Cumartesi lekesi

04:0014/10/2015, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Yusuf Ziya Cömert

“Bu filmde geçen olaylar tamamen hayal mahsulüdür. Gerçek hayattaki şahıslar ve kurumlarla hiçbir alakası yoktur.”Sakıncalı filmlerin jeneriğine, herhalde savcılarla başlarının derde girmemesi için yukarıdakine benzer bir cümle koyarlar.Yapımcı, olayların hayal mahsulü olmadığını düşünüyordur. Gerçek bir algının husule gelmesini istiyordur. Fakat, gerçek, savcılarla muhatap olmanıza sebep olabilir.Benzer bir cümleyi bazen sakıncasız filmlerde de okuyabilirsiniz. Bunda da maksat, seyirciyi yanıltmamaktır.

“Bu filmde geçen olaylar tamamen hayal mahsulüdür. Gerçek hayattaki şahıslar ve kurumlarla hiçbir alakası yoktur.”

Sakıncalı filmlerin jeneriğine, herhalde savcılarla başlarının derde girmemesi için yukarıdakine benzer bir cümle koyarlar.

Yapımcı, olayların hayal mahsulü olmadığını düşünüyordur. Gerçek bir algının husule gelmesini istiyordur. Fakat, gerçek, savcılarla muhatap olmanıza sebep olabilir.

Benzer bir cümleyi bazen sakıncasız filmlerde de okuyabilirsiniz. Bunda da maksat, seyirciyi yanıltmamaktır. Seyircinin herhangi bir konuda yanlış bir kanaate varmasına mani olmaktır.

Film seyretmiyoruz. Korkunç bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Büyük bir trajediyle. Binlerce masum insanın gövdesini cehennem gibi kavuran bir acıyla. Binlerce, çünkü onlar, bombanın parçaladığı canların, eşi, dostu, yakınları.

Başka kimse yok mu acıyan?

Kimde vicdan varsa, kimde zerre miktarı insaniyet varsa, onların hepsinde, bu acıdan bir nasip vardır.

Ateş, düştüğü ocağı daha çok yakar. Bu doğrudur.

Fakat, merhamet sahipleri, başkasının acısı da olsa, o acıdan nasiplenirler.

Film oynatmıyoruz.

Fakat hasılat peşindeyiz. Tahsilata bayılıyoruz.

Görmüşsünüzdür, western filmlerinde. Silahlar patlamadan önce, kasabadaki uğursuz sessizliği bozmadan, muhtemel maktullerin ölçülerini alan kara elbiseli, melon şapkalı, çehresi geçik cenaze levazımatçılarını...

Bizimkiler, ölçüleri biliyor. Hiç vakit kaybetmediler.

Hemen, dakika geçmeden ekranlarda, sosyal medyada, ıspat-ı vücud eden yazarlar, çizerler, yorumcular, siyasiler.

Katliamın tahsilatını yapmak için twittleri ikiye üçe katlayan akbabalar.

Nasıl bir şehvet! Dudaklarından kan damlıyor.

Adamlarımız öldü, hemen bir bilet!

Katliam oldu, haydii, oylar bizim partiye.

Bu nasıl bir seçim kampanyasıdır?

Kimse, jeneriğine 'bu kurgudur' diye not düşen film yapımcısı kadar bile hassas değil.

Ben bilmiyorum bu katliamı hangi vahşinin, hangi namussuzun yaptığını veya yaptırdığını.

Kim yapabilir?

IŞİD yapabilir.

DHKPC yapabilir.

PKK yapabilir.

Hepsi yeterince vahşi ve yeterince katil.

Denemedikleri öldürme şekli yok. Cana kıymayı, masumları öldürmeyi her biri diğerinden iyi bilir.

Her biri, kendi adamlarını dahi reklam için öldürür. Bunda hiç zorluk çekmezler.

Başkası da yapabilir. Mossad, Muhaberat, ila ahir! Haritaya bakın, doğuya, batıya, kuzeye, güneye, teşkilat beğenin.

Postmodern Şeytan, bizim kitaplarda okuduğumuz 'klasik' şeytandan çok daha marifetli ve şeytanın askerleri zannettiğimizden hem daha kalabalık, hem daha eğitimli.

İhtimaller, ihtimaldir.

Ve ihtimaller, sadece, hadisenin gerçekten ne olduğunu anlamak isteyenleri ilgilendirir.

Hadisenin gerçekten ne olduğunu öğrenmenin kime ne faydası var?

Faydalı bir iş yapmak lazım. Şimdi, şu katliamın üstüne, tam zamanıdır.

Peki siz, bu vahşeti kimin yapmasını temenni edersiniz?

Lütfen, bir katil siparişi verin. Bir katliamcı siparişi.

Ya hakikat?

Boşverin hakikati, size ne lazımsa onu söyleyin.

Bir Arap atasözü, İhsan Süreyya Sırma Hoca'dan işitmiştim.

'El-Hakku murrun.'

'Hakikat, acıdır.'

'Murr' acı biberin acısı gibi değildir. Acı biberin acısına Arapça'da '
haar
' denir. Yakıcı... '
Murr
' ise, ağzı berbat eden, pis, iğrençlik hissettiren bir şeydir.

Kaçın ondan, üzmeyin tatlı canınızı.

Ben size, canınızın istediğini vereyim. Sizin işinize hangisi geliyorsa onu.

Hangisi işimize geliyor?

Klasik olsun. Tipik, Türkiye klasiği.

Nasıl öldürülmüştü Danıştay'daki hakim?

'Tekbir efekti' fena fikir değildi.

Hakimin cenazesinde nereye saldırmıştı öfkeli kalabalık?

Onun gibi bir şey olsun.

İnsanlar, kime öfkeleneceğini bilsin.

Ama katil de örgüt de ulusalcıydı?

Olsun, o gün için maksat hasıl oldu ya ona bak sen.

Tetikçinin yakalanması bir operasyon kazasıydı. Yakalanmasaydı, hasılat daha iyi olacaktı.

Galiba, bu sefer de maksat neyse, hasıl oluyor. En azından '
Hakikat
' zahir olana kadar.

Bir rüzgar esiyor, '
Kanlı Cumartesi
'nin ardından. Sam Yeli gibi, bunaltıcı, boğucu...

Kalplere sekinet verecek hiç bir şey taşımıyor.

Arka planda, meydanda halay çeken adamların '
Buu meydan kanlı meydan, buu meydan kanlı meydan
' sesleri.

Katliam olmasaydı belki geçiştirilebilirdi. Fakat şimdi, ne kadar ağır.

Eski Yunan trajedyalarındaki koroların kasvetli uğultusu gibi...

Leke yaparmış Sam Yeli.

Yaptı.
#El-Hakku murrun
#İhsan Süreyya Sırma
#ankara saldırısı