Srebrenitsa'dayız... Şehitler mezarlığında...
Hilal ve yıldız formları kullanılarak yapılan, belki de çağımızın en iğrenç ve en ürpertici soykırımının kurbanlarının mezarlığında.
Bu yıl Srebrenitsa soykırımının 20. yılı. Biz de TRT Diyanet'te yayınlanan “Neden” programımızı sevgili Yusuf Armağan ve Vahit Uslu'yla birazdan buradan canlı olarak yapacağız.
Yarın da Srebrenitsa Soykırımı'nın 20. yılı dolayısıyla burada yapılacak “anma törenlerini” bütün TRT kanalları adına canlı yayınlayacağız ve yorumlayacağız “Neden” ekibimizle.
O yüzden TRT-Diyanet'e yeni bir soluk ve yepyeni bir ruh getiren TRT Diyanet Yayın Yönetmeni Sedat Sağırkaya ve ekibi de burada, TRT'ye birkaç ay önce atanan parlak işlere imza atmasını beklediğimiz Şenol Göka da.
HERKES ERDOĞAN'I BEKLİYOR!
Başbakan Davutoğlu yarın burada olacak. Burada mutlaka olması gereken asıl kişi burada yok! Tayyip Erdoğan. Olacak iş değil. Büyük hata! Oysa herkes burada Tayyip Erdoğan'ı bekliyor.
Erdoğan'ı bekliyor çünkü Balkanlardaki Müslümanların umutlanmalarına ve toparlanmalarına zemin hazırlyan dalgayı Tayyip Bey kurdu.
Herkes Türkiye'den ötürü umutlandı, umutla doldu; seçim sonuçları bu umutların bir anda sarsılmasına yol açmış. Görünen bu.
Şunu bilelim: Türkiye'nin ortaya koyduğu 10 kusür yıllık performans, bütün Balkanlarda ümit ışığının doğmasına yol açtı. Balkanlar kendine geldi; nefes alıp vermeye başladı; Türkiye ile Balkan ülkeleri arasındaki siyâsî, ticarî, kültürel trafik 100 yıl içinde olmadığı kadar hızlandı.
Bu arada Türkiye'den pek görünmüyor ama bütün Balkan ülkelerinde İslâmî şuurun ve ufkun tohumlarını rahmetli Erbakan Hoca ekmiş.
Balkanlardaki en güzel Müslümanlar, şu an İslâmî bütün faaliyetlerin başını çeken güzel insanlar, öncü ve parlak kişiler, hep Hoca'nın talebeleri.
Allah razı olsun Hoca'dan; kalıcı ve sarsılmaz tohumlar ekmiş bütün Balkanlara.
MEZARLIKTA DOLAŞMAK YÜREK İSTER!
Bu yazıyı iftar öncesinde, bu mezarlıkta yazıyorum.
Ben yazıyı yazmaya başladığımda 20 yıl sonra bulunan son soykırım cesetleri okunan Kur'ân eşliğinde mezarlığa gümülmeye başlanmıştı.
Mezarlıkta dolaşmak çok zor. Yürek ister.
Bazı mezarların başında çocuklar ve kadınlar dua okuyor. Bazılarında özellikle kadınlar gözyaşlarını tutamıyor. Çığlıklara boğuluyor.
İnsan bu manzaralar karşısında ayakta durmakta, yürümekte zorlanıyor. İçinden bir şeylerin kopup gittiğini iliklerine kadar hissediyor.
Ya Rabbi, diyorum içimden, şu çocuğun, şu hıçkırıklara boğulan kadıncağızın acısını iliklerimize kadar paylaştığımızı, yaşadığımızı hissettir de, acısı hafiflesin.
Bu mezarIıkta yürümesi bile çok zor gerçekten: Bosna'da yaşanan hunharca soykırımın ve cinayetlerine biraz daha ayrıntılı olarak vâkıf olunca, böyle bir mezarlıkta dolaşmak bile insanı kahretmeye yeter!
SIRPLARIN BARBARLIKLARI SINIR TANIMIYOR!
Düşünebiliyor musunuz: Sırplar, sadece Müslümanları soykırıma tabi tutmuyorlar. Aynı zamanda kitleler, gruplar hâlinde katlettikleri bu masum, mazlum, savunmasız, silahları ellerinden alınmış, silah ambargosuna maruz bırakılmış, Sırp barbarların insafına terkedilmiş Müslümanları, kitleler hâlinde katlettikten sonra mezarlarını da buldozerlerle yok ediyorlar. Böylesi bir hunharlıkla katledilen Müslümanlardan çok azı aileleri tarafından teşhis edilebiliyor bu yerle bir edilen mezarlardan çıkarılabilen cesetlerinden; daha doğrusu kemik parçalarından!
Öldürdükleri cesetleri böylelikle paramparça ediyor Sırplar kudurmuş köpekler gibi! O yüzden orada burada sergilenenler yalnızca paramparça olmuş kemik parçalarından ibaret!
Dahası da var: Sırplar, yalnızca insanları eşi görülmemiş barbarca yöntemlerle katletmekle de yetinmiyorlar. Aynı zamanda Bosna'da İslâm'ın tarihî izlerini de yok edecek bir katliama imza atıyorlar: Bütün Osmanlı eserlerini yıkıyorlar; temellerini siliyorlar; hem de savaş sırasında bunların yerine kiliseler vesaire dikiyorlar!
O yüzden bugün Bosna'da Osmanlı arkeolojisi geliştirilmiş. Parlak ve uluslararası saygınlık kazanmayı da başaran genç arkeolog Adnan Mukhtareviç, Osmanlı arkeolojisinin kurulmasında çok hayatî bir rol oynamış.
Bütün bu tür ürpertici cinayetleri bitince, Srebrenitsa'daki toplu mezarlıkta dolaşabilmekte bile çok zorlanıyor insan! Yürek dayanmaz buna çünkü!
SREBRENITSA SOYKIRIMI: AVRUPA'NIN MEZARI!
Bosna savaşı sırasında Srebrenitsa soykırımı vukû bulduğunda Londra'da yaşıyordum. Beş farklı isimle yazmaya başlamıştım Londra'dan Yeni Şafak'a Bosna Savaşı sırasında! O kadar çok yazılacak şey vardı ki, bir isim yetmiyordu. Tam 5 farkIı isim!
Bosna soykırımı, Avrupa'nın, o ayartıcı AvrupaIı değerlerin mezarı oldu. Avrupa'nın ortasında demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi dillere pelesenk edilen Avrupa'lı değerlerin masal olduğu anlaşıldı ve Avrupa da, AvrupaIı değerler de Bosna'da mezara görüldü.
Bu son büyük Haçlı savaşıydı. Avrupa'nın ortasında Müslüman bir devletin kurulmasına göz yumulmak istenmiyordu.
twitter.com/yenisafakwriter