Yine yeniden Kudüs

04:0019/07/2022, Salı
G: 19/07/2022, Salı
Ömer Lekesiz

Koronavirüs salgını, Çin’in Vuhan kentinde 17 Kasım 2019 tarihinde başlamıştı.Kudüs’ü bu tarihten on gün sonra ziyaret etmiştim. Salgın izleyen yılın mart ayında dünyanın tümüne yayıldı ve herkes kendi ülkesinde daha düne kadar uzunca bir süre tutuklu kaldı.Yeni normal,Kontrollü Sosyal Hayat olarak tanımlanan salgındaki yeni yaşama düzeninin, özellikle ikili ilişkilerinde yüz yüze görüşmeyi, dokunmayı, sohbet etmeyi… benimseyen toplumların gündelik yaşayışında neleri değiştirdiği, hangi geleneksel

Koronavirüs salgını, Çin’in Vuhan kentinde 17 Kasım 2019 tarihinde başlamıştı.

Kudüs’ü bu tarihten on gün sonra ziyaret etmiştim. Salgın izleyen yılın mart ayında dünyanın tümüne yayıldı ve herkes kendi ülkesinde daha düne kadar uzunca bir süre tutuklu kaldı.

Yeni normal,
Kontrollü Sosyal Hayat olarak tanımlanan salgındaki yeni yaşama düzeninin, özellikle ikili ilişkilerinde yüz yüze görüşmeyi, dokunmayı, sohbet etmeyi… benimseyen toplumların gündelik yaşayışında neleri değiştirdiği, hangi geleneksel yapıları tahrip ettiği ve bunların yerlerinin ne ile doldurduğu hala tam olarak tespit edilebilmiş değildir. Şimdilik en çok bilinen iki şeyden biri, istisnasız hemen herkesin hiçbir ufku olmayan televizyon, bilgisayar ve telefon ekranlarına bağımlı hale geldikleri, diğeri ise enflasyonist bir baskıya maruz kalan ekonomi şartlarında yaşamanın giderek daha da güçleştiğidir.

Hepimizin hayatında öncelikli hale gelen bu iki husus, salgının başladığı tarihten bugüne kadar kültürel faaliyetlerin tatil edilmesinden kaynaklanan sosyal problemleri tek başına perdeleyebilmektedir. Zira, kültürel faaliyetler geçmişten bugüne yaşanan salgınlarda, savaşlarda, ekonomik zorluklarda önce paranteze alınan ve giderek orada unutulan ilk şeydir; karşılaşılan toplumsal ve ekonomik sabiteler düşünmenin, yaşamak yaşatmanın, korunmak savunmanın, mevcut imkanlara sahiplik etmek üretmenin… önüne geçmiştir çünkü.

“Kültürel faaliyetler” derken, söz konusu şartlarda ağıtları en çok duyulan çalgıcıların, tiyatrocuların, boyacıların… sahnesiz kalma meselesini değil, bizim dünyamızı kuran maddi ve manevi değerlerle bunlara tabi şuur üretme alanları olarak kütüphanelerin, camilerin, sohbet merkezlerinin, işliklerin, kursların, okulların, kıraathanelerin, çarşıların, pazarların kapatılmalarını kastediyorum.

Örneğin Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Burak Mukaddes Mekanları Tanıtma ve Kültür Derneği, ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Kültür Sanat Komisyonu ile Genç ÖNDER’in müştereken düzenledikleri, Anadolu İmam Hatip Liseleri Arası
Kudüs Senin Şehrin Senin Hikâyen
Konulu Kısa Hikâye Yarışması’nın sessizliğe maruz kalmasındaki gibi…

Müslümanların Kudüs’le olan bağı -ona yüklenen ilahi değer nedeniyle- salgına, savaşa, ‘önce can sonra canan’ pragmatizmine terk edilebilir mi? Ve dolayısıyla Kudüs şuurunu sürekli diri tutarak ileriye taşıma yönündeki gayretler sessizliğe mahkum edilebilir mi?

Gündelik algıya ve anlayışa tabi olarak zikrettiğim kültürel faaliyet kapsamında yer alan
Kudüs ziyareti ödüllü
bu güzel etkinlik, salgının telaşı içinde gerçekleştiğindendir ki, onu tertip edenlerle, yarışmaya katılanların ferdi ilgisini aşmasa da yarışmada dereceye girenlerin metinleri Türkçe-Arapça olarak kitaplaştırılmak suretiyle, Süreyya yıldızının gökte asılı olduğu gibi, söz ve yazı dünyamıza kaybolmayacak bir şekilde asıldı. Ayrıca, “Kudüs Senin Şehrin Senin Hikayen” yarışmasının sahipleri ödül vaatlerini de yerine getirdiler.
Yarışmanın yapıldığı günlerde İmam Hatip’te öğrenci iken şimdi üniversiteli olan derece sahiplerinden iki kişi ve yarışmanın gerçekleşmesine katkıda bulunanlardan
Cemal Şakar
’la birlikte, ÖNDER’in o zamanki Kültür ve Sanattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
T
ayfur Esen’
in riyasetinde, Kudüs’e yeni ziyaretimizi gerçekleştirdik.

Böylece Kudüs’ün hikayesini gönüllerindeki rüzgarla ilme’l-yakin olarak yazan gençler, mübarek beldeyi ayne’l-yakin olarak bilirlerken, bizler de salgın sonrasındaki Kudüs’e tanıklık etmiş olduk.

Türkiye-İsrail ilişkilerinde son günlerde yaşanan yumuşamanın da etkisiyle Kudüs’e giriş ve çıkışlarda kısmen bir rahatlık yaşanmakla birlikte, Kudüs Harem-i Şerifi’nin kapılarına dayanan Yahudi tahriklerde büyük bir artış görülüyor. Bir kişinin iki İsrail askeriyle korunduğu Yahudi gruplarının Harem’e girişleri ilk bakışta sorunsuz gerçekleşiyormuş gibi görünse de, o grupların genç elemanlarından birilerinin Harem kapılarında bir plana tabi olarak yaptıkları gösteriler patlamaya hazır bir mayın karakteri taşıyor.

Örneğin geçtiğimiz perşembe günü, Kudüslü gençlerin ve Türkiye’den giden ziyaretçilerin buluşma ve sohbet yeri olan Pamukçular Çarşısı’nda, Harem’den çıkan bir gruptan geriye kalan üçü kız beş kişi, Harem’in giriş merdivenlerinde kulakları tırmalayan bir çığırtkanlıkla tapınağa hasret şarkıları söyleyerek, olay yaratma ve bela çıkarma arzularını dile getiriyorlardı.

Bunlarla rağmen Kudüs’le bağımız katlanarak artacaktır.

Ziyaretimize sebep olanlara ve katkıda bulunanlara teşekkür ediyorum.

#Cemal Şakar
#Tayfur Esen
#ÖNDER İmam Hatipliler Derneği
#Kudüs