Üç not ve bir mesele

04:0015/09/2018, Saturday
G: 15/09/2018, Saturday
İsmail Kılıçarslan

Önce üç not…İlki şu: 2002’den bu yana “şu kadar param olsa” ile başlayan hayallerin hiç “faize ya da kar payına yatırırım” diye devam ettiğini duymamıştım. Dün duydum. Merkez Bankası’nın faizi yüzde 24 olarak açıklamasının hemen ardından hem de. İnsanlar, “paradan para kazanmanın risksiz ve mümkün olduğu” bir Türkiye’ye doğru yelken açtılar hayallerinde. İşte tam da bu “psikolojik eşiği” geçmemek, geçtirtmemek gerekiyordu, gerekiyor.İkincisi şu: Ben bu işlerden hiç anlamam. Hakikat bu. Ancak yine

Önce üç not…

İlki şu: 2002’den bu yana “şu kadar param olsa” ile başlayan hayallerin hiç “faize ya da kar payına yatırırım” diye devam ettiğini duymamıştım. Dün duydum. Merkez Bankası’nın faizi yüzde 24 olarak açıklamasının hemen ardından hem de. İnsanlar, “paradan para kazanmanın risksiz ve mümkün olduğu” bir Türkiye’ye doğru yelken açtılar hayallerinde. İşte tam da bu “psikolojik eşiği” geçmemek, geçtirtmemek gerekiyordu, gerekiyor.



İkincisi şu: Ben bu işlerden hiç anlamam. Hakikat bu. Ancak yine de “merakım mucibince” düşünmeme engel değil bu işlerden anlamıyor olmam. 17 yıllık iktidar boyunca hep “üretim temelli bir ekonomi modeli”ne geçilmek istendi, ancak ne yazık ki bin türlü sebeple “finansman ekonomisi modeli”ne mahkum olduk ülke olarak. Dünyadaki ekonomik daralma, Trump’ın kendi ülkesini rahatlatmak adına dünyanın geri kalanını ateşe atma konusundaki çılgınlığı, ekonomimizin kırılganlığı derken iş bu noktaya geldi.

Hadi şunu açıkça söyleyeyim: “Acı bir reçete ve sert tedbirlere hazır mıyız?” sorusuna rahat rahat “evet” cevabı verileceğini zannetmem. Fakat aklı eren, bu işlerden iyi anlayan insanlarla oturup konuştuğumda çareyi çok net koyuyorlar ortaya: Acı, sert ve sonuçları olan bir reçeteden başka çıkış yok.

Üçüncüsü şu: Ülkeler bazında 2016’nın askeri harcamaları konusundaki listeye baktığımızda Ortadoğu çıkışlı bir dünya savaşına hazırlık yapıldığı zannına sahip oluyorsunuz. Ancak bir dakika… Ortadoğu çıkışlı bir dünya savaşı halihazırda “minyatür” de olsa sürüyor zaten. İdlib ve Akdeniz’deki hareketlenmeye bakılacak olursa da savaşın büyümesi an meselesi. Ekonomiyi bu gerçekten bağımsız olarak düşünmek doğrusu son derece yanlış bir yola sokar bizi.

Ben aslında bütün hikâyenin temelde “Ortadoğu ülkelerinin kendi kaderlerini tayin” meselesi olduğunu düşünüyorum bir vakittir. Ve belki size ilginç gelecek ama mesela Beşşar Esed’in Suriye savaşına Baas bürokrasisi ve Rusya-İran baskısı nedeniyle mecbur bırakıldığını düşünmemek için hiçbir somut gerekçem yok elimde.

Bu “mesela”lara devam edelim. Mesela Mısır’da birinci Tahrir direnişi ile kırılan Mübarek diktatörlüğünün peşine İhvan iktidarı değil de tırnak içinde “daha yumuşak” bir geçiş dönemi planlanabilseydi Mısır’a yine de bir darbe yapılır mıydı? Ben bu soruya bir süre “yapılmazdı, geçiş dönemi ile sorunlar azaltılabilirdi” diye cevap verdim. Ancak yeni nesil emperyalizmin özelde Ortadoğu’daki, genelde tüm İslam ülkelerindeki amaçlarını gördükçe fikrim değişti. Şimdi diyorum ki “İhvan değil son derece liberal bir hükümet de gelseydi iş başına yeni emperyalizm, istediği olana kadar Mısır’ı dizayn etmeye devam edecekti.”

Nedir yeni emperyalizmin isteği? Ortadoğu’daki ülkelerin ve genel olarak ümmetin kendi geleceklerini, kendi kaderlerini, kendi ülkelerini diledikleri hale getirmelerine ne pahasına olursa olsun engel olmak.

Kendi ülkeleri için güya demokrasi, güya barış, güya huzur isteyen yeni emperyalizm merkezleri Ortadoğu’da diktatörlük, savaş ve kaos istiyorlar.

Meseleye bu denli net ve düz bakmadığımız sürece olanı biteni anlamlandırmakta zorlanacağız.

Son “mesela”m şu olsun. Mesela Suriye-Mısır-Türkiye üçlüsünün tek bir blok olarak hareket ettiği bir Ortadoğu getirin gözünüzün önüne. Nelerin değişebileceğini, hangi düzleme ilerleyebileceğimizi, İsrail’in kendisini ne denli güvensiz hissedeceğini bir düşünün. Ve bunun “neredeyse olacağı” bir ana gelindiğini de hatırlayın lütfen.

Dikkat isterim. “Ekonomi yönetiminde hiç hata yapılmadı, bu bir emperyalist oyunudur” demiyorum. Bu safdillik olur. “Türkiye dış politikada hiç hata yapmadı” demek de öyle. Ancak “bugün yaşadığımız ekonomik daralmanın kodlarını kendimizde aradığımız kadar yeni emperyalizmin kendisinde de aramalıyız” cümlesinin önemine de inanıyorum.

Peki ne olacak bundan sonra? Doğrusu çok umutlu olduğumu söylemem zor. Bu ekonomik badireyi hasarsız atlatabileceğimizi düşünmüyorum. Bundan sonraki tedbirlerin sertliği bu hasarı minimize etmek için bir araç olacaktır sadece.

Son tahlilde mesele kendi kararlarını alıp kendi kararlarını uygulayan bir ülke olup olmayacağımız meselesidir ve bu yol, son derece zor bir yoldur vesselam.

#Türkiye
#Ekonomi
#üretim