İsyan ahlakı/İtaat ahlakı

04:009/12/2015, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Yusuf Ziya Cömert

O kitap şimdi elime geçse herhalde bir saatte okurum.Hangi kitap? Geçen yazımda bahsettiğim, Stanley Milgram'in 'Deney' kitabı. 'İnsanın gerçek doğasını ifşa eden deney.'AVM'lerdeki kitapçılarda yoktu. Sistemden kontrol ettiler, Milgram'in adını bile bulamadılar.En iyisi Mehmet Varış'tan istemek.Malum, 'itaat,' 'otorite', 'ahlak', 'vicdan' işleri bu sıralar önemli.Kelimelerin arasında gidip gelirken... 'Evet isyan'da durdum.Lisana da hoş gelir İsmet Özel'in 'Evet İsyan' şiiri, kulağa da.Fakat bakıyorum

O kitap şimdi elime geçse herhalde bir saatte okurum.

Hangi kitap? Geçen yazımda bahsettiğim, Stanley Milgram'in 'Deney' kitabı. '
İnsanın gerçek doğasını ifşa eden deney
.'

AVM'lerdeki kitapçılarda yoktu. Sistemden kontrol ettiler, Milgram'in adını bile bulamadılar.

En iyisi Mehmet Varış'tan istemek.

Malum, 'itaat,' 'otorite', 'ahlak', 'vicdan' işleri bu sıralar önemli.

Kelimelerin arasında gidip gelirken... '
Evet isyan
'da durdum.

Lisana da hoş gelir İsmet Özel'in 'Evet İsyan' şiiri, kulağa da.

Fakat bakıyorum da, şu devirde, kimselerde bu şiiri okuyacak ağız yok.

Şiir okumak, bir artistin yapacağı gibi tekellüm etmekse, okursun.

Ama sen şiirin içine gireceksen, şiir senin içine girecekse, tökezlersin.

Uzaklaşmayalım '
Milgram deneyi
'nden. Bu işler hep onun başının altından çıktı.

Neydi? Yanlış cevap veren öğrenciye elektrik veriyorsun. Vicdanın seni rahatsız etse, çimdiklese, sarssa bile, 'otorite'ye itaat ediyorsun. '
Vazife şuuru
'yla basıyorsun düğmeye.

Dedi ya Ziya Gökalp, '
Hak yok vazife vardır
.'

Sen de diyorsun, '
vicdan yok, vazife vardır
.'

(Kitabı bulamadım ama bazı detaylar buldum. 430 voltu, adamın kömür olmasını göze alarak 3 defa 'basıp' canhıraş çığlıkları soğukkanlılıkla dinleyenlerin oranı yüzde 65.)

Doğrusu ne peki?

Basit. Adama elektrik vermeyeceksin.

'
Otorite
' veya '
direktör
' sana bunun lüzumlu olduğunu söyleyecek. Sen, '
bu haksızlık
' diyeceksin ve düğmeye basmayacaksın.

Yani '
itaat
' etmeyeceksin.

Gele gele nereye geldim?

Merhum Nurettin Topçu'nun '
İsyan Ahlakı
'na geldim.

Bu kez eskisinden daha çok ve daha istekli olarak, saygı duydum.

Nuri Bey (Pakdil) Kuds-i Şerif'in adını işitince ayağa kalkıp ceketini ilikliyor ya. (Estetik değeri yüksek, öğretici ve taklit edilemeyecek kadar içten bir 'eylem'dir Pakdil'inki.)

O ayağa kalkışa benzer bir şey.

Ayağa kalktım ve ceketimi ilikledim.

Fiziksel olarak değil. Üzerimde ceket meket yok.

Ruhunla yapıyorsun. 'Gösterilen' değil, '
hissedilen
' bir saygı.

Eğilip bükülmelere, temennalara göre daha gerçek.

Giremem şimdi Topçu'nun felsefesine. Ayrı meseledir ve buna kalkıştığım zaman üstesinden gelebileceğimden emin değilim. Biraz ders çalışsam belki...

Fakat itiraf edelim, Topçu, bizim memleketimizde, hakkı verilmemiş, bir 'abide' şahsiyettir.

Demir leblebidir. Kendisini kolay vermez. Emek lazımdır hazzına varmak için.

İsterseniz, felsefesinden değil, hayatından bulalım 'isyan ahlakı'nın mahiyetine dair misalimizi. Çok sarih bir misal.

Galatasaray Lisesi'nde felsefe öğretmenidir Topçu. İzmir'e sürülür.

Neden sürülür?

İsmail Kara'nın internette bulup okuduğum '
Ahlak Davasına Adanmış Bir Ömür: Nurettin Topçu
' kitabından iktibas ediyorum:

“Kendisinden nakledildiğine göre Galatasaray Lisesi Müdürü Behçet Bey (Yusuf Behçet Gücer), o sene Haziran imtihanından geçmesini istediği nüfuzlu ailelerin çocuklarından altı kişilik bir öğrenci listesini Topçu'ya vermiştir. Nurettin Topçu bu teklife karşı “Eğer bunlar çalışkan talebelerse elbette geçerler” cevabını verir. Neticede talebelerin bir kısmı ikmal imtihanında da kalır. Müdürün menfi raporu üzerine Ankara'nın sert tepkisi gecikmez ve Topçu'nun tayini İzmir'e çıkar.”

Görüyorsunuz, son derece yalın, ama kolay anlaşılır bir 'isyan ahlakı' misali.

'Otorite'nin 'ahlaki olmayan' talimatını uygulamıyor Nurettin Bey.

Halbuki ne var uygulasa? Cebinden mi vereceksin? Ver bir numara? Sen de rahat et, müdürün de rahat etsin, talebeler de...

Bak, KPSS'de, ÖSS'de, polis, hakim sınavlarında 'Allah rızası zarfı'nın içinde dünyanın hırsızlığı yapılabiliyor.

Veya, menfaat için, bir sürü haksız iş, kirli iş, akçalı, dolambaçlı iş çevrilebiliyor. Ne denir? Fırıldak. Hemen hepsinin, 'edep'li, 'hikmet'li kılıfları var.

'İsyan ahlakı' -biraz 'haşlak' oldu benim anlatışım- böyle bir şey.

Yanlış anlamışsam, İsmail Kara düzeltsin.

'İtaat ahlakı' diye de 'isyan ahlakı'yla kardeş bir 'mefhum'u tasavvur edebiliriz.

'İtaat'e dair hayli geniş bir literatür var bizim gelenekte. Tarih boyunca 'otoriteler' kendilerine yontmuşsa da, hepsi, bir yüzünde 'isyan ahlakı'nın bulunduğu madalyonun 'öteki yüzü'dür.

Belki bir gün bunu da yazarız.

(Önceki Cuma Mustafa Kutlu'yla karşılaştım. Çok zaman olmuştu görmeyeli. Öyle sevindim ki. Mustafa Abi'nin ne güzel kelimeleri var. Şu yazıda, Nurettin Topçu'yu, İsmail Kara'yı, İsmet Özel'i andık durduk. Bu isimlerin arasına Mustafa Abi'yi dahil etmek münasiptir diye düşündüm.)
#İtaat ahlakı
#Nurettin Topçu'yu
#İsmail Kara
#İsyan ahlakı