Aylardır, yıllardır Halep'te, Arakan'da Müslümanlar katlediliyor... Çocuklar katlediliyor... Kadınlar katlediliyor...
Namusumuza kastediliyor...
Haysiyetimizle, izzetimizle, değerlerimizle alay ediliyor!
Çıldırma noktasına geldik artık!
Neredesiniz ey aşağılık insan hakları örgütleri?
O örgütlerinizin başlarındaki “insan hakları” ifadelerini sökün atