İslâm’ın altını oyan “türedi tipler” cirit atıyor, İhsan Şenocak cezalandırılıyor!

04:0029/10/2017, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Yusuf Kaplan

İslâm’ın altını oyan türedi tiplerin her yerde cirit attığı bir ülkedeEhl-i Sünnet müdafaası için göğsünü siper eden, önümüzü açacak öncü bir kuşak yetiştiren İhsan Şenocak Hoca’nın görevden alınmasıoldukça düşündürücüdür.İslâm’ın ana kaynaklarına küresel bir saldırının adım adım uygulandığı bir süreçte, bu projeye karşı yılmaz bir mücadele verenİhsan Şenocak Hoca’yı cezalandırmak anlamına gelecektalihsiz bir karara imza atan Diyanet, kendisini daha fazla yıpratmamalı ve bu kararını gözden geçirmelidir.ÇİFTE

İslâm’ın altını oyan türedi tiplerin her yerde cirit attığı bir ülkede
Ehl-i Sünnet müdafaası için göğsünü siper eden, önümüzü açacak öncü bir kuşak yetiştiren İhsan Şenocak Hoca’nın görevden alınması
oldukça düşündürücüdür.
İslâm’ın ana kaynaklarına küresel bir saldırının adım adım uygulandığı bir süreçte, bu projeye karşı yılmaz bir mücadele veren
İhsan Şenocak Hoca’yı cezalandırmak anlamına gelecek
talihsiz bir karara imza atan Diyanet, kendisini daha fazla yıpratmamalı ve bu kararını gözden geçirmelidir.

ÇİFTE KUŞATMAYA DİKKAT!

İki asırdır İslâm dünyası hem dışardan hem de içerden kuşatılıyor, büyük saldırılara maruz kalıyor.

Bu süreçte İngilizler kilit rol oynuyor.

Daha önce de dikkat çekmiştim, şimdi bir kez daha altını çizme gereği hissediyorum.

İki asırdır yaşadığımız büyük ölçekli köklü sorunların gerisinde İngilizlerin belirleyici rolleri var.
Kapitalist sistemin kodlarını İngilizler belirlediler.
Modern Batı uygarlığının dünya üzerinde hâkimiyet kurmasının yapı-taşlarını İngilizler döşediler.
İki asır önce art arda gerçekleştirdikleri sanayi devrimleriyle, ekonomi-politik devrimi İngilizler hayata geçirdiler. “
Homo economicus” (Ekonomik İnsan)
olarak adlandırılan
ruhsuz, açgözlü, çıkarcı, hazcı insan tipini İngilizler icat ettiler
böylelikle.
Bu, insanın düşüşüdür:
İnsanaltı bir varlığa dönüşmesi
, nefsinin, arzularının, hazlarının kölesi hâline gelmesidir.
Çıkarparestliğin tek geçer akçe olması, insanın insanî duyarlıklarını ve duyargalarını yitirmesi, dünyanın sorunlarına karşı kayıtsızlaşmasıdır:
Nietzsche’nin bir asır önceden haber verdiği nihilizm felâketinin köksalması
, küre ölçeğinde neşvünemâ bulmasıdır.

Bu süreç, kapitalist sistemin, dünyayı, dünyanın kaynaklarını kontrol etmesini kolaylaştırıyor.

Kapitalist sistemin lordlarının insanlık, özgürlük, hak-hukuk-hakkaniyet gibi dertleri, kaygıları yoktur.

Tam tersine, “insan hakları, özgürlükler, hukukun üstünlüğü” gibi sadece retorikten (içi boş laftan) ibaret söylemlerle küre ölçeğinde işledikleri cinayetleri, gerçekleştirdikleri işgalleri maskelemeye çalışıyor Batılılar.

Küresel sömürü düzenidir bu.

İnsanın insanî duyarlıklarını yok eden, kitleleri tüketimin, hız, haz ve ayartının kölesi hâline getiren,
hayatın çölleştirildiği, nihilizmin, orman kanunlarının zaferini ilan ettiği
, güçlü olanın haklı kabul edildiği, güçsüz olanın yaşama hakkının olmadığı kaosların, belirsizliklerin, çatışmaların dünyasıdır:
Fransız şairin bir asır öncesinden “Cehennemde bir mevsim”
olarak tasvir ettiği devâsâ bir çöldür.

Batılıların bu barbarca dünya hegemonyalarının, insana, hakikate, tabiata saldırılarının önünde “takoz gibi” duran İslâm’ın dize getirilmesi stratejisi, İngilizlerin Şark Meselesi olarak geliştirdikleri iki asırlık bir projedir.

