Şarkılarında Filistin'den ve İsrail ile Amerika’nın zalimliğinden bahseden rap müziği sanatçısı Mirac, Kudüs ziyareti sonrası Gerçek Hayat'a konuştu. Mescid-i Aksa'yı bırakıp dönmenin üzücü olduğunu dile getiren Mirac, bir zamanlar isminin "Susamam" şarkısıyla gündeme gelmesine dair de önemli açıklamalar yaptı.
Sosyal sorunların anlatıldığı bir şarkı yapacağını söyleyen Şanışer’den teklif geldiğinde, kendisi de sokak çocuklarını, mültecileri ve yoksulluk gibi sorunları ele alan bir bölümle projeye katıldığından bahseden Mirac, şarkının yayınlandığı ertesi sabah, PKK ve FETÖ hesapları tarafından yoğun bir şekilde paylaşılıp sahiplenilmesinden rahatsız olduğunu anlatan bir tweet attı.
Rap müziğe başlarken benim ismim Mozole Mirac’tı. Babam dindar bir insandı ve evde böyle bir alt yapıyla büyümüştüm. Filistin’in işgali, meşhur Hanzala resmi beni etkilemişti ve 15-16 yaşlarındayken bu ismi kendime koymuştum. Şarkılarımda Filistin’e her zaman değinir, kliplerime oradan görüntüler alırdım. Kafamın bir yerinde hep Mescid’i Aksâ’ya gitme fikri vardı. Bu zamana kısmetmiş. Gittiğim zaman çok farklı duygular yaşadım hepimiz gibi. Her şeyden önce etkilenerek ismimi koyduğum yere gitmiştim. Ama gittiğimiz zaman ilk birkaç gün oranın atmosferinden dolayı Filistin’e ya da Kudüs’e değil de daha çok İsrail’e gitmişiz gibi oldu. Giderken İsrail vizesi almak, girerken İsrail bayrakları, İsrail havalimanı, Telaviv’e gidiyorsun falan. Bunlardan dolayı biraz hayal kırıklığı yaşadım.
Yavaş yavaş ortamı teneffüs ettikçe, aslında özünün hâlâ orada olduğu, üstü her ne kadar tozlansa da cevherin orada capcanlı ve dipdiri durduğunu görmek nasip oldu. Mescid-i Aksâ’yı gezdiğimiz gün o duyguyu hissettim. Öncesinde hep şiirlerden, kitaplardan okuduk Kudüs’ü, ilk kez görmek nasip oldu.
Filistin’i dert edinen münevverlerimiz olabildiğince romantik, gayet iyi anlatmışlar aslında. Ben onlardan dolarak gitmiştim. Bir yandan da kendimi çok güçsüz hissettim. Orası bizim topraklarımızdı ama şimdi değil, İsrail oraları ele geçirmiş ve geçirmeye de devam ediyor. Filistinlilerle konuştuğumuzda, oranın halkında bir teslim olmuşluk, ümitsizliğe kapılmışlık hissini görüyorsunuz. “Tek umudumuz Türkiye” diyorlar. Dükkanlara girdiğiniz zaman, kimisinde Abdülhamid’in fotoğrafını görmek, Türk bayrağı görmek, hatta Osmanlı, Kayı boyu sancağı görmek çok etkiledi beni.
Orayı o şekilde bırakıp dönmek çok üzücüydü. Benim bir parçam orada kaldı, oranın bir parçası ise benimle geldi. Böyle bir takas yaptık. ‘Kudüs’ten öncesi ve sonrası’ derler hep, onu kesinlikle yaşadım. Çünkü hâlâ Yotube’da Kudüs belgeselleri izlerken, Kudüsle ilgili şiir veya bir yazı okurken buluyorum kendimi. Şimdi “hadi Kudüs’e gidiyorsun” deseler, çıkar giderim. En son Umre ziyaretlerimde böyle olmuştu. Böyle hissedeceğim bir başka şehir var mıdır, bilmiyorum.
Kesinlikle istiyorum yapmayı. Aslında kameramı alıp gitmiştim, görüntüler alıp daha sonra üzerine şarkı yaparım diye düşünmüştüm. Fakat o ruhu yaşamaktan, çekim yapma moduna giremedim. Sembolik anlatımlarla bir Kudüs bestesi kesin gelecek inşallah, nelerden bahsedeceğimi belirledim kafamda. Öfkeli bir şarkı değil de, sanırım duygusal bir şarkı olacak. O kısımda takılı kaldım biraz.
En son “Susamam” projesiyle duymuştuk senin ismini. Şarkıya katıldığın halde bir açıklama yaparak rahatsızlığını dile getirdin. Neydi sana o klibi yaptıran şey? Sonra niye tepki gösterdin?
