Terör siparişi verdiler, geldi

04:0013/01/2016, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Yusuf Ziya Cömert

Rahatsızım. Diyarbakır'da veya başka yerde, insanların evinden çıkıp dükkanına, okuluna, çarşısına pazarına gidememesinden, huzurlu bir şehir hayatı yaşayamamasından dolayı rahatsızım.



Şehirlerin şehir olmaktan çıkmasından rahatsızım.



Tahir Elçi'nin veya şehir sakinlerinden başka birilerinin, bir serseri kurşunla veya hedefini bilen bir kurşunla öldürülmesi karşısındaki hissiyatıma ise,

'rahatsızlık'

kelimesi kifayet etmez.



Genç bir adam. Diyelim, yeni evlenmiş. Düğünleri güzün olmuş. Şimdi, kalkıp gidecek. Diyarbakır'da, Sur'da görev yapacak.



Eşinin, gencecik, savunmasız kızın endişesini hayal edin.



Şunu da hayal edin. Bir çocuk. Diyelim 25 yaşında. Bir terörist kurşunuyla öldürülecek.



Buna da yetmez

'rahatsızlık'

kelimesi.



Bunlar, çok acı şeyler.



'Başkasının ölümü'

deyip geçmek en düşük, en seviyesiz bakış açısıdır.



Gördüğümüz, şahit olduğumuz, doğru dürüst bir yaşama şekli değildir. Bir yeni gelinin, bir annenin, bir babanın, bir kızkardeşin, bir oğulun, bu ahvali, bu acıları tatmayı hakettiklerini düşünemeyiz.



Şehirlerimizin böyle kısıtlı, böyle yıkık, insanlarımızın böyle perişan olmasının, övünülecek tarafı yok.



Bunun, bitmesi lazım.



Uzamaması lazım. Uzayıp uzamayacağına dair de, 'tahmin' kavramını aşan bir fikre sahip olmamız lazım.



Benim hislerim böyle.



Evvelce çok söylenirdi:

Amerika'ya karşı ayıp oluyor.


“Avrupa'ya karşı kötü görüntüler bunlar”

gibi bir kaygı taşıyamam.



Önce, kendi insanlarımız için kaygı duymalıyım, Türklerimiz ve Kürtlerimiz için. Ve şehirlerimiz için. Diyarbakır'ımız, Cizre'miz, Silopi'miz, Nusaybin'imiz için.



Bunlar durup dururken, Avrupa, Amerika kaygısı lükstür.



Fakat, memleketimizde lükse çok alışık bir zümre var.



Avrupa'ya, Amerika'ya karşı ayıp olması için işlerin daha çok karışmasını, terörün daha içinden çıkılmaz hale gelmesini arzu eden bir zümre.



Hristiyanlar arasında da, Müslümanlar arasında da, buna benzer cereyanlar vardır.



'Mesih, dünyada işlerin en kötü olduğu zamanda gelecek,

(Yahudilerin Arz-ı Mev'ud'u elde ettikleri zamanda)

öyleyse, dünyanın kötüleşmesine yardım edelim, Mesih çabuk gelsin.'

Evanjelistlerin buna benzer bir itikatları vardı.



İsrail kuruldu kurulalı bu işin ekmeğini yiyor.



Hüccetiler'e göre de,

'Mehdi aleyhisselam, fitnenin en çok olduğu zamanda gelecek'

ti, bu yüzden,

'fitneyi arttırmakta fayda var

'dı.



Son yıllarda, Türkiye siyasetinde bu 'mezhep'lere, veya mezhep demeyelim, '

fraksiyon'

diyelim... Bu fraksiyonlara intisap edenler çoğalmaya başladı.



Adam diyor ki,

terörün etkili olması için, İstanbul'a gelmesi lazım

.



Yani düpedüz terör siparişi veriyor.



İşler kötüleşsin, Türkiye'deki terör görüntüleri Avrupa'da, Amerika'da yayılsın, böylece hükümet zor durumda kalsın.



Tamam, Hükümet'in zor durumda kalmasını istiyorsun. İstersen iste!



Fakat, insanların ölmesini, şehirlerin ölmesini nasıl isteyebiliyorsun? Sen, insan değil misin?



Allahu Teala'nın

'yaratma kudreti'

namütenahidir.



Bunu tabiata, bir tohumun yeşermesine, bir çiçeğin açmasına, geceye ve gündüze, hiç bir muhayyilenin kuşatamayacağı koskoca kainatın, yıldızların, gezegenlerin, belki milyarlarca galaksinin, kolumuzdaki İsviçre saatiyle kıyaslanamayacak kadar dakik işlemesine bakarak anlayabiliriz.



Fakat, Allahu Teala'nın böyle tuhaf, şaşılacak akıllar ve fikirler yaratmasına bakarak da anlayabiliriz.



Dün sabah, Sultanahmet'te bomba patladı.



Bu çok kötü bir hadise.



Misafirdiler. Güzel vakit geçirmek için gelmişlerdi İstanbul'a. Savaşla işleri yoktu. Kavganın bir yerinde değildiler.



Kalleşçe, adice öldürüldüler.



Demeyecektim,

'sipariş ettiğiniz terör geldi, memnun musunuz?'


Fakat, bir kadın, internette gördüm, üstelik gazeteciymiş.



Patlamadan sonra twitt atmış. Diyor ki,

'İstanbul vurulmadıkça Türkiye uyanmaz.'


'Hık' demiş, abisinin burnundan düşmüş.



('Hık' diyen, kendisi değil, abisi. Fakat, burada cümle böyle denk düştü.)



İşte, ibretle temaşa edilecek bir akıl!



Şu çelişkiyi de görelim:



Arkadaşlar, siparişi PKK'ya vermişlerdi.



Bombayı IŞİD patlattı.



Aralarında, barter veya roaming ilişkisi mi var? Hayır hayır, bir komplo teorisi üretmek zorunda değiliz. Belki hiç bir illiyet yoktur.



Fakat, görüyorsunuz, ayrı da olsalar, aynı kötülüğe hizmet ediyorlar.



Bu tipler için sonuç önemli. Sipariş yerine gelsin de nereden gelirse gelsin.



IŞİD'in bombasıyla da, PKK'nın bombasıyla da mutlu olabiliyorlar.



Ne diyeyim şimdi?



Allah size, sizin gönlünüze göre muamele etsin!




#Tahir Elçi
#ışid
#canlı bomba
#Sultanahmet saldırısı