Denge: O eşsiz zorunluluk

04:006/03/2018, Salı
G: 6/03/2018, Salı
İsmail Kılıçarslan

Farkında mısınız bilmem? İstanbul için 95,1 frekansında yayın yapan Diyanet Risalet Radyo, şahane bir yayıncılık başarısıyla her türlü takdirin üzerinde bir işe imza atıyor. Adından da anlaşılabileceği gibi ağırlıklı olarak hadis ve siyer alanında yayın yapan radyonun bana iyi gelen tarafı ise şu: Sahihliğinden, sıhhatinden emin olduğum hadis-i şerifleri rastlantısal olarak dinleyebiliyorum.Ne demek rastlantısal? Şu: Bazen Efendimiz(sav)’in dilinden bir dua, bazen ahlakla ilgili bir hatırlatma,

Farkında mısınız bilmem? İstanbul için 95,1 frekansında yayın yapan Diyanet Risalet Radyo, şahane bir yayıncılık başarısıyla her türlü takdirin üzerinde bir işe imza atıyor. Adından da anlaşılabileceği gibi ağırlıklı olarak hadis ve siyer alanında yayın yapan radyonun bana iyi gelen tarafı ise şu: Sahihliğinden, sıhhatinden emin olduğum hadis-i şerifleri rastlantısal olarak dinleyebiliyorum.


Ne demek rastlantısal? Şu: Bazen Efendimiz(sav)’in dilinden bir dua, bazen ahlakla ilgili bir hatırlatma, bazen ibadetlerin önemi, bazen merhamet, bazen cihat… Efendimiz(sav)’in sözlerini peş peşe ve rastlantısal olarak dinlemek (veya daha iyisi okumak), insanın önünde son derece önemli düşünce kulvarları açıyor. Bir konuda derinlemesine bilgilenmek de önemli tabii ama rastlantısal olarak hadis-i şerif dinlediğinizde ya da okuduğunuzda elde ettiğiniz bilginin de çok kıymetli olduğunu söylemem lazım.

O bilgi bence şudur: Efendimiz(sav)’in bizden en belirgin şekilde istediği husus “bir dengeye sahip olmamızdır.” İzninizle ben buna “yaratılış ve amaç dengesi” diyeceğim.

Mesela bir hadis-i şerifte amelin, eylemenin, işlemenin, ibadet etmenin ne denli önemli olduğunu vurgulayan Efendimiz(sav), bir başka hadisinde amele, etmeye, işlemeye, ibadete güvenenin ziyanda olduğunu, cennetin ancak Allah’ın merhameti ile kazanılabileceğini ifade ediyor. Bir yandan bir çeşit riyazet hayatıyla dünya işlerinden el etek çeken ashabına bu yaptıklarını yasaklıyor, bir yandan ibadetlerini aksatan sahabilerini sert şekilde uyarıyor. Böylelikle dengeyi “ibadetsiz olmaz, ibadete güvenerek de olmaz” noktasına kurmuş oluyor ki “yaratılış ve amaç dengesi”ni kurabilelim.

Bir yandan bilginin, bilgiye sahip olmanın, bilmenin önemini vurgularken bilginin yol açtığı kibrin kurutuculuğuna da dikkat çekiyor ki bilmenin, bilgiye sahip olmanın amacını hiç unutmayalım.

Buradan bir başka yola sapalım.

Bugün İslam dünyasının, cesaretimi mazur görün, özelde “âlim, hoca” dediğimiz kesiminin geniş kitleleri etkilemekten uzak, kendi dar çevresini daha da konsolide etmekten başkaca işe yaramayan “din dilleri”nde “yaratılış ve amaç dengesi”ni kuramamak var bana kalırsa. Yine cesaretimi mazur görün, Efendimiz(sav)’in hadislerini ezbere bilmek herhangi birini âlim yapıyorsa en büyük alim akıllı telefonumdaki 58 megabytlık bir uygulamadır. Zira o uygulamanın içinde Efendimiz(sav)’in bütün hadisleri var.

Dikkat isterim: Efendimiz(sav)’in hadislerini, Allah’ın ayetlerini, dini ilimleri bilmeden âlim olunmaz, ama âlim olmanın yeter şartı bunları bilmek değildir. Âlim olmanın şartı, tıpkı Efendimiz(sav) gibi, kendisiyle muhatap olan tüm toplumsal kesimlere hitap edebilen bir din dili geliştirebilmek, dinin önceliklerini bir sıraya koyabilme kabiliyeti inşa edebilmek, insanlara “yaralandıkları yeri ve tedavisini işaret edebilmek” yeteneğini ortaya koyabilmektir.

Şurası açıktır ki insanın “yaralandığı yer” toplumdan topluma, yüzyıldan yüzyıla değişir. Bir yüzyılın belirgin yarası kibir, bir toplumun belirgin yarası bencillik, bir zaman diliminin belirgin yarası adaletsizlik etmek olabilir.

21. Yüzyıl ise, neredeyse tüm yüzyıllardan farklı olarak bir “yaralar galerisi” olarak gelişmektedir. Hız yüzünden neredeyse aydan aya, günden güne hangi yaranın en önemli yara olduğu meselesi değişmektedir.

Din dili, en önemli ve acil yaradan başlar tedaviye. Din dilini kullanma iddiasıyla ortaya çıkan herhangi birinin “şu acil yarayı tedavi edelim” demekten başka şansı yoktur. Peki, bu nasıl olur: İçinde yaşadığı toplumun halini en iyi şekilde analiz ederek.

Kusura bakılmasın ama bugün din dilinin yediği en büyük gol, ciğerinden kurşun yarası almış adama “parmağın çizilmiş” diyen antrenörler sayesindedir.

Kimsenin bildiğine bir sözümüz yok. Bizim sözümüz bildiğini kullanmayan, bu konuda bir kabiliyet geliştirmeyerek durmaksızın kötü doktorluk yapan hekimleredir. O hekimler bizi canımızdan edecekler. Korkum da budur.

#İslamiyet
#İnanç