Projenin sahibi ‘Şanışer’ benim 13 yıllık arkadaşım. Daha önce de beraber şarkılarımız oldu. Sosyal sorunların anlatıldığı, farkındalık oluşturacak bir proje düşündüğünü ve bağımsız olarak yer almak isteyip istemediğimi sordu. “Tamamen özgürsünüz, istediğiniz şeylerden bahsedebilirsiniz” dedi. Tabi ki sosyal sorumluluk projesinde yer almak isteyeceğimi söyledim.
Ben, sokak çocuklarını, mültecileri, kimsesizleri, haber kanalında gördüğüm zabıtaların seyyar satıcıya yaptıklarını, yoksul ve yetimleri, kısacası sokakta görmüş olduğum problemleri anlatan bir şarkı yazdım. Şarkıyı kendi stüdyomda kaydettim. Herkes öyle yaptı. Diğer arkadaşların bölümlerini hiçbirimiz dinlemedik. Herkes şarkı çıktığı zaman tamamını dinledi.
Şarkı yayınlandıktan sonra, ertesi sabah inanılmaz bir moral bozukluğu ile uyandım güne. Çünkü şarkı HDP’nin resmi hesabı da dâhil olmak üzere, HDP ve FETÖ bağlantılı kişiler tarafından paylaşılıyordu. Bazı siyasi taraflar sanki iktidara karşı yapılan bir şarkıymış gibi sunmaya başladı. Konumunda Pensilvanya yazan, Apo posteri olan profillerde gördüm şarkıyı ve seri bir şekilde paylaşıyorlardı. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Şarkı garip bir şekilde halkın tabanında değil de daha çok siyasi olarak muhalif veya PKK sempatizanı kişiler tarafından paylaşıldığı için rahatsız oldum.
Bazı kısımlardan rahatsız oldum, çünkü bazı arkadaşların bölümleri bana çok siyasi geldi. Ama kuraklıktan, trafikten, kadına şiddetten, hayvan haklarından bahseden bölümler var, bunlar herkesin kabul ettiği şeyler. Birkaç kişinin çok sivri cümleleri dikkatimi çekti.
“SÖYLEMEM GEREKİR. Şarkıda bulunan bir kişi olarak ve tamamen yoksulu, yetimi, mülteciyi, sokağı anlatan biri olarak aşırı uç siyasi kesimlerin, HDP ve FETÖ bağlantılı kişilerin şarkıyı paylaşmasından ve bundan nemalanmasından aşırı rahatsızlık duyduğumu belirtmeliyim” şeklinde bir tweet attım. Hiç kimseye danışmadım, belki danışsaydım, farklı bir tweet atardım ve linç yemezdim. Biraz tez canlı olduğum için aniden harekete geçerim. Şarkının adı “Susamam”ken, beni rahatsız eden bir şey karşısında nasıl susabilirim? Benim tavrıma yakışmaz bu.
Sonrasında müthiş bir linç yedim. Hem sosyal medyadan, hem de projedeki arkadaşlardan. Konuştuğumuz ortak bir platform vardı, orada bu tweeti silmemi istediler. HDP’li arkadaşlar varmış aralarında, ben de sonradan öğrendim. Silmem doğru olmaz, ancak düzeltirim dedim ve altına “HDP yerine PKK demek daha doğru olacak sanırım, sonuçta HDP hâlâ aktif siyaset yapan bir parti…” şeklinde bir tweet yazdım.
Gruptaki arkadaşlara ve linç yediğim on binlerce kişiye bu da yetmedi, daha sonra tehditler almaya başladım. Yurt içi ve yurtdışından hiç tanımadığım kişiler tarafından aranıyor, ‘adresini biliyoruz’ gibi ölüm tehdidine benzer tehditler alıyordum. Günün ilerleyen saatlerinde tehditler artınca, projedeki arkadaşlar tweetimi silmemi, yoksa hepsinin benim hakkımda açıklama yapmak zorunda kalacağını söylediler.
Ben de çok fazla destek alamadığım için tweeti kaldırdım. Bunun yerine bir açıklama videosu çektim. “Kırdığım tüm iyi insanlardan özür dilerim” dedim. Bu videoda da yine aynı şeyleri biraz daha açıklayarak anlattım. Cumhuriyet, Sözcü gibi gazeteler ve PKK sempatizanı web siteleri inanılmaz bir operasyon yapıp benim için “Kürt düşmanı” dediler. “Kürtler benim şarkımı dinlemesin” gibi benim ağzımdan çıkmayan sözleri başlığa koyarak insanların algılarını manipüle ettiler. Bütün rap camiası bana sırt çevirdi.
