Medeniyet, hayata bütüncül bakış ve akıştır.
Hayatı hakikatin ışığında hem bir bütün olarak kavramak hem de yaşamaktır medeniyet.
Bizde bir
fikri olmadığını söylemiştim.
Medeniyet'ten anladığımız şey, yalnızca
dolayısıyla
.
Biz İslâm medeniyetinden sözettiğimizde bile, bizde bize özgü bir medeniyet fikri olmadığı için, yalnızca Batı uygarlığını eksene alarak konuşmuş oluyoruz.
Bu, gerçekten büyük bir entelektüel körleşme ve zihnî köleleşme.
Komediye dönüşen ürpertici bir trajedi!
Bendeniz bize özgü bir medeniyet tasavvuru geliştiriyor ve bunu bütün insanlık tarihine uyarlıyorum yaklaşık 20 yıldır.
Özlü bir şekilde şöyle formüle ediyorum:
Mekke + Medine = Medeniyet.
İslâm'ın bütün ibadetleri, sanat türleri, hayat dünyası, bilimleri bu formülü hem yansıtır hem de yansıtıcısıdır.
İşte bu anlamda Ramazan da bir medeniyettir;
İslâm'ın Mekke sürecinde hayat buluşu'nun, Medine sürecinde hayat oluşu'nun
ve
ulaşarak herkese, bütün varlığa ve tabiata
gerçeğe dönüştüğü bir hakikat medeniyeti ve mevsimidir Ramazan medeniyeti.
Sünnet-i Seniyye anahtarıyla çıkılan bir Fütûhât-ı Medeniyye yolculuğu...
Burada daha önce yayımladığım bu yazımı, gözden geçirerek ve geliştirerek sizlerle yeniden paylaşıyorum...
Ramazan, İslâm'ın özü ve özeti bir mevsim. Ramazan'da İslâm'ın Müslümanlardan talep ettiği bütün ilkeler hayat buluyor. Dolayısıyla
Ramazan'da İslâm'ın özetlenmesi, olağan bir iş'le, olağanüstü bir işleme
dönüşüyor.
Bu, özetlerken özü özümsemenin kazandırdığı bir özellik.
Fenomenolojinin izah edebileceği olağanüstü bir durum: Yaşanan tecrübeyi olağanüstü kılan fenomen, doğrudan oruç üzerinde yoğunlaşılıyor olmasıdır:
Bir ibadet üzerinden İslâm'ın insandan talep ettiği bütün emirler, ilkeler, tasavvurlar, tahayyüller eş zamanlı olarak harekete ve hayata ge
Yani biz, oruç tutmakla sadece oruç tutmuş olmuyoruz; orucun bizi tutmasına, tutup kaldırmasına, başka bir düzleme taşımasına da tanıklık etmiş oluyoruz: Böylelikle
varlığa, topluma, tabiata ve hakikate dâir bütünlüklü bir anlam haritasını
ve anlamlandırma pratiklerini de aynı ânda hayata ve hareke geçirmiş oluyoruz.
ALELADE'DEN FEVKALADE'YE B
Ramazan'ın en önemli özelliği insanı bütün tabiatlarla ve bütün hakikatlerle buluşturuyor olmasıdır. Yine fenomenolojinin izah edebileceği bir harikulâdelik de burada gizli. İnsan, Ramazan'da oruç tutarken hem bizzat tabiatı tecrübe ederek keşfediyor; hava'nın, su'yun, gece'nin gündüzün rengini, kokusunu, dokusunu bilfiil soluyor.
Ramazan orucu, bir ay boyunca
tabiatla kurduğumuz ilişkiyi altüst
ediyor ve
tabiatla doğrudan, doğrudan olduğu için de doğurgan, yaşayarak, organik bir ilişki
kurmamıza imkân tanıyor.
Böylelikle hem
ın keşfedilmemiş kıtalarını
, bizzat hava'yı, eşyayı bambaşka bir hâlet-i ruhiye ile soluyarak keşfedebilme imkânına kavuşuyoruz; hem de bir yandan
, öte yandan da
-zaaflarını ve erdemlerini- keşfetmesi sürecini bilfiil yaşıyoruz.
Özetle aç kalmak gibi
, sıradan, alelade bir iş'le; tabiatla, kâinât'la, Yaratıcı ile, diğer varlıklarla ve bizzat eşyanın kendisiyle topyekûn
, fevkalade bir ilişki kuruyoruz.
insan, insan olarak kendisini keşfediyor
, dolayısıyla kâinât'la, Yaratıcı'yla, diğer
varlıklarla, tabiatla bütünleşerek kendisini aşabilmenin yollarını da fethediyor bizzat.
Fethin, bir
, kapıların, gönüllerin ve zihinlerin açılması fiili olduğunu düşünecek olursak, insan, Ramazan'da her şeyden önce bizzat kendisini tecrübe ediyor, varoluşunu yaşıyor adım adım, an be ân, aç durarak pür dikkat tabiatın sesine kulak kesilerek:
havasını suyunu, rengini, kokusunu, dokusunu başka türlü soluyarak, yaşayarak, tecrübe ederek bütün yönleriyle tabiatı.
Ramazan bir
mevsimidir; insanın varlığın, hakîkatin, tabiatın ve Yaratıcı'nın varlığını bizzat tecrübe ederek hissettiği bir varoluş mevsimi.
Oluş, dinin insanla birlikte varolması sü
: Bu, mekke sürecine denk gelir: Bütün varlıkların ve hakîkatin şuuruna erme sürecine gir/diril/en insan tipi inşa edilir bu süreçte.
Bu süreçte, insana müdahâle eden ve insanın özümsediği şuur, İlâhî Şiarlara bağlanma,
İlâhî Şiar'larla yola çıkma
yolculuğudur.
Ramazan aynı zamanda bir varediş mevsimidir.
Varediş mevsimi, medîne sürecine denk gelir:
Medine sürecini hayata ge
Peygamberî Şuur'la, önceden kendilerine her türlü işkence ve hakareti reva gören müşrik, Yahudi ve Hıristiyan topluluklarla her şeye silbaştan başlanıldığını haber veren bir Sözleşme yapılır:
Mekke süreci nasıl vücudu / varlığı harekete ge
irmişse, Medîne süreci de vicdan'ı harekete ge
Ve nihâyet Ramazan, bir varkılış mevsimidir.
Varkılış mevsimi, Medeniyet Sürecine denk gelir: Medeniyet sürecini hayata geçiren şuur,
ış, Peygamberî Şuur'la yoğrulmuş Beşerî Şiir'dir
. İnsan, Hayat ve Tabiat işte bundan sonra vecd'e gelir, coşar, taşar ve kendini aşar.
İşte şiir budur; ilâhî olan'a kadar açılabilme imkânı sunan şuurun kazandırdığı bir fevkalade söz. Özün sözü'nün, söz'ün özünü özümsediği bir üst-şuur hâli.
Şiarın şuura, şuurun şiire dönüştüğü varoluş, varediş ve varkılış tecrübelerini aynı ânda yaşadığımız; barışı, huzuru, keşfi, fethi, dayanışmayı, kardeşliği ve eşyanın bütün hâllerini idrak ve bu hallere iştirak edebildiğimiz;
ği ve fethettiği tek mevsim
mevsimini bihakkın idrak edenlere ve ona iştirak edenlere selâm olsun.