'
' demedim hiç bir zaman. '
' demedim.
Herhalde, zihnim, kelimelerin 'anatomisi'ni biraz fazla önemsiyor. '
' dediğiniz zaman kötü bir şeyden bahsediyor olamazsınız. Ülke kendi başına nasıl kötü olabilir ki?
Ülkeyi kötü yaparsak, biz yaparız, biz üzerinde yaşayanlar.
Böyle düşünürüm.
Gitmek.
Bu fikrin de hiç tarafına bakmadım.
Biz buralıyız, bu toprağa aitiz, iyi günde de, kötü günde de.
Acı çekeriz buralarda.
Milli Şef,
'i okutmaz, çekeriz, 28 Şubat olur çekeriz, 27 Mayıs olur çekeriz.
Bir sahte şeyh üzerinden, bir biçare kadın üzerinden kadınımızın erkeğimizin yüzünü yere geçirirler, çekeriz.
Hatta, Sivas katliamı olur çekeriz. Başbağlar katliamı olur çekeriz.
Gördüm bunları, fakat hiç yüz vermedim '
' fikrine.
'
' mevzu mu, sahih mi? Ne olursa olsun, demek ki bir yeri var tabiatımda.
Hayır, hissiyatımı bir 'nass'a dayandırmıyorum, ne de nass'ı hissiyatıma.
Metinlerden bağımsız, bu memleketi sevdiğimi söylüyorum, o kadar.
Başka diyarlara gittiğim zaman, '
' diyorum. İşte Cote d'Azure, işte Lizboa, işte Prag, işte Paris, işte Sevilla... Güzel.
Fakat ille de memleketim.
Kendimi sorguladığım da oluyor.
Kitapta fazla yeri yok çünkü.
Sanki Avrupa'nın sahibi, Asya'nın sahibi, Afrika'nın sahibi, ayrı ayrı!
“Allah'ın arzı geniş değil midir?"
Bu var kitapta.
Her taraf O'nun.
Gidesin varsa git.
Yok gidesim.
Hatta, Avrupa'yı, Amerika'yı mesken tutmuş insanlarla mülaki olduğumda, hallerini garipsiyorum.
Burada olmamaları, bir mahrumiyet olarak görünüyor gözüme.
Geçmiş zaman, '
Ülkesi'ni yazmıştı Gülay Göktürk, bilirsiniz.
Buna bile, kendi kendime içerlediğimi hatırlıyorum.
'Ne demek, biz gidemediğimiz için burada değiliz, buradayız, burada olmak istiyoruz.'
Bunlar geçiyor kalbimden.
Göktürk'ün gördüğü kötü şeyleri ben dahi görmeme rağmen böyleydim.
Yine böyleyim.
Bazen sarsılıyorum. Küçük küçük şeylerden, büyük büyük şeylerden, sarsılıyorum.
Tanık olduğum adiliklerden, millet olarak gördüğümüz, başımıza gelen kötülüklerden, fena daralıyorum.
Buna rağmen, aidiyetim değişmiyor. Kafamda, aynıyım.
Fakat iki gün önce.
Geçtiğimiz Cumartesi günü.
Başka bir felaketti, Ankara'da olanlar.
İşte, şu memlekete ait insanlar. Kadınlar, erkekler...
Hangi fikre mensup olurlarsa olsunlar, aynı toprakları, aynı gökyüzünü paylaştığımız çocuklar.
Toplandılar.
Konuştular, halay çektiler.
Hiç bir şeyden haberleri yoktu. Masumdular.
Ve lanet olası bir kafanın bombaya dönüştürdüğü insanlar tarafından, adice, kalleşçe katledildiler.
Hangi rakamın doğru olduğu hiç önemli değil, doksan veya yüz veya yüz yirmi.
Katledildiler.
Bu nasıl bir şey?
Bu nasıl bir merhametsizlik?
Ve bu merhametsizliğin arkasından sökün eden pis kokulu cüruf.
Katliama sevinen zehirli, hastalıklı ruhlar.
Katliamdan siyaset emmeye çalışan insan kılıklı vampirler.
Çeneleri düştü, çat çat çat çat...
İnsan
eti yiyorlar. Ölmüş insan eti
...
Bunu, '
'le değil, çıldırmış bir siyasi insiyakla yapıyorlar.
Allahım, biz ne kadar kötüyüz!
Şundan eminim, bizler çoğumuz, sağcımız, solcumuz, ilericimiz, gericimiz, liberalimiz, muhafazakarımız, müslimimiz, gayrımüslimimiz, kahir ekseriyetimiz, iyi insanlarız.
Kimsenin hastalığına, kimsenin ölümüne sevinmeyiz.
Kimsenin zulme uğramasını istemeyiz.
Herkes bizim gibi olmasa da olur fakat herkes iyi olsun. Kafasında, kalbinde ne varsa onunla, herkes, olabildiği kadar mutlu olsun, böyle düşünürüz.
Çoğumuz böyleyiz, yani eni konu iyiyiz. Fakat, ne yapalım, kötülerimiz de maalesef var.
La havle vela kuvvete illa billah! Kötülerimizin sesi ne kadar çok çıkıyor?
Kötülerimizin sesi, nasıl da içimizdeki iyiyi pıstırıyor?
Ben üzgünüm.
Kötü yaralandım.
Şu son, meş'um, elim hadise, bardağı taşıran son damla oldu.
Bardağı taşıran son kanlı damla.
Şu kan gölünün ardından yapılan yorumlar, kafaları yönlendirmeler, oy hesapları, siyaset tezgahtarlıkları, 'men dakka dukka' demeler, hele siyaset güdümlü suçlu tayinleri, bir kulağımdan girip öteki kulağımdan çıkıyor.
Çıkmıyor.
Tükürüyorum.
Tatsızım. Ağzımda kahredici bir acılık var.
Değişmedim. Bir anlamı varsa, '
'im. Yani buradayım, ne kadar nasibim varsa o kadar.
Yine demeyeceğim '
'
Fakat artık, diyenleri anlıyorum.
'
' lafını eskisi gibi yadırgamıyorum.