Yine uçaktayım, yine '
' yazıyorum. Komik oldu şimdi.
Eskiden muhabirler, İstanbul dışına gittikleri zaman haberi telefonla yazdırırlardı. Haber gazetede bir notla çıkardı, (muhabir ismini uyduruyorum): '
Hasan Güler, Erzurum (Telefonla)...'
Benimki ona benzedi.
Nereye mi gittim?
, Finlandiya'ya. Söylemesi niye ayıp? Sözün gelişi, yoksa niye ayıp olsun?
Buralar orta halli Batı ülkeleri. Ne icazet olur burada ne fitne fesat!
Ticari bir mevzuydu. Arkadaşlarım benim iyi pazarlık edeceğimi düşündüler, gitmemi uygun gördüler.
Yine dilimin ucuna geliyor, 'söylemesi ayıp.'
Ama bu sefer, söz uygun düşüyor. Böyle durumlarda denilir, söylemesi ayıp. Kuzey Kutup Dairesi'ne kadar gittik. Bir de Noel Baba köyü kurmuşlar. Santa Klaus. Benim bildiğim Efesli ama, buraya kadar getirmişler.
Hatta, o köyde, Kutup Dairesi'ni sembolize eden mavi ışıklı kordona arkamı dönüp fotoğraf bile çekildim.
Sabah, İstanbul'a müteveccihen yola çıkarken gazetelere göz attım. Fin gazetelerine değil, bizim gazetelere.
Bir haber dikkatimi çekti. '
Günü biraz geçti ama, bugün bunu yazabilirim, mazurum, yurtdışındayım, biraz geriden gelmem çok yadırganmaz
' diye düşündüm.
Neydi haber?
Başbakan Davutoğlu diyordu ki, “
Taziye mercii Başbakanlık'tır
.”
Mutlaka, bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Kılıçdaroğlu'nu ve Demirtaş'ı arayarak başsağlığı dilemesine atıfta bulunuyor.
Malum, Gül, bu konuda eleştirilmiş ve yine Gül, eleştirileri, abartılı bulmuştu.
Bir açıdan, Gül'ün taziyesi makul görünüyor.
Yüz tane insan ölmüş. Bu insanlar arasında CHP ve HDP üyeleri var. Üyelik, bir tüzel kişiye aidiyet sayılır. Eh, o tüzel kişiliğin mümessillerine taziyede bulunulabilir.
Fakat, durum sadece insani değil. Aynı zamanda siyasi ve oldukça da nazik.
Çünkü, vefat edenlerin hepsinin bu partilerle organik bağı yok.
Belki de çoğunluğunun müşterek vasıfları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları.
Ayrıca, bu bir terörist saldırı. Böyle bir saldırının toplumun bütün kesimlerini hedef aldığını düşünmek, son derece makuldür.
Fakat, hadiseye Sayın Gül'ün bulunduğu noktadan da bakmak lazım.
Gül, muhtemelen, bu davranışıyla, toplumun birbirlerini gördükleri zaman tansiyonu yükselen kesimlerine pozitif bir mesaj göndermek, böylece, varsa bir kutuplaşma, ki var, kutuplaşmada kendi payı olmadığını, olamayacağını hissettirmek istemiştir.
Hiç olmazsa insani konularda birtakım jestlerde bulunmanın iyi tesir bırakacağını düşünmüştür.
Bu düşünceler çok doğrudur.
Mamafih, belirtmiştim, işin siyasi bir tarafı da var. Malum, bilhassa CHP ve HDP tarafı, bazen açıkça, bazen zımnen, söz konusu terör saldırısından AK Parti'yi mesul tutuyor.
Gazetelerinde, saldırganlarla AK Parti arasında bir işbirliği olduğunu
geçtik, açıkça iddia etmekten hiç imtina etmiyorlar.
Herhalde, Başbakan Davutoğlu ve Ak Parti tarafı, '
'nin tek bir istikamete tahsis edilmesinin, şu anlattığım menfi siyasete yarayacağına ihtimal veriyor.
Olaylara sakin kafayla baktığım zaman, görüyorsunuz, herkese hak vermeye çalışıyorum.
Fakat, bir yere kadar. O yere gelince, duraksıyorum.
Sözgelimi, Gül'ün, kutuplaşmanın '
olduğu varsayılan kesime
mesajlar vermesini ben de değerli ve anlamlı buluyorum.
Kılıçdaroğlu'nu ve Demirtaş'ı arayıp taziyede bulunmak bu tesiri icra edebilir.
Fakat, muhtemeldir ki,
devleti temsilen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, hükümeti temsilen Başbakan Davutoğlu'nu aramak da çok iyi bir tesir icra ederdi.
CHP ve HDP'nin, bilhassa HDP'nin katliamı istismar katsayısı belki düşer, belki böyle bir jest, hep birlikte şahit olduğumuz '
'ın şiddetini azaltırdı.
Gül, sonuçta AK Partili bir siyaset adamıdır. AK Partinin 'hikaye'sinde adı ve katkısı ihmal edilemez.
Biliyorum, herşeyi ihmale hazır olanlar mevcuttur. Ben insafı, vicdanı olanlardan bahsediyorum.
Öyle zannediyorum ki, Gül'ün
'jest'leri, Ak Parti çevrelerinde her zaman Gül'ün umduğu şekilde algılanmıyor.
Hatta bazen eleştiriliyor.
Özellikle Ak Parti tabanı, partilerinin
ilk Cumhurbaşkanı'nın, özellikle seçim süreci gibi hassas zamanlarda, kendi partisine de jest yapmasını
ümid
Bir kaç güzel söz, bir-iki fotoğraf.
Bu kadarı herhalde imkansız değildir. Çünkü, görüldüğü kadarıyla, ülkeyi yönetme ciddiyetine ve sorumluluğuna sahip AK Parti'den başka parti, muhalefet bile gösteremiyor.
Geçen seçimde, bir beklenti vardı,
belki Erdoğan, Davutoğlu ve Gül, milletin önünde aynı fotoğraf karesine girerler
diye.
Herhalde, Gül, ilgi göstermedi bu fikre. Çünkü görmedik öyle bir resim.
Bu eksikliğin, Gül'ün de mensup olduğu partide yadırganabileceğini hesaba katmak lazım.
Tabii ki, herkes, kendi işini daha iyi bilir. Ben, bulduğum en müsait lisanla kendi fikrimi söylemiş oldum.
Bunları yazarken, bütün tarafların 'rezerv'lerini biliyorum, fakat kendi üslubumu tercih ederek o 'rezerv'leri bir kenarda tutuyorum.