İki asırdır İngilizler, İslâm’ın nasıl dize getirilebileceği meselesi üzerinde kafa patlatıyorlar ve bu konuda da büyük mesafeler katettiler maalesef.

İngilizler, önce, ele geçirdikleri vahşî teknolojik güçle ve sahip oldukları stratejik zekâyla önce İslâm dünyasını parçaladılar.
Sonra da İslâmı dönüştürme, dize getirme projesini hayata geçirmeye başladılar.
Bunun için
hem paralel dinler icat ediyorlar hem de İslâm dünyasını içerden birbirine dönüştürecek oryantalist İslâm yorumlarıyla
bir yandan müslümanların zihinlerini delik deşik edecek öte yandan da fitne-fesat tohumları ekerek müslümanları birbirine düşürecek stratejileri adım adım hayata geçiriyorlar: Vehhâbîlikten Kadıyâniliğe, İslâm’ı Protestanlaştırma projesine, tam anlamıyla selefsizlik / köksüzlük demek olan neo-selefiliğe ve teröre kadar inanılmaz yöntemlere başvuruyorlar.

Sonuçta, İslâm dünyasını paramparça ettiler...

Şimdi, İslâm’a Karşı İslâm savaşı projesini bütün hızıyla hayata geçiriyor, fitne-fesat tohumları ekiyor, Müslümanları birbirine düşürme mücadelesi veriyorlar.

İHSAN ŞENOCAK’I “CEZALANDIRMAK” KABUL EDİLEMEZ!
Müslümanların çok dikkatli, duyarlı, basiretli hareket etmeleri gereken zorlu bir süreçten geçiyoruz.
İslâm’ın ana kaynaklarının tartışmaya açıldığı, Peygamber'siz İslâm projesinin hızlandırıldığı, önüne gelenin kafasına göre din icat etmeye kalkışacağı çok tehlikeli bir süreç bu.

Böylesine hassas bir dönemden geçilirken, İslâm’ın ana kaynaklarına, Sünnet’e saldırılara, Peygamber'siz İslâm icat etme projelerine göğsünü siper eden ilim ve fikir adamlarının hedef tahtasına yatırılması, cezalandırılmaya ve susturulmaya çalışılması son derece düşündürücüdür.

Bu tedirgin edici girişimlerin sonuncusu, İhsan Şenocak Hoca’ya görevden el çektirilmesi oldu. Takdir edilmesi gereken insanların tekdir edilmesi, Diyanet için talihsiz bir girişimdir.

İslâm’ın altını oyan türedi tipler her yerde cirit atarken İhsan Şenocak Hoca’nın görevden alınarak cezalandırılmaya ve susturulmaya çalışılması kabul edilemez!

İhsan Hoca, İslâm’ın kaynaklarını özümseyen, dünyayı iyi bilen, şuurlu, duyarlı, donanımlı önümüzü açacak öncü bir kuşağın tohumlarını ekiyor.

İslâm’ın ana kaynaklarının tartışılmaya açıldığı, Sünnet-i Seniyye’nin, hadislerin, mezheplerin ve tasavvufun oryantalist türedi tiplerce hedef tahtasına yatırıldığı bir süreçte, İhsan Şenocak Hoca, İslâm’ın altını oyan bu türedi tiplerin deşifre edilmesinde, Ehl-i Sünnet omurganın müdafaasında hem eğitim hem de yayın faaliyetleriyle tarihî bir rol oynuyor.
İhsan Hoca’nın görevden alınması, haklı olarak milleti tedirgin etti;
Ehl-i Sünnet’e ve “sünnete saldıran türedi tiplerden şikâyet eden” Erdoğan’a operasyon olarak algılanacaktır bu!

Diyanet’in aldığı kararı gözden geçireceğini, İslâm’ın ana kaynaklarına yapılan saldırıya karşı göğsünü siper eden, önümüzü açacak öncü bir kuşak yetiştirmek için gecesini gündüz eden, bunun için Anadolu’yu karış karış dolaşan İhsan Şenocak Hoca gibi samimî, dertli, hakikatli ilim adamlarına gereken değeri vereceğini ummak istiyorum.

Yoksa bu tür kararlar Diyanet’i de ziyadesiyle yıpratacaktır.
Diyanet’in kendisi İslâm’ın ana kaynaklarına yapılan saldırıları göğüslemesi gerekirken bu uğurda cehdeden İhsan Şenocak Hoca gibi ilim adamlarını cezalandırması, Diyanet’in kendi kendini yıpratmasıyla sonuçlanır.

Diyanet’in böylesine birleştirici, bütünleştirici bir kurumu, -kendisini yani- yıprattığını görmesi gerekir.

#İslamiyet
#Ehl-i Sünnet
#İhsan Şenocak