Projeden ayrılmak diye bir şey yok, şarkı aynen duruyor, ama bir şekilde ayrılmış oldum zaten. O şarkının söylendiği hiçbir konsere çıkmadım, hiçbir yerde onlarla beraber projem olmadı. Ben herkese açık bir insanım, böyle bir projeye katılmamdan belli bu. İdeolojilerine göre insanları hiçbir zaman ayırmam. Böyle bir insan değilken, sırf vatanımı, milletimi sevdiğim için böyle bir insan konumuna düştüm. Özellikle ve özellikle terör konusunda, PKK konusunda çizgileri olan bir insanım. Meğerse herkes terör sempatizanıymış. Eleştirilemez olmuş insanlar. Benden sonra Defkan diye bir arkadaş şarkının kazandığı siyasi ivmeden dolayı projeden ayrıldığını açıkladı. Zaten iki farklı renk vardık şarkıda, geri kalanı aynı düşünceden insanlardı.
Herhangi bir şey konuşmadık ama yazmıyoruz birbirimize. Projeden bir abiyi kendi albümüme misafir etmek istedim, bana dönüş yapmadı. Projeden sonra çıkarttığım ilk şarkım digital platformlarda hiçbir listeye alınmadı. Birçok rap sitesine, rap haber sayfasına alınmıyorum şu anda. Hatta birkaç tanesine haberlerimi neden yapmadıklarını sorduğumda, “Susamam şarkısındaki açıklamandan dolayı senin çalışmalarını yayınlamıyoruz” diye mail geldi. Ciddi bir önümü kesme durumu var şu anda. Prim için bu açıklamayı yaptığımı söyleyenler oldu. Oysa şu anda rap müzik camiasında iktidara muhalif olmak popüler ve para kazandırıyor. Ben prim yapmak istesem neden böyle bir şey yapayım ki? Bu açıklamayı yapmasaydım, şu an o arkadaşlarımla beraber sahneler, konserler yapardım, her yerde görüntülenirdim, hiçbir yerden engel yemezdim. Bu arkadaşlar yollarına devam ediyor, kaybeden ben oldum. Birkaç isim dışında destek de görmedim. Açık konuşmak gerekirse destek beklerdim, çünkü ben bu vatanın evladıyım.
Kendisine de zarar veriyor aslında. Aynı gemide olan bir kişi, gemiyi kazmaya başladığı zaman aslında kendi de batacak. Susamam şarkısıyla ilgili Almanya’da, Fransa’da, İspanya’da, Amerika’da haberler yapıldı. “İktidarı korkutan şarkı” şeklinde manşetler atıldı. “Düşman oklarını takip edin, o size doğruyu gösterecektir” şeklinde İmamı Şafii’ye atfedilen bir söz var, bu söz benim düsturum. Alman, Fransız, Amerikalı seviniyorsa, ben neden sevineyim? Bu bende çelişki yaratıyor. Dış basın buna ilgi duyuyorsa, kararımda doğru olduğumu gösterir bu.
Hiç pişman değilim, bunu bir şeref madalyası olarak taşıyorum.
İsyan iyi bir şey mi kötü bir şey mi? İlk etapta bize kötü bir şeymiş gibi geliyor ama neye isyan ettiğimizle alakalı bu. Olumsuz gördüğümüz bir takım şeyler varsa isyan ederiz. Sanat zaten muhalif tavrı olan bir şeydir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de toplumunun muhalifiydi. Daha önce rap müziğin içeriğindeki derinlikle ilgilenilirdi. Şimdilerde ne kadar alalade, toplum içinde söylenmeyecek söz varsa, o müzik popüler oluyor. Umre ziyaretim sırasında ihramdayken bir çocuğun kulaklığından rap müzik dinlediğini duydum. Uyuşturucu, cinsellik, küfür gibi şeyler içeren bir müzikti dinlediği. Beni tanıdığı için yanıma geldi. Ona bu tarz rapte ne bulduğunu sordum. Popüler olana ayak uydurduğunu, akranlarının içinde kendisine daha rahat yer bulduğunu ve kendi çevresinden farklı bir şey sunduğunu söyledi. İçeriğine dikkat etmesi konusunda onu uyardım. Müziğin helâl mi, haram mı olduğu konusu Müslümanlarca tartışılıyor. Bana sorarsanız büyük bir kısmı haram içeriklerle dolu. Çünkü aslolan sözdür ve söz sihirdir. Dinlediğimiz, izlediğimiz, yediğimiz içtiğimiz şeyler bizi mutlaka etkiler. O yüzden dinlediğimiz şeylere çok dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum.