Utanıyorum şu firaktan

04:0012/08/2015, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Yusuf Ziya Cömert

Arkadaşımın adı Marif Korkmaz. Böyle bir isim olmaması lazım. Biz niye Marif diyoruz?Marif, 'maarif' olarak hala kullanılan bir kelimeydi,Marif'le tanıştığımız yıllarda. 1974 müydü?Selametçiler (Biz de kendi çapımızda Selametçi sayılırdık) 'eğitim' anlamında kullanıyordu. Bazen takılırdık, 'maarif'in ıslah edilmesi lazım' diye. Bunu, Erbakan'ın sesini taklit etmeye çalışarak da yapardık.Marif'in ismi 'Maruf'muş. Babası, yazdırırken kelimenin ortasındaki 'ayn'ın da farkedileceği şekilde 'Ma'ruf'

Arkadaşımın adı Marif Korkmaz. Böyle bir isim olmaması lazım. Biz niye Marif diyoruz?

Marif, 'maarif' olarak hala kullanılan bir kelimeydi,
Marif
'le tanıştığımız yıllarda. 1974 müydü?

Selametçiler (Biz de kendi çapımızda Selametçi sayılırdık) 'eğitim' anlamında kullanıyordu. Bazen takılırdık, '
maarif'in ıslah edilmesi lazım
' diye. Bunu, Erbakan'ın sesini taklit etmeye çalışarak da yapardık.

Marif'in ismi '
Maruf'muş
. Babası, yazdırırken kelimenin ortasındaki 'ayn'ın da farkedileceği şekilde 'Ma'ruf' demiş, nüfus memuru 'Marif' diye yazmış, geçip gitmiş.

Marif diyor ki, “
Bizim oralarda ismi Sıddık olan çok kişiyi 'Sidik' olarak yazmışlar. Sonuncusu amcamdı, iki sene önce vefat etti
.”

Sıddık'ın sonu 'Kaf'tır. 'Q' veya 'q' harfi telaffuzuna daha uygundur. Yani, 'Sıddiq' yazınca, daha doğru okunur.

Balıkesir İmam Hatip'in mehter takımındaydık. Ma'ruf, güzel trompet çalardı, hala çalıyor mu bilmiyorum. (Kendi yazımın etkisinde kaldım, ismi düzelttim. Bundan sonra Ma'ruf diyeceğim.)

Kürttür Ma'ruf. Tekmanlıdır.

Onların muhitinde, Ma'ruf'un da anlattığı kadarıyla, merhum Şeyh Said evladının, ahfadının etkisi hissedilir.

Ben, Kürtler'i tanımıyor değildim. Biz, bahsetmişimdir, babamın yedeksubaylığı dolayısıyla Diyarbakır'da bir seneden fazla ikamet ettik. Ben, İlkokul 5'i Mehmetçik'te okudum.

Oradayken, kendimi, tipik '
subay çocuğu
' çevresinden çok, mahallemizdeki (Ofis) Diyarbakır çocuklarına yakın hissettim.

Kürtler hakkında, Balıkesir'deki akranlarıma göre çok daha fazla fikir sahibiydim ama, geleneksel bir Kürt köyünün havasını, disiplinini, terbiyesini, Ma'ruf'tan öğrendim.

'
Köyde bir oda vardı
' diyordu Ma'ruf. Biz, onun anlattığı şeyi köy odası olarak anlıyorduk. Balıkesir'de yaygındı köy odası.

Orası, köyde nisbeten varlıklı bir ailenin odasıdır. Köye tahsis edilmiştir.

Akşam, gelir herkes oturur. Önce büyükler, sonra küçükler.

(Sofradaki, Sünnet-i Seniyye'ye uygun oturuş gibi) Sağ diz yukarıda.

İzin olmadan kimse ayağını uzatmaz. İzin de, hasta olana, dizinde ağrı olana.

Büyükler konuşur, küçükler dinler.

Cami de o evdir. Namazlar o evde kılınır.

Mevlid, orada okunur. Tabii Kürtçe Mevlid.

Bazen, Şeyh köye misafir olur. Orada sohbet eder.

Siyaset orada konuşulur. Dua, zikir, orada yapılır.

Güzel şeylerdi Ma'ruf'un anlattıkları.

Doğrudur, eski usüldür. Bugünün ihtiyacını karşılamaz. Ama bugün hiç bir yerde bulamayacağımız kadar temiz değil mi?

Soruyorum, “
Şimdi var mı o anlattıklarından eser
?”

Yok
” diyor Ma'ruf, “
Ara sıra gidiyorum, izi bile yok
.”

Keşke, bazı niteliklerini koruyarak, bugünün idrakine hitap edebilecek bir içerik kazandırılabilseydi.

Geçti. Artık geri döndürülemez.

Kürtlerle bizi aynı kılan kılan şeydi Ma'ruf'un anlattıkları.

'
Kalu bela'dan
beri beraber olduğumuzu gösteren şeyler.

Şimdi karşı karşıya olduğumuz... Nedir adı? Irkçılık mı? Terör mü?

Bizim ırkçılığımızla Kürtler'in ırkçılığının karşı karşıya gelmesi mi?

Neyse o... Bugünün gündemini oluşturan her şey.

Kürtlerle bizi ayırmaya hizmet ediyor.

Bu kadar mı uzaklaştık 'Kalu bela'dan?

Bana sorarsanız, ne olursa olsun... Ana dilde eğitim, Kürtçe tabela, Kürtçe devlet hizmeti, başka bir hak hukuk varsa ve ne ise, olsun.

Yeter ki dost olalım.

İsviçre'de üç-dört dil sorun olmuyorsa, Türkiye'de niye olsun?

Kim yapıyorsa şu yapılanları, dostluk mümkün olmasın diye yapıyor.

'Çözüm süreci' dediğimiz şey, dostluk için bir umuttu.

Sade Türkiye'deki Kürtlerle değil, Irak'taki, Suriye'deki, İran'daki, Kürtlerle dost olmalıydık. Aynı olmalıydık.

Çözüm süreci, eğer başarılı olursa, bu dostluğu kuracaktı. Biz, Türkler ve Kürtler. Ve Araplar, başka kim varsa hepimiz, şu muhteşem ve kadim coğrafyanın tüm sakinleri... '
Ecnebiler
'in tuzaklarına, hilelerine karşı hep birlikte daha mukavemetli olacaktık.

Olmadı, PKK'nın aklında başka hesaplar vardı, Amerika'nın aklında başka hesaplar vardı.

Fitne geldi, çöreklendi yine topraklarımıza.

Bir yıl önceki halimizin ne kadar uzağına düştük?

Kim ne yapacaksa yapsın, kim ne yol bulacaksa bulsun... 'Doğru'ya avdet edebileceğimiz bir noktadan daha ileriye gitmeyelim.

Ben, utanıyorum şu '
firak'
tan.

Ekranlarda, kendimizi, ırk yüzünden, mezhep yüzünden, meşrep yüzünden birbirimizle savaşırken görmekten utanıyorum.

Bir gün hepimiz, başkaları hesabına yapılan, başkalarına, '
ecnebiler
'e yarayan kirli bir kavganın parçası haline geliriz diye korkuyorum.
#Marif Korkmaz
#ecnebiler
#Çözüm süreci