel değişmeye rağmen İslam Düşünce Atlası gibi bir eseri bugün meydana getirmenin zorluğunu dikkate alarak değerlendirmemizde insafı elden bırakmamalıyız. Ama gönül de istiyor ki, eser atlas kelimesiyle sınırlandırılmış da olsa, okurun zikrettiğimiz bağ ve bağlamları kurmasını kolaylıkla sağlasın.

Biz de bu nedenle niyetimizin eleştirmek olmadığını, bilakis mimariden hareketle kimi temennilerimizi söylemeye çalıştığımızı belirtelim ve başta İLEM yöneticileri olmak üzere İslam Düşünce Atlası’nı meydana getirenlerin bir teşekkürden çok çok fazlasını hak ettiklerini teyiden iletelim.

Rabbimiz esere emeği geçen herkesten razı olsun; mevcut ve potansiyel ilgili gayretlerini hem dünya hem ahirette rahmetiyle ödüllendirsin.

Haftanın Kitapları:

* Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Kitabü’t-Tevhid – Açıklamalı Tercüme: Bekir Topaloğlu, İSAM Yayınları, İstanbul 2015

* Sa’düddîn et-Teftâzânî, Şerhu’l-Akâid, çeviren: Talha Hakan Alp, İFAV Yayınları, İstanbul 2017

* Ali Bardakoğlu, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme, KURAMER Yayınları, İstanbul 2016

#​İlmi Etüdler Derneği
#İslami düşünce