Dücane Cündioğlu birkaç yıl önce bir röportajında "İnsanlar yaşarken ve ölürken, ben onlar adına, bu ülke adına düşünüyorum. Ülkemin düşünce namusu benden sorulacakmış gibi düşünüyorum. Hatta koca İslâm âleminde bir tek düşünen benmişim gibi düşünüyorum. Türkiye'deki tek filozof benim” demişti. Cündioğlu bu iddialı lafı ben de bir sorunun fitilini ateşledi; Türkiye'de yaşayan filozof var mı? Varsa neredeler? Ne yapıyorlar? Sonra içi boşaltılan bir dizi kavram silsilesi düşündüm. Laliklik, demokrasi gibi batıya ait kavramların yanlış kullanıldığı bir ülkede yine çok da bize ait olmadığı savunulan 'felsefe ve filozof' kavramı nereye oturuyordu. Soruşturma yaptığım isimlerin kimine göre Türkiye'de filozof yok, mütefekkir insan var, kimine göre de yaşayan filozofun kıymeti öldükten sonra belki de asırlar sonra anlaşılacak. Türkiye'nin “düşünen” insanlarına filozof tanımını sorduk.
Mantık, bilim felsefesi, bilgi teorisi başta olmak üzere, felsefe tarihi, kültür felsefesi ve ahlak felsefesi alanlarında çalışmaları olan ODTÜ Felsefe Bölüm Başkanı Ahmet İnam, Türkiye'de yaşayan filozof olsa da ölmeden anlaşılamayacağını düşünüyor. Ülkemizdeki filozof ihtiyacının karşılanmasının karar verilerek gerçekleştirilemeyeceğini söyleyen İnam; “Her kültür bilgelerini çıkarabilir belki ama filozofun yetişmesi farklı koşullar gerektirebilir. Bu ülkede filozof talebi var. Felsefeden kuş çıkacağını sanan aklıevveller bir mehdi gibi filozof bekler oldular.”
Türkiye'nin mânâ âlemi perişan. Çok sığ. İnsanların farklı görüşlere iğrenerek ve düşmanca baktığı, birbirlerini anlamak için değil de yönlendirmek için gördüğü bir toplumda yine de felsefeciler çıkabilir. Onlar yalnızca felsefe kulağı olanlara seslenebilir” şeklinde yorumluyor. Günümüzde kadın filozof olmamasının nedenine ise şöyle değiniyor; “Dünyada da sayıları az. Bizde de olabilir. Derin, çarpıcı, eleştirel düşünen kadınlarımız var. Erkeklerden de akıllı görünüyorlar. Bekleriz. (Şu kadınları ayrı erkekleri ayrı düşünme maçoluğundan kurtulamadım gitti!)” Ahmet İnam, birer filozof olarak tanımlamasa da 'düşünen insan' denince aklına Kierkegaard ve İbn Haldun'un geldiğini söylüyor.
Zihinleri geren köşe yazılarıyla tanıdığımız Ahmet Selim, 'filozof' tanımının artık geçerliliği kalmadığını düşünüyor. “Filozof, felsefenin eski zamanlarında, yani sosyal bilimlerin henüz tam gelişmediği ve belirli disiplinlere erişmediği dönemlerde kullanılan bir kelime. Artık sadece bizde değil Batıda da filozof yok. Bugün 'filozof yerine düşünür demek daha doğru” diyor. Selim, filozof arayışı söz konusu olduğunda İbn Haldun ve Mukaddime ile sınırlı kalındığının görüleceğini belirterek şunları söylüyor: “Tanzimattan önce nesir olmadığından bugünkü yetersizliğimizin o müzmin ihmallerin payı oldukça fazla” Bir düşünürün amacının düşündürmek olduğunu, etkilenme negatif de olsa farklı düşünceler üretmeye yardımcı olduğunu hatırlatan Selim, “Bazısının zekasını çok takdir ederim, bazısının üslubunu, bazısının tutarlılığını. Mesela şöyle diyebilirim: Falanca kişi derin düşünür ama ciddi hatalara da düşebilir, ama öbürü daha az derin ve daha geniştir, pek hata da yapmaz” diyor. Türkiye'deki aydınların düşünce üretebilmek için bir batılı aydından daha çok şey bilmek durumunda olduğunu kaydediyor. Selim sözlerini şöyle tamamlıyor: “Toplumun dinini ve tarihini bilmeyenden aydın olmaz, fakat bizim için dinimizi ve tarihimizi bilmek çok daha zor. Çok daha gayretli ve dikkatli olmamız gerekiyor.”
İnançer, günümüzde yaşayan filozof olarak kimseyi göremediğini ve bütün örneği Hz. Peygamber'den aldığını ve ona ulaşma yolunda başka büyüklerin fikirlerinden de istifade ettiğini söyleyerek başlıyor söze. Fikrin davranış biçimine intikal etmediği müddetçe bir anlamı olmadığını vurgulayan İnançer, “Filozof'un düşünceleri akla ve mantığa dayanır. Fikir adamlarına filozof demek de doğru değildir. Tefekkür, fikir üretme, evvela bilgileri toplamak sonra o bilgileri günün şartlarına göre davranış biçimi haline koyabilecek yeni oluşum haline getirmektir. Mütefekkir bunu yapabilendir. Ama filozof; afaki çok subjektif, kendine mahsus fikirler üretir. Onun için ben çok fazla filozoflardan istifade etmediğimi düşünüyorum”
İnançer, filozof diye tanıtılan Hz. Mevlana, İbni Arabi, İbni Haldun gibi kişilerin sanılanın aksine filozof olmadığını savunuyor. Bu isimlerin akıllarına değil gönüllerine dayanarak düşünce ürettiklerini kaydeden İnançer, şöyle devam ediyor: “Ülkemizin filozoftan daha çok akil adamlara, doğru davranış sahibi insanlara ihtiyacı var.” İnançer'in kadın filozof konusundaki fikirleri ise şöyle :“Kadın filozoflar vardır fakat dünyaya erkek hakim olduğundan ortaya çıkamamışlardır. Ama fevkalade topluma yön vermiş, doğruyu göstermiş, sanat eserleri ortaya koymuş, özellikle musiki ve edebiyat sanatında hatta özellikle İslam hukuku ve fıkıh alanında çok önemli hanımlar vardır. Rabia Ebediye, bestekarlardan Leyla Hanım, Neveser Kökteş, şiirde Nigar Hanım var.” Günümüzde de bilgelerin yetiştiğini ifade eden Tuğrul İnançer, bu bilgelerin çevresinde bulunan olumsuz örnekler yüzünden asli hüviyetile görünemediğini söylüyor.
Tasavvuf konusunda başvuru kaynağı isimlerin başında gelen İlahiyatçı Mahmut Erol Kılıç, önce felsefe ve filozof kelimelerinin ne ifade ettiğini bilmek gerektiğine işaret ediyor. Kılıç'a göre “Felsefe hikmete verilen ad. Filozof ise hikmeti kendi içinde açaga çıkaran kişi” demek. Kılıç, “Böyle tanımladığımız zaman modern çağda felsefe kelimesine yüklenen anlam farklı bir anlam oluşturuyor. Bununla beraber günümüzde her türlü düşünüre verilebiliyor. Kur'ana baktığınızda kime hikmet verildiğine dair bir ayet var. Bu ayette hikmet kazanılan bir bilgi değil, siz bir hazır oluşu gerçekleştiriyorsunuz sizdeki o hazırlıklar neticesinde siz de kemale doğru elde edilen olgunluk sonucunda bir mertebe açığa çıkıyor. Ona hikmet düzeyi deniyor. Klasik anlamıyla filozof budur.” diyor.
Mahmut Erol Kılıç'ın düşünce dünyasını etkileyenlerden ilki İbni Arabi, ikinci sırada ise Hz. Mevlana var. Kılıç, bir takım velayet sahibi insanların olduğundan ama baştacı edilmediklerini ve dışlandıklarını söylüyor. “Modern tabiriyle laf ebeliği yapan filozoftan bahsediyorsak insanların kafasını karıştıran filozof bozuntuları bulunmaktadır” diyen Kılıç, Türkiye'nin gerçek fizoflara ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Kılıç şöyle devam ediyor: “Kaçık filozof diye bir tabir vardır. Psikopat tavırlarla filozof olunmaz. Filozof gerçekten kendi içinde barışığı ve bütünlüğü yakalamış insan demektir. Biz bazen entel ile filozofu karıştırıyoruz. Bu manada baktığınızda Mevlana ve İbni Arabi gerçek anlamda bir filozoftur” diyor. Gerçek filozofların göz önünde olmadıklarını söyleyen Kılıç, bu kişileri 'yanlarına oturduğunuzda içinizin açıldığı insanlar' olarak tanımlıyor ve bu insanların çok sıradan işler yapabileceklerini, bir caminin tuvalet bekçisi, bir taksici, doğu anadoluda bir çiftçi olabileceğinin altını çiziyor. Günümüzde filozof denilebilecek insanların neden yetişmediği sorusuna Kılıç'ın cevabı ise şöyle: “Modern hayatın içinde insanlar maişet derdi içerisindeler. İşçisi, köylüsü, herkes yarını düşünmek zorunda. Onun dışında kalan zamanımızda kapitalizmin getirdiği şeyler vaktimizi alıyor. Yirmi dört saati başkaları tarafından işgal edilmiş bir insanın kendi özü üzerinde düşünecek vakti kalmıyor. Kemale erme yaşı çok ileriye atıldı.”