39 katlıydı Birleşmiş Milletler'in merkez binası. Ben, çocukluğumda, coğrafya kitabının bilmem hangi sayfasındaki kötü basılmış siyah beyaz resminden katlarını saymıştım.
Şimdi, gökdelenler ormanının içinde orta halli bir bina olarak duruyor.
Ne iyi şeydi, Birleşmiş Milletler!
Adı üstünde, milletler birleşmişti. Hem de insanlık için birleşmişti.
Ne mübarek bina!
Beni en çok şaşırtan, kulaklıklar olmuştu. Orada, konuşmalar yapılırken, kulaklıklar takıyorlarmış. Japonca konuşmayı İngilizce, Çince konuşmayı mesela Fransızca, olarak dinleyebiliyorsun.
Vay canına. İnsanüstü bir şey!
Nasıldı hikaye?
İsrailiyyattır, ama hatırlayalım.
Bir başka hikayeye göre, insanlar, Allah'ın emrine uyup yeryüzüne yayılmamak için bir kule inşa ederler.
Bunun üzerine Rab, gazaba gelir ve 'dillerinizi anlamayın' der.
Ve işte şu insanların konuştuğu değişik değişik lisanlar böyle ortaya çıkar.
Babil efsanesinin mekanik bir düzenle aşılması. Acayip değil mi?
Tabii, bunun makinayla değil de simultane tercümeyle başarıldığını büyüyünce öğrendik!
Babil Kulesi, herhalde ilk gökdelendir. Müslüman tarihçilerden, Babil Kulesi'ni Nemrut'un inşa ettiğini yazanlar vardır.
Demek ki, bizim gökdelenlerden hoşlanmayışımızın tarihi dayanakları var.
Yine oralarda bir yerde, yanlış hatırlamıyorsam çaprazında, meşhur Hürriyet abidesi.
Bir kadın. Elinde meşalesi.
Bu da vardı okul kitaplarında.
Kadının elindeki meşalenin sapına kadar çıkıp aşağıyı seyretmenin mümkün olduğunu öğrenince şaşırdık. Ben şaşırdım, sizi bilemem.
Meşalenin sapına kadar çıkılacağını çok erken öğrendik. Fakat, oradaki Hürriyet Abidesi'nin, başkalarının hürriyetiyle ilgili olmadığını, sadece Amerikalılar'ın hürriyetini sembolize ettiğini öğrenmemiz zaman aldı.
Çocuklukta, hayal etmiş miydim buralara gelmeyi? Etmiştim. Haritada çok dolaşırdım. Yanında bir ölçek yazılıdır haritanın. 1:50000 gibi bir ölçek.
Demek, şu haritayı 50 bin defa büyütsek, her şeyi gerçek büyüklüğünde görebileceğiz. Belki, BM binası da sayfanın ortasında koskocaman dikilecek!
Böyle şeyler düşünürdüm. Sonra vazgeçerdim, 'yok canım öyle değildir, haritayı büyütünce şehri göremeyiz.'
Yaşımız kemale erince öğrendik, bazen, şehrin içine girince bile şehri göremeyebiliyorsun.
Yarın BM binasında yeni bir şey olacak.
Kurulalı beri hiç olmamış bir şey.
Filistin bayrağı göndere çekilecek.
Filistin'in trajedisi bitmeyecek bayrak göndere çekilince.
Fakat bütünüyle anlamsız bir şey değil bu.
1948'den başlatsak Filistin davasını, demek ki en az 67 yıl sürmüş, toprağından sürülmüş, vatansız bırakılmış bir ulusun bayrağına başka bayraklar arasında yer açılması.
Bu özgürlük değil elbette.
Hürriyet Abidesi'yle hiç alakası yok bu gelişmenin.
Bu, sadece sembolik bir adım.
Başbakan Davutoğlu, önceki akşam gazetecilerle yaptığı sohbette, 2012 yılında, BM'deki görüşmeler sırasında Filistin adına Türkiye Dışişleri Bakanı olarak kendisinin söz aldığını, İsrail adına da Kanada Dışişleri Bakanı'nın 'Filistin tanınmamalı' tezini savunduğunu anlattı. Sadece Kanada ve Türkiye Dışişleri Bakanları varmış o toplantıda.
Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarıgaliba Arap Ligi toplantısına gitmişler. Oraya gelmemişler.
Anlamıyorum, Arap Ligi veya Arap Birliği, Filistin için yoksa, ne için var?
Anlamıyorum değil, anlıyorum. Hiç bir yaraya merhem olmamak için var.
Türkiye adına güzel bir hatıra. Ben, Filistin Bayrağı'nın göndere çekildiği ana tanıklık etmek istiyorum. İnşallah bunu başarırım.
Davutoğlu'yla yaptığımız röportaj bugün yayınlanacak. Veya, işte bugünkü Yeni Şafak'ta var.
Bu yüzden, ayrıntılara girmeye lüzum görmüyorum.
“Suriyeli Kürtlerle bir problemimiz yok” diyor Başbakan. “Türkiye'nin yardımına ve merhametine mazhar olan akraba topluluklardır. Bu anlamda Türkmenlerden farkları yoktur.”
Bu, değerli bir şey.
Sorun ne?
Sorun, PKK'nın Türkiye'ye karşı savaşması. Yani PKK terörü.
Terör biterse, bu beraberlik tazelenir.
PKK, daha önce de değinmiştim, başka bir şey için uğraşıyor.
Kuzey Irak'taki Kürtler'i de kapsayan bir hakimiyet davası güdüyor.
Suriye'deki yüzbinlerce 'İslamcı' Kürt'ü Irak'a doğru sürmesinin sebebi bu.
Türkiye'nin operasyonları başlayınca, çok sayıda Kürdün Suriye'deki evlerine barklarına geri döndüğüne dair haberler geliyor.
Barzani boşuna dememiş: Türkiye uyandı, biz uyuyabiliriz.