Altını çizerek vurgulamak istiyorum: Küresel kapitalist sistemi kuranlar, kodlarını belirleyenler ve ruhsuz, vahşî kapitalizmle insanlığın ruhunu çalanlar İngilizler.
Kapitalizm, herkesi dize getirdi. İçeriden çözdü ve çökertti. Japonya böyle teslim alındı. Çin, Hindistan böyle teslim alınıyor.
Osmanlı kapitalizme direndiği için bilfiil çöktü. Osmanlı kapitalizme direndiği için bilkuvve yaşıyor. Herkes Osmanlı'nın adalet, barış, hakkaniyet sistemini özlüyor Osmanlı'nın hâkim olduğu coğrafyalarda.
Kapitalizmin kurucusu İngilizler, Osmanlı'yı teslim alamadı ama Türkiye'yi teslim aldı. Kapitalizm, düvel-i muazzama ile üzerine üzerine gelerek Osmanlı'yı dışardan durdurdu nihayetinde. Türkiye'yi ise laikleşme projesinin temellerinin atıldığı Lozan düzeniyle içeriden vurdu.
Neden peki?
Bunun iki nedeni var.
Birincisi, Türkiye, 1000 yıldır İslâm'ın bayraktarlığını yaptı. Yeniden bu rolü oynamaya kalkışabilir. O yüzden Lozan düzeniyle içeriden teslim alındı ve İslâm'dan uzaklaştırıldı her alanda ve her bakımdan.
İkincisi, petrol ve doğal gaz yatakları, Osmanlı coğrafyasındaydı. O yüzden Osmanlı mutlaka durdurulmalıydı ve bir daha belini doğrultamaması için İslâmla ilişkileri dondurulan, bütün kurumları İslâm'a karşı konumlandırılan, laik bir Türkiye kurulmalıydı. Bu, Türkiye'nin içerden teslim alınması demekti.
Başardılar. Hem de o kadar başardılar ki, Türkiye'nin laik çocukları Türkiye'yi kuran laikliğin Türkiye'nin temellerini, ruhköklerini kurutan, anlam haritalarını yerle bir eden bir işlev gördüğünü göremiyorlar; aksine laikliğin Türkiye'yi kurtardığını düşünüyorlar!
Bu İngilizlerin başarısıdır!
Şimdi benzer bir oyunu maşa örgütler üzerinden sahneliyor İngilizler:
Amerika, 2001 yılına kadar “dünyaya demokrasi ihraç eden ülke” olarak alkışlanıyordu. Ancak 2001 yılından itibaren Amerika, “güvenliği önceleyen” strateji değişikliğine gittiği zamandan bu yana lanetleniyor. Lanetleniyor; çünkü Amerika'nın güvenliği önceleyen stratejisi, dünyayı kaosun ve tam bir çıkmaz sokağın eşiğine getirip bıraktı.
Burada göremediğimiz yakıcı sorun şu: Amerika'nın demokrasi ihracı, yeni bir emperyalizm biçiminden başka bir şey değil. İngilizlerin dünya sistemine çeki düzen verdikleri 19. yüzyılda bu “oyun”un adı, “medenîleştirme misyonu”ydu. Medenîleştirme misyonu, örtük veya yeni sömürgecilik döneminin başlangıcıydı: Temel hedefi, dünyada özelde İngiliz, genelde Batı hâkimiyetini tesis etmek, bu hâkimiyete direnecek ülkeleri ve aktörleri devre dışı bırakmak, tarihten uzaklaştırmak, tarih yapan ülke konumundan tarihte tatil yapan ülke konumuna getirebilmekti.
Bu sürecin sonunda, İngiltere''nin amacı, merkezini Doğu Akdeniz havzası ile Hint Okyanusu havzasında kalan İslâm dünyasının oluşturduğu bölgede Abdülhamit döneminde hızla güçlenen Osmanlı'yı durdurmak ve bölgeyi, hinterlandıyla birlikte olabilecek en küçük parçalara bölebilmek ve böylelikle dünya üzerinde mümkünse İngiliz hâkimiyetinin pekiştirilmesini, eğer bu mümkün olmazsa, kuzenleri Amerika''nın hâkimiyetinin tesis edilmesini gerçekleştirmekti.
İngilizler, hedeflerine ulaşmayı büyük ölçüde başardılar:
.
Asıl hedef, Osmanlı'nın durdurulmasıydı; çünkü Avrupalı düvel-i muazzama, sömürgelerinde birbirleriyle kıyasıya boğuşuyorlardı ve Avrupalı devletler arasındaki boğuşma, sonunda Avrupa'nın içine de sıçramıştı.
İşte İngilizler burada bizim göremediğimiz ve bu kafayla da sittin sene göremeyeceğimiz esaslı bir şeyi çok iyi (ön)gördüler:
Önce kendileri, kendileri olmazsa kuzenleri Amerikalıların bölgeye hâkim olması, Batı uygarlığının varlığını ve hâkimiyetini sürdürebilmesi açısından bir hayat memat meselesiydi.
Osmanlının durdurulmasından sonraki süreçte,
, biz Türklere, görünüşte, toprak üzerinde
bizim tarih yapmamızı mümkün kılan, ruhumuzu ve varlık nedenimizi oluşturan medeniyet iddialarımızı terk etmemiz istendi bizden.
Biz de buna, nasılsa “bağımsızlığımızı koruyoruz” diyerek evet dedik. Bunun, yani iddialarımızı terk etmenin Türkiye'nin bağımsızlığını yitirmesi anlamına gelebileceğini, Türkiye'nin, kendisinden uygulaması istenen sekülerleşme projesiyle kendi kendini sömürgeleştirmesi (zihnen, ruhen ve sûretâ
) gibi büyük bir tarihî yok oluş serüvenine soyunduğunu göremedik bile.
Şu ân gelinen noktada,
üzere... İngilizler, bu süreçte birinci derece rol oynadılar. Kendilerini İkinci Dünya Savaşı be soykırım hikâyesiyle tarihten uzaklaştıran Amerika'yı yani Yahudileri -her zaman oynadıkları oyunu oynayarak- arkadan vurdular.
Dahası, Türkiye'deki uluslararası stratejistlerin göremedikleri terör örgütlerini acımasızca kullanarak önalan aşağılık bir İngiliz atağıyla karşı karşıyayız.
Ve bütün oyunlarını, yeniden Türkiye üzerinden sahneliyorlar.
etrafımızı ateş çemberine çeviriyorlar;
terörle terbiye etmek ve ölümcül darbeyi vurmak / parçalamak istiyorlar!
O yüzden daha önce de defalarca yazıp söylediğim gibi
gerekiyor. Yoksa yok olmaktan kurtulamayız.
O yüzden İngilizlere dikkat, diyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.