Kabataş ruhu

04:0031/08/2015, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Yusuf Ziya Cömert

Biz, biraz da Üsküdarlıyız. 'Karşı'ya İstanbul diyenlerden. Üsküdar-Kabataş arabalı vapuruna pek seyrek de olsa binenlerden.Bir şey değildi Kabataş. Ne Karaköy'dü, ne Eminönü, ne de Beşiktaş. Bir arabalı vapur iskelesiydi. Çocukluğumuzda bu kadardı çağrışımı.Üsküdar'da motorcular, 'maçamaçamaçamaça Dolmabahçe'ye maçaaa!' diye biteviye bağırıyorlar. Onların yolcu indirdikleri yer de Kabataş sayılır. Mithat Paşa Stadı'nın yakınları işte!Tarihinde de kayda değer bir Reisülküttab Ömer Avni Bey var.

Biz, biraz da Üsküdarlıyız. 'Karşı'ya İstanbul diyenlerden. Üsküdar-Kabataş arabalı vapuruna pek seyrek de olsa binenlerden.

Bir şey değildi Kabataş. Ne Karaköy'dü, ne Eminönü, ne de Beşiktaş. Bir arabalı vapur iskelesiydi. Çocukluğumuzda bu kadardı çağrışımı.

Üsküdar'da motorcular, 'maçamaçamaçamaça Dolmabahçe'ye maçaaa!' diye biteviye bağırıyorlar. Onların yolcu indirdikleri yer de Kabataş sayılır. Mithat Paşa Stadı'nın yakınları işte!

Tarihinde de kayda değer bir Reisülküttab Ömer Avni Bey var. Bir de Bizans devrinde gemileri bağladıkları kaba bir taş…

Yani, 'Kabataş ruhu' terkibi için tarihi bir perspektif bulmak pek mümkün değil.

Yeni bir terkip olmalı 'Kabataş ruhu.'

Ne kadar yeni?

Gezi hadiseleri kadar yeni.

Evet, şu malum hadise.

Kadınlı-erkekli sarhoş bir güruhun, küfürler ederek, başörtülü bir kadına saldırdıkları meş'um, Kabataş vakası.

Bazen o civardan geçiyorum. Ve her geçişimde, o hadise beni bir daha yaralıyor.

O günlerde çok yazmıştım. İşte şimdi, yine yazıyorum.

Evet, 'Kabataş yalanı' diyorlar. Fakat, ben, hala hadiseyi yalan çıkaracak bir bilgi veya belge görmedim.

Görüntüleri seyrettim. O görüntüler, ne yalanlayabilir saldırıyı, ne doğrulayabilir. Kim servis ettiyse, temizleyip öyle servis etmiştir.

Hadiseyi doğrulayan belge, mazbut, mütedeyyin ve maruf bir ailenin gelini olan Z'nin savcılığa yaptığı şikayet dilekçesidir.

Ben, bu belgenin önüne geçecek her hangi bir görüntü görmedim, herhangi bir söz işitmedim.

Müthiş bir fırtınaydı, Türkiye'nin 'sol taraf'ında tozu dumana katan kampanya.

Olan bitenden adı gibi emin olanlar… Hatta saldırıyı doğrulayan görüntüleri 'gördüm' diyenler, linçten korktu, geri çekildi.

Önce tenzih etmem lazım. Türkiye'de böyle bir adiliği yapacak pis, aşağılık insanların sayısı çok değil.

'Gezici' dediğimiz zümrenin kahir ekseriyetini, bu açıdan masum görürüm.

Yapmazlar. Savunmasız bir kadına, “Tayyip'in o…”su deyip saldırmazlar.

'Karım arabadaydı, arabama saldırdılar' diyen. 'Bira şişesiyle arabama vurdular' diyen, 'Arabamı yumrukladılar' diyen kaç tanıdığımız var.

Neden?

Arabadaki kadın başörtülü.

Ve başörtüsü, bu ülkede yaşayan bir cins 'güruh' için hala çok esaslı bir 'nefret objesi'dir.

Başkasının kıyafetine kafayı takmak… O kıyafette olanların okula gitmelerine, memuriyet yapmalarına, cemiyette 'statü' sayılan bir yerde bulunmalarına kafayı takmak…

Bunu bana kimse mantıklı bir lisanla izah edemez.

Oysa, bizim medyada külliyetli miktarda insan kıyafetinde dolaşan yazar çizer, en az bir on yıl bunu izah etmekle uğraştı.

Bir başörtülü kızın mektebe gitmesini, hatta oğlu şehit olan bir annenin kışlaya gitmesini mesele ettiler.

Ben bunu anlamam ve anlamayacağım.

Bu bir hastalıktır ve tedaviye muhtaçtır.

Kabataş ruhu, böyle bir şeydir.

Biliyorum, benim sesim yetmez alemdeki kakafoniyi bastırmaya. Fakat, ben, burada duruyorum.

Burada dururken, 'Kabataş ruhu'nu doğrulayan insanlar ve hadiseler görüyorum.

Mahmut Tanal mıydı o adam?

Kabataş ruhuyla, Meclis'e önerge vermiş.

Nefret'in objesi, yine bir başörtülü kız, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Hanım.

Kampanyaya, 'Kabataş ruhu'ndan nasibi olan bütün hastalıklılar katılmışlar. Kıyamet kopuyor twitterda.

Tıpkı, Gezi'yi, bu ülkenin iffetli kadınlarına küfretme bahanesi olarak kullanan öteki hastalar gibi…

Paraleller, mal bulmuş mağribi gibi sarılmış Tanal'ın önergesine. Yine twittleri ikiye katlamışlar. Kendilerine öğretilen ne kadar adilik varsa, hepsini bir güzel sergilemişler.

Kabataş hadisesinde de böyle işbirliği yapmışlardı. Yakışır onlara.

'Nefret objesi' olarak başörtüsü, bu tiplerin hastalıklarını aşikar ediyor. Bu bir gerçek.

Başörtüsünün bir 'mağduriyet objesi' olmaktan artık büyük ölçüde çıktığı da bir gerçek.

Hatırlarım, 'aday yoksa oy da yok' kampanyalarını. Geçti Allah'a şükür o günler.

Kaç tane başörtülü vekil var bilmiyorum. Ama var.

Şimdi, bir de bakan var.

(Tabii ki böyle işlerde, birinci kriter liyakat olmalı. Bakanlığı başörtüsü yapmayacak. Bunu bir tarafa koyuyorum.)

Fakat o ne? Başörtülü bir kadının bakan olması da hortlattı 'Kabataş Ruhu'nu.

'Siz hasta mısınız' diye sormuyorum artık.

Çünkü biliyorum, siz hastasınız.
#Dolmabahçe
#Reisülküttab Ömer Avni Bey
#Kabataş Ruhu