Denize düşen Esed, PKK/YPG’ye sarılır mı?

04:0020/02/2018, الثلاثاء
G: 20/02/2018, الثلاثاء
Ömer Lekesiz

Türkiye, bölgedeki çoklu ve sıkça değişken ittifakları kendi lehine sağlama almadan (ki, bu zaten muhaldir), sınır güvenliği için, Fırat Kalkanı Harekatı’ndan sonra, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütlerine yönelik yeni bir harekatı başlatamaz diye düşünülürken Zeytin Dalı Harekatı başlayıverdi.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bir gece ansızın gelebiliriz” sözü, Türkiye’nin bu konudaki mevcut ve muhtemel ittifakları aşabilecek düzeydeki kararlılığının ve dolayısıyla gerektiğinde olası tüm riskleri yeterince

Türkiye, bölgedeki çoklu ve sıkça değişken ittifakları kendi lehine sağlama almadan (ki, bu zaten muhaldir), sınır güvenliği için, Fırat Kalkanı Harekatı’ndan sonra, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütlerine yönelik yeni bir harekatı başlatamaz diye düşünülürken Zeytin Dalı Harekatı başlayıverdi.



Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bir gece ansızın gelebiliriz” sözü, Türkiye’nin bu konudaki mevcut ve muhtemel ittifakları aşabilecek düzeydeki kararlılığının ve dolayısıyla gerektiğinde olası tüm riskleri yeterince göğüsleyebileceğinin karinesi iken, Türkiye adına yeni bir hareketin değil, aksine hareketsizliğin öngörülmesi elbette sebepsiz değildi.

Öncelikle, Amerika’nın modern silahlarla teçhiz ederek, devletleştirme vaadiyle, kendi denetimi altında topladığı terörist grupları, kollama ve koruma konusunda atak davranacağı varsayılıyordu.

Nitekim Zeytin Dalı Harekatı’nın ilk günlerinde Amerika’dan yapılan “Türkiye bu tercihiyle güvenliğini sağlamış olmayacak” şeklindeki açıklamalarla, Amerika’nın bugünkü sıkışmasının göreceli olduğu, ilgili planlarının uzun bir vadeye yayıldığı ihsas edilerek, hem terörist gruplara moral veriliyor hem de Türkiye’ye güvenliğinin Amerika ile ittifakına bağlı olduğu söylenmiş olunuyordu.

Öte yandan, yine sınır güvenliği gerekçesiyle İsrail devreye sokularak, Türkiye’nin ısrarının yeni sorunları beraberinde getireceği ve bu nedenle bölgede şu an itibariyle kısmen kurulmuş görünen dengelerin telafisi mümkün olmayacak bir şekilde yeniden bozulması durumunda faturanın Türkiye’ye kesileceği belirtiliyordu.

Türkiye’yi durdurmaya yönelik umutlar konusunda, Esed cephesinden de somut adımlar bekleniyordu.

Çünkü şahsi iktidarı için halkını, Suriye’nin toprak bütünlüğünü feda etmeye hazır olduğunu yüzlerce örneğiyle göstermiş bulunan Esed’in, başta Rusya ve İran olmak üzere yaslandığı büyük güçleri ve Özgür Suriye Ordusu dışındaki tüm silahlı oluşumları kendi lehine harekete geçirmesi ihtimali, cepte keklik kabilindendi.

Zaten Esed, yakın geçmişte, Rojova’da DEAŞ’a karşı YPG ile anlaşmamış mıydı? Şimdi, Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı’na karşı, tüm teröristler bölgeye akın ederlerken, Esed’in durumdan vazife çıkararak, onlarla geçmişteki deneyimlerini yenilemesi beklenirdi.

Birkaç gün önce Reuters tarafından dünya medyasına servis edilen bir haber, bu yanıyla malumun ilamı gibiydi.

Esed’in Zeytin Dalı Harekatı’na karşı, YPG’ye verdiği bilinen destek, YPG’nin Esed’den Afrin için savunma birliği göndermesi şekline dönüşüyordu ki, bu, teröristlerin kendilerini Türkiye’nin hedefi olmaktan çıkartıp, onu doğrudan Suriye ile karşı karşıya getirmeleri ve devletlerarası bir savaşı başlatarak bunun üzerinden nemalanmayı sürdürmeleri demekti.

Aynı zamanda, teröristlerin strateji oluşturma ve uygulama kabiliyetinin propagandası hükmündeki bu haberin, Türkiye’de de bir moral bozukluğuna neden olacağı öngörülmüş olmalıydı.

Nitekim haberin sosyal medyadaki paylaşımlarında endişe tonu ağır basarken, alttan alta Afrin Harekatı’nın bir belirsizliğe doğru gittiği şeklindeki CHP söylemine güç kazandırılıyor; denize düşen Esed’in, PKK/YPG’ye sarılması tereddütsüz olarak mümkün görüldüğünden, söz konusu atakla Türkiye’nin sert bir duvara tosladığı varsayılıyordu.

Oysa ki, Türkiye’nin en büyük gücü Zeytin Dalı Harekatı’ndaki haklılığına dayanıyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda son derece hassas olan Türkiye, kendisine buradan yönelen tehditleri bertaraf etmekle, aynı zamanda Suriye içinde de, günü geldiğinde asıl sahiplerine teslim edilecek sorunsuz, temiz bir bölge yaratıyor.

Bu nedenle Türkiye’nin tutumu, denize düşen Esed’in, PKK/YPG’ye sarılması ilk bakışta mümkün görülse de, asıl onun iplerini ellerinde tutan Rusya ve İran için Amerika’nın, İsrail’in, Fransa’nın ve Çin’in yeni ittifak arayışlarına ve muhtemel planlarına karşı çok daha makul bulunuyor.

Kaldı ki, Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlama hakkından doğan kararlılığı, muhtemel ve benzeri sair ittifakları masanın üzerinde tutma dikkatini bertaraf etmediği gibi, bunları aşma kabiliyetini de bertaraf etmiyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Şimdi, ‘Rejim buraya girer mi girmez mi? Girerse ne için girer?’ bu önemli. Eğer rejim, buraya PKK’yı, YPG’yi temizlemek için girerse problem yok. Eğer burada YPG’yi korumak için, koruma sağlamak için giriyorsa bizi, Türkiye’yi ve Türk askerini hiç kimse durduramaz. Bu Afrin için de geçerlidir, Menbiç için de geçerlidir. Fırat’ın doğusu için de geçerlidir” şeklindeki son açıklaması, bu manada hedeflenen sonuca ulaşma gayretinin, süreçteki bu vb. hareketlere baskın çıkacağını gösteriyor.

#Suriye
#Esed
#PKK