Benim şiirden yana nasibim olmadığından, hazretin kastettiği tarzda önümde duran bir şairim yok ama kendi zamanımdan, benden az önce yaşamış ve halen yaşamakta olan birkaç üstadım var.
(v. 1938), bunlardan biridir. Elbette onu taklit etmeye çalıştığımı söyleyemem, ancak bir acizin tesellisi tahtında onu taklit etmeye heveslendiğimi söyleyebilirim belki. Bu durumda, tıpkı Necatigil’in yazarken
’yı önüne almasından kaynaklanan, kalple ilgili olduğu için izahı da pek mümkün olmayan sırlı korkusuna, hürmetine benzer bir haldir benim, Ahmed Avni Bey karşısında yaşadığım.
Şöyle ki, Osmanlı’nın yıkılışına, yeni devletin kuruluşuna da tanıklık ederek, toplumsal ve siyasal planda binlerce selin kıyısından yürüyüp, yüzlerce ateş çemberinin içinden geçerek dünya mühletini tamamlamış olan Ahmed Avni Bey, hem vefatından beş yıl öne noktaladığı kırk üç yıllık memuriyet hayatında önemli başarılara imza atmış, hem de tasavvuf yürüyüşünde aynı zamanda bir mürebbi ve müellif olarak çok az insana nasip olan istikrarlı ve bereketli bir çabanın sahibi olmuştur.
Bir imparatorluk yıkılır, bir devlet kurulur; akşam okur-yazar olarak yatanların sabah okuma-yazma bilmez hale getirilecekleri bir devir başlar; devlet eliyle kılıktan kıyafete, tekkeden zaviyeye kültürün zorla değiştirildiği günler gelir; öte yandan Londra’daki bir masada cetvelle çizilen yeni haritalar yüzünden baba ile oğulun, anne ile kızın ayrıldığı bir cografya dayatılır Müslümanlara; Kudüs’ten başlayan işgal Hristiyanlara hizmet edecek vilayet gibi devletlerin kuruluşunu beraberinde getirir. Bunlar olup biterken Ahmed Avni Bey, masasına oturmuş yazmaktadır; sevenleri gelmişse ziyaretine, onlara İbnü’l-Arabî’yi, Mevlânâ’yı anlatmaktadır.
Bu bir kazanma ve kayıp riyazesine konu değildir. Bu bir manaya (imana) tabi olma meselesidir. Yerlerine yenilerinin geleceği ve gelmeleri asla bitmeyecek olan, o azgın seller bitmiş, içlerinden geçilmeye mahkum olunan o ateş çemberleri sönmüştür. Ahmed Avni Bey ise halen durduğu yerden (asil duruşundan) yeni zamanlara muvahhidane düşünceleriyle, mümin vakarıyla, eskimez, değer aşımına uğramaz mesajlarıyla akmaya devam etmektedir.
Bu yazının sebeb-i telifine gelince:
“Ömer abi,
Müslümanların yığınla düşünsel sorunla paramparça olup zelil ve edilgen bir nesne olmaktan öte geçemedikleri bir dünyada...
Gençlerin cariyeci-köleci-kadın dövücü-ahlak üretmeyen gelenekselci din anlayışından kaçıp neye sığınacaklarını da bilmemenin şaşkınlığıyla dine ilgisizleştiği...
Tarihselcilerin ve modernistlerin her gün şapkadan yeni bir tavşan çıkaran baş döndürücü yorumlarıyla ayrı bir uç oluşturduğu bir süreçte...
Bizi getirip İbn-i Arabi’nin vahdet-i vücuduna emanet ettin ya;
Helal olsun diyorum.
Her zaman sevgiyle okuduğum abim;
İnan sen de biz de daha fazlasını hak ediyoruz.
Rabbime emanetsin.”
Bu satırlardan vaki, başlaması, bitmesi ve yenilerinin gelmesi mukadder olan azgın sellerin seslerini duymamak mümkün mü?
Duyuyoruz elbette ama aynı zamanda büyüklerimizin öğütlerinden biliyoruz ki, azgın sele içeriden müdahale edilmez, ona ancak dışında durarak müdahale edilebilir.
Allah’ın sevdiği kulları sever ve onların Allah’ın kendi katından bir nur ile desteklediği düşüncelerine sahip çıkarsak, umarız ki Allah bizim yolumuzu da kendi katından bir nur ile aydınlatır.
Bundan ötesi yoktur, ey doğduğunda ölmeye doğan kardeşim!
Bâkî ve gâlib olan ise, sadece Allah’dır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.