“Tarihte Müslümanlar”

04:0011/09/2021, Cumartesi
G: 11/09/2021, Cumartesi
Ömer Lekesiz

“Eş Zamanlı Bir Tarih Yazım Örneği” alt başlığını taşıyan, Tarihte Müslümanlar adlı 8 ciltlik kitap, Aralık 2020’de, Otto Yayınları arasından çıktı.Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ile hazırlanan bu çok zahmetli projenin sorumluluğunu İrfan Aycan üstlenmiş. Editörlüğünü ise Mehmet Özdemir, Mustafa Necati Barış, Mustafa Demirci, Nurullah Yazar, Eyüp Baş, Fatih Erkoçoğlu, Seyfettin Erşahin ve Mehmet Akif Fidan yapmış.Aycan, 184 akademisyenin metinlerinden oluşan bu hacimli çalışmanın maksadını,

“Eş Zamanlı Bir Tarih Yazım Örneği” alt başlığını taşıyan, Tarihte Müslümanlar adlı 8 ciltlik kitap, Aralık 2020’de, Otto Yayınları arasından çıktı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ile hazırlanan bu çok zahmetli projenin sorumluluğunu İrfan Aycan üstlenmiş. Editörlüğünü ise Mehmet Özdemir, Mustafa Necati Barış, Mustafa Demirci, Nurullah Yazar, Eyüp Baş, Fatih Erkoçoğlu, Seyfettin Erşahin ve Mehmet Akif Fidan yapmış.

Aycan, 184 akademisyenin metinlerinden oluşan bu hacimli çalışmanın maksadını, “Bugün İslam dünyasında çok az sayıdaki eser dışında hep geçmişte ‘ne oldu?’ ile meşgul olunmuş, nasıl ve niçin olduğu konusunda, tarihi hadiselerin birbiri ile bağlantısını sağlamaya ve aydınlatıcı perspektif sunmaya yönelik, maalesef çok fazla ürün verilememiştir.

Günümüz bilimsel çalışmaları da daha çok Batı bilimsel ölçütleri ve bakış açısına göre şekillenmesi nedeniyle, onların ön kabul ve tanımları çerçevesinde ortaya çıkmakta, buna bağlı olarak da çoğunlukla bizi birleştiren noktalardan ziyade, ayrıştıran konular ön planda yer almaktadır. Bu durum bizim kendi kültürel müktesebatımızı muhafaza etmemizi ve bu zeminden hareketle kendimizi yeniden üretebilme yeteneğimizi –içine düşürülen kendine güvenmeme hali/özgüven eksikliği nedeniyle- ortadan kaldırmaktadır. Tarihte yaşanmış acı olaylar ve trajediler üzerinden ayrılıkların sürdürülmesi, bunlardan ders alınmadığını gösterir. Oysa bize düşen en temel görev, tarihi yaşanmışlıkları geride bırakıp, onlardan ders alarak ileriye yönelmektir.” cümleleriyle çerçevelemiş.

Çalışmanın muhteviyatı ise şöyle şekillendirilmiş:

Miladi olarak 7.-21. yüzyılı kapsayan çalışmada, her yüzyılda yer alan devletler kurucu unsurları, siyasi yapıları, ekonomik durumları, dini bağları, kültürel yönelişleri, toplumsal yapı ve örgütleri, eğitim politikaları, yıkılma sebepleri cihetinden ayrıntılı olarak ele alınmış.

Bunları ilgili yüzyıldaki ilmî yapıların incelemesi ile o yüzyıla yön veren olguların tespiti takip etmiş ve çalışma o yüzyılın “...ekonomi, siyaset, din ve sanat açısından yüzyılın temel karakteristiği, Müslümanların dünya sistemindeki yeri, İslam dünyasındaki demografik durum, öne çıkan merkezleri, Müslümanların siyasi, ekonomik askeri, kültür ve ilim bakımından yüzyıla etkileri, yüzyılın sabiteleri ve değişkenleri, doğal afetleri açısından” değerlendirilmesiyle vücut bulmuş.

Yukarıda zikredilen ideale bitişik bilimsel bakış açısı ile buna göre şekillenen muhteviyat bakımından, Aycan’ın da belirttiği üzere, okurlar olarak farklı bir İslam Tarihi ile buluşturulduğumuz aşikardır.

Bu manada Tarihte Müslümanlar adlı bu devasa çalışma, farklı bir bakışın ve metodolojinin hâsılası olarak tartışmasız bir özel bir değeri yüklenmekle birlikte, söz konusu farkının henüz yeni olması, diğer bir söyleyişle farkı hakkında tam uzlaşmanın henüz tahakkuk etmeyişi bakımından da tartışmaya açıktır.

Öncelikle, tıpkı İhsan Süreyya Sırma Hocamızın kendi eserine Müslümanların Tarihi adını vermesindeki gibi, konu edindiğimiz esere verilen Tarihte Müslümanlar adı da sorunlu sayılmaya meyyaldir.

A. N. Whitehead’in kelimeleriyle, genellemeler içinde düşünüp, fakat ayrıntılar içinde yaşadığımıza göre, İslam tarihi şeklindeki genel tanıma itibar etmeksizin, daha özel isimlerle sunulan aynı tarihin, salt bu nedenle yaşantımıza tekabül eden ayrıntıya daha çok denk düşeceğini düşünmemizde peşin bir haklılık söz konusu olmasa gerektir.

Aynı durum ele alınan konuların başlıklandırılmasında da kendisini göstermektedir. Örneğin, Dil/Edebiyat Çalışmaları ile Güzel Sanatlar(!?) ve Sanatçılar kısımlarına neden İlmî Yapı/Durum bölümünde yer verildiğini, en azından günümüzde sanat denildiğinde akla ilk geliveren mimarînin, neden Islah ve İmar kısmı olarak Yüzyıl Değerlendirmesi bölümüne havale edildiğini anlamak/anlamlandırmak son derece zordur.

Yine bu cümleden olarak, İslâm sanatının ilk programı olan Kubbetü’s-Sahre’nin unutulması, Kurtuba Ulu Camiinin değerine, ancak Siyasi Yapı/Durum bölümünde atıfta bulunulması da yine –henüz üzerinde uzlaşılmamış– mezkur fark cihetinden kolaylıkla izah edilemez.

Alışılmış örnekleri üzerinden, ana ya da konumuna göre ara başlık olarak seçilen sanat terimi, mimarî, edebiyat, tasvir ve tezhip sanatları, musiki... vd. alt başlıklarla, bunlar da örneğin edebiyat alt başlığı altında açılabilecek şiir, hikâyât vb. ara başlıklarla işlenseydi, daha iyi olmaz mıydı?

Bunlara rağmen, bu muhteşem eseri selamlamak ve emeği geçenlere teşekkür etmek görevimizdir.

#Tarihte Müslümanlar
#Otto Yayınları
#Kubbetü’s-Sahre
#Kurtuba Ulu Camii
#A. N. Whitehead
#Süreyya Sırma