Erdemlerimizdir bizi ayakta tutacak...

04:0014/02/2023, Salı
G: 14/02/2023, Salı
Abdullah Muradoğlu

Şu anda depremin sonuçlarıyla meşgulüz. Kelimelerle ifade edilemeyecek ölçüde çok büyük bir yıkım yaşadık. Hiç şüphesiz, kalplerimiz birlikte atıyor tabii ama neler yaşadıklarını kardeşlerimiz hepimizden çok daha iyi biliyorlar. Bize düşen, onlara sarılmak, kucaklamak.Depremi duyar duymaz yataklarından fırlayarak, karınca kararınca, ne buldularsa yanlarına alarak yollara düşen kardeşlerimize şükran borçluyuz. İsimsiz kahramanlarımız onlar. Bu millet hiçbir karşılık beklemeden imdada koşan kardeşlerimiz

Şu anda depremin sonuçlarıyla meşgulüz. Kelimelerle ifade edilemeyecek ölçüde çok büyük bir yıkım yaşadık. Hiç şüphesiz, kalplerimiz birlikte atıyor tabii ama neler yaşadıklarını kardeşlerimiz hepimizden çok daha iyi biliyorlar. Bize düşen, onlara sarılmak, kucaklamak.

Depremi duyar duymaz yataklarından fırlayarak, karınca kararınca, ne buldularsa yanlarına alarak yollara düşen kardeşlerimize şükran borçluyuz. İsimsiz kahramanlarımız onlar. Bu millet hiçbir karşılık beklemeden imdada koşan kardeşlerimiz sayesinde ayakta duruyor. Maden işçilerimiz, inşaat işçilerimiz, belediye işçilerimiz, operatörlerimiz, itfaiyecilerimiz başta olmak üzere enkâzlarda destan yaratan emekçi kardeşlerimize ne yapsak, ne kadar dua etsek haklarını ödeyemeyiz. Onlar, milletimizin en fedakâr, en yiğit evlatlarıdır. Minnettarız.

Bu deprem, “
sivil toplum
”un ne kadar önemli olduğunu bir kez da daha gösterdi bize Yurttaşlık bilincinin vücut bulmuş hali olan “sivil toplum”un güçlendirilmesi “
milletin güçlendirilmesi
” demek. Meslekî kuruluşlar başta gelmek üzere “sivil toplum” tehlikelere, eksikliklere ve aymazlıklara karşı bir “
erken uyarı
” ve “
denetim
görevi
de yapmaktadır.

Birçoğunun isimlerini dahi bilmediğimiz gönüllü kuruluşların deprem bölgesindeki gayretleri takdire şayan. Durumdan çıkardıkları vazifeyle alanlara koşarak dertlilerin derdine deva olmaya çalıştılar. Ağır kış şartlarında bir yudum suyun, bir bardak sıcak çayın, bir kâse çorbanın, çorabın, botun, bir berenin bile çok büyük kıymeti vardı. Gözlerin buluşmasının, kucaklaşmaların değeriyse ölçülemez. Hayatlarında hiç görmedikleri, tanımadıkları insanların yanlarında olduğunu görmek, hissetmek bir nebze de olsa acıları hafifletir diye umuyorum.

Hangi din ve milletten olup olmadıklarına bakmaksızın milletçe kurumlarımızı seferber ederek birçok ülkede afetzâdelerin yardımına koştuk.
Ahmet Yesevi
büyüğümüzün “
Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol/Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaş ol
” sözünce “kim olursa olsun” imdada koştuk. Aynı şekilde dünyanın dört tarafından koşarak, arama kurtarma çalışmalarına katılarak birçok kardeşimizi enkazdan çıkararak sevinç gözyaşı dökenler oldu. “
İnsaniyet
”in sınır ve engel tanımadığının rengarenk bir kanıtıydı bu sahneler. Minnettarız.

Diğer yandan bir ülke bilimle yükselir. Bilim uyarıcıdır, yol göstericidir. Karşılaştığımız teknik zorlukların üstesinden nasıl gelineceği konusunda bilimin rehberliği ayrıca çok kıymetlidir. Bir bakıma kamu görevi yapan deprembilimcilerimizin, mühendislerimizin, münevverlerimizin sesine kulak vermenin ne kadar önemli olduğunu yaşadığımız felaketlerden öğreniyoruz.

Antik çağlardan bu yana “
Tarih
”in kaydettiği vakalar, aklın ve bilimin uyarıcılığının ne kadar yerinde olduğunu gözler önüne seriyor. Sadece bu bakımdan bile “Tarih”, kendisine kulak verenler için “
nelerin yapılmaması
” gerektiği konusunda önemli dersler içeriyor. “
Büyük Savaşlar
” dahil olmak üzere, “Tarih”, önceden uyarılmamış tek bir vaka bile kaydetmiyor.

Kalıntılarını eşelediğimiz veya ayakta kalan eserlerini hayranlıkla izlediğimiz uygarlıkların, imparatorlukların yıkılmasının sebeplerinden birisi, “uyarılara” vaktinde kulak vermemek. İster bir “afet”, isterse “sosyal bir çözülme” veya “kötü yönetim” olsun, işaretlere, uyarılara aldırmamak, her şeyin yolunda gittiği yanılgısına düşmek felaket getiriyor. “Kutsal kitaplar” veya daha eski metinler bile insanlara yapılan uyarılar konusunda hayli zengin bilgi sunuyor.

Bunca acının içinde “yazmak” çok zor. İnsan ne söyleyeceğini, ne yazacağını kestiremiyor. Kendi adıma söylüyorum, elim gitmiyor, boğazım kırk düğüm. Her bir kelimeyi yutkunarak karalıyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Bana, bize, hepimize kendimizi iyi hissettirecek bir “iklim” teneffüs etmek istiyorum. Kendimden geçtim, hayallerim çoktan soldu. Ülkemizin çocukları için istiyorum. Hepsi bu. Biliyorum, yine birbirimize tutunacağız. Yine sevgi, saygı, şefkat, rikkat, cömertlik, diğerkâmlık gibi değerlerimiz, erdemlerimiz bizi ayakta tutacak.

#Deprem
#STK
#Abdullah Muradoğlu