Şu hayatî ilkeyi zihnimize iyi kazımamız gerekiyor:
Sâbitelerini yitiren dinlerin müntesipleri ise, esen sert rüzgârların önünde, önce, bir süre, oraya buraya sürüklenirler, sonra da büsbütün
.
Müslümanlar, 1400 yıllık tarihleri boyunca
, yanı sâbitelerini yitirme ve dünyalarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar.
Birinci büyük medeniyet buhranı, mîlâdî 10. yüzyılda akîdeyi, dolayısıyla sâbiteleri sarsacak felsefî kargaşalarla başladı; İslâm dünyasını târumâr eden Moğol ve Haçlı saldırılarıyla nihâî noktasına ulaştı.
Birinci medeniyet buhranı,
hayata geçirilen, akîdeyi muhkemleştirecek, fikrî istikameti sağlamlaştıracak ve siyasî bütünleşmenin gerçekleştirilmesine imkân tanıyacak tam 2 asır süren büyük,
sonrasında aşıldı.
Gazâlî'nin
döşediği bu yorucu yolculuk, önce, İslâm dünyasının her bakımdan karşı karşıya kaldığı iç ve dış saldırıların yol açtığı
temizlemişti. O yüzden müslümanlar, içerden ve dışardan çok büyük saldırılarla karşı karşıya kalmalarına rağmen
Niçin?
-bütün küre ölçeğinde hem de! O yüzden atılım ruhu da, açılım ruhu da, bütün insanlığı toparlayabilecek ruh da, dünyada yalnızca Müslümanlarda vardı.
Bilim, düşünce, sanat, ahlâk ve siyasetin kurucu temelleri, bir bütün olarak herkesin kendi inancına, düşünce sistemine, ahlâk kurallarına göre yaşayabileceği
Soru şu burada: Müslümanlar, neden İslâm'dan şüphe etmeye başlamışlardı, peki!
Çağ'ı üretenler, çağ'ın ruhunu belirleyenler artık Müslümanlar değildi; Avrupalılardı. Üstelik de Avrupalıları tarihe kışkırtanlar da Müslümanlardı!
, (psikanalist
'un açıkça itiraf ettiği üzere)
: Bilimi Müslümanlardan almışlardı. Felsefî ataları Grek Düşüncesi'yle, Müslümanlar vasıtasıyla irtibat kurmuşlardı...
Sonuçta Avrupalılar,
geliştirdiler modernlikle birlikte: Tabiatı kontrol ettiler, bütün kıtaları işgal ettiler. İnsana, tabiata ve Tanrı'ya karşı büyük bir saldırı gerçekleştirdiler.
Bu meydan okuma, yıkıcı bir meydan okumaydı: Her şeye saldırıydı!
Sonunda, Batılılar elde ettikleri,
'in özlü ifadesiyle “
”yle bütün medeniyetleri, dinleri dize getirdiler.
Bir asırdır, o yüzden bütün stratejilerini İslâm'ı dize getirmek için teksif ediyorlar.
peki?
Şu: Sâbiteleri yerle bir ederek Müslümanları birbirine düşürmek; yani
Kapitalist küresel sistemi kuran, kodlarını, dayanaklarını belirleyen
, bu süreçte kilit rol oynuyorlar.
Geliştikleri
ile,
-Osmanlı'yı çökerterek, Hindistan'ı parçalayarak ve İslâm dünyasının zihinsel, kültürel ve siyasî haritalarını silbaştan çizerek!
Bir asır öncesinden başlayan, son çeyrek asırda ivme kazanan savaş stratejisi ise,
Bunun için de aynı anda bir kaç stratejiyi hayata geçiriyorlar:
1-Müslüman toplumların
: Mezhepleri, hadisleri tartışmaya açmak ve Hz. Peygamber'in (sav) devre-dışı bırakılmasını sağlamak.
Genelde Batılılar, özelde İngilizler, şunu -kendi Protestanlık tarihlerinden ötürü- bizden çok daha iyi biliyorlar:
, her şey çorap söküğü gibi gelecek ve
: Müslümanlar, “
” safsatalarıyla, yeni dinler, İslâmlar uyduracaklar.
2-Böylelikle sâbiteler sarsılacak, değişkenler, sâbite katına çıkarılacak!
3-Sonuç: Müslümanların, kendi aralarında
mezhep çatışmaları icat etmeleri kolaylaşacak.
Ehl-i Sünnet omurga, “uydurulmuş din” safsatasıyla çökertilecek... Böylelikle Müslümanların tutunacağı dal kalmayacak...
Önüne gelen kendi kafasına göre din uyduracak,
, böylelikle,
Sözün özü: Temelleri sarsılan toplumlar, oraya buraya savrulmaktan kurtulamazlar! Sâbitelerini yitiren toplumlar, değişkenleri din katına yükseltirler, değişkenler tarafından (u)yutulurlar!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.