O yüzden Türk aydını, Türkiye'nin önünde takoz gibi duruyor! Türkiye'nin en temel sorunu aydın sorunu!
O yüzden hem
hem
hem de
en hayatî, en temel soruları sorabilmiş bile değiliz henüz!
O yüzden sorun'un, dünyanın, coğrafyamızın, ülkemizin temel varoluşsal sorunlarının ne/ler olduğunu bilmiyoruz.
O yüzden doğru sorular soramıyoruz. Yanlış sorular soruyoruz sürekli olarak. Oysa
Sözgelişi: Sekülerleşme ne demektir? Sekülerleşme, nerede, niçin ve nasıl ortaya çıktı; nasıl bir dünyanın çocuğu? Dünyayı nasıl bir ontolojik felâketin eşiğine sürükledi?
Yaratıcı fikrinin, hakikat fikrinin yitirilmesinde, fizik gerçekliğin kutsanmasında, fizikötesi gerçekliğin yoksayılmasında, insanlığın varoluşsal kaosun, dolayısıyla ontolojik şiddetin eşiğine sürüklenmesinde, tabiatın delik deşik edilmesinde, bütün medeniyetlerin kökünün kazınmasında sekülerleşme dolayısıyla modernleşme dolayısıyla da Batı uygarlığı nasıl bir yıkıcı rol oynadı?
Türkiye'nin sekülerleştirilmesi ne anlam ifade ediyor? Türkiye'deki sekülerleşme projesi, kimler tarafından, hangi amaca hizmet etmek amacıyla başlatıldı ve hâlen de niçin sorgusuz sualsiz sürdürülüyor?
Bu soruları çoğaltabiliriz; ama bu kadarı kâfî.
Sekülerleşmenin sözlük anlamı, dünyevîleşmek demek.
Terminolojik anlamı ise,
; otorite, hegemonya ve meşruiyet kaynaklarını Tanrı-merkezli bir din'e dayandırmaması; insanın aklını, özgür iradesini ve seçimini “kilise” otoritesinden ve tasallutundan kurtarması anlamına geliyor.
Sekülerleşme, münhasıran Batılı/pagan toplumlara ait bir olgu; Batı'da ortaya çıktı.
: O yüzden dünyayı yoksaymaz ya da kutsamaz Batı uygarlığı tecrübesinde olduğu gibi.
Aksine İslâm, dünya ile ukba arasında, fizik gerçeklikle fizikötesi gerçeklik arasında, iç ile dış dünya arasında, enfüs'le âfâk arasında, ruh'la beden arasında bir
kurar. Bu denge'yi sadece İslâm kurmuştur tarih boyunca.
Müslüman toplumların Ortaçağlarda, Kilise'nin hükümran olduğu zamanlarda olduğu gibi, akıllarını, özgür iradelerini kullanamamaları gibi bir sorunları yoktu. İnsanların akıllarını ve özgür iradelerini ipotek altına alan bir
varlığı sözkonusu değildi çünkü. O yüzden, İslâm dünyasında akıl-din, bilim-din, cami-devlet çatışması gibi bir sorun yaşanmadı hiç bir zaman.
Bu nedenledir ki, Müslümanlar, mevcut bütün medeniyetlerle temasa geçtiler, bütün medeniyetlerin birikimlerinden yararlanmasını bildiler ve bu arada, antik Yunan pagan düşüncesiyle de yaratıcı şekillerde temas kurmayı başardılar.
Oysa Batılılar, kendi ataları antik Yunanların pagan düşüncesiyle Müslümanlar üzerinden temas kurabilmişlerdi. Fakat Kilise Hıristiyanlığı, önce
, sonra da 12. yüzyılda
'nın sistemleştirici çabaları sonrasında
tarafından yutulmaktan kurtulamadı.
Oysa Grek düşüncesi de, Müslümanların temâsâ geçtikleri bütün diğer düşünce gelenekleri de
Batı'da kilise için vurucu ve yıkıcı darbe, sekülerleşme süreci içinse kurucu darbe,
,
ve
tarafından temelleri atılan “
”le gerçekleştirilmişti.
Sekülerleşme süreçleri, insanı her bakımdan özgürleştirmeyi vaadediyordu.
Oysa bugün geldiğimiz noktada,
, hem
, hem
; hem de insanı hız ve haz arasına hapsederek dünyanın sorunlarına yabancılaştırdı,
yol açarak, aracı/gücü ellerinde bulunduran aktörlerin azmanlaşmalarına, vicdansızlaşmalarına zemin hazırladı. Ve dünyayı yaşanılamayacak bir yer hâline dönüştüren küresel/postmodern yeni-sömürgeciliğin adı, adresi ve keşif kolu oldu.
Bugün bütün insanlığı ve bizi ilgilendiren iki yakıcı soru var burada:
İnsanlığı ilgilendiren soru/n şu: Sekülerleşme,
ise
; din dışı kutsallıklar icat etti: İnsanlığı
eşiğine fırlattı.
Hız, haz ve ayartının kıskacında tarihinin en büyük varoluşsal sorunlarından birini yaşıyor insanlık. Bunun en temel nedeni sekülerizm ve sekülerizmin dölyatağı paganizmdir. İnsanlık, bu sorunu nereye kadar görebiliyor acaba?
Bizi ilgilendiren soru ise şu: Batılılar, kendilerini büyük bir felsefî, dolayısıyla sosyal ve ahlâkî krizin eşiğine fırlatan
, neden İslâm dünyasına zorla dayatmaya çalışıyorlar acaba?
Sonuç olarak,
, yokoluşun eşiğine sürüklenmesini önleyemeyiz.
Bunun için
, insanlığın yaşadığı varoluşsal çöküşü ve “susuzluğunu” giderecek giderecek hakikat tasavvuruna ihtiyacı var dünyanın.
İşte insanlığın “susuzluğunu”, ontolojik boşluğunu giderecek kuşatıcı ve kucaklayıcı hakikat tasavvuru bizde. Ama “kalın bir şal”la üzeri örtülmüş vaziyette. Keşfedilmeyi, taze bir solukla insanlığa sunulmayı bekliyor: İnsanlığa bu diriltici soluğu üfleyecek, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan öncü kuşaklarını...
Cuma günkü yazıda,
gelmekte olan bu öncü kuşağı yazacağım...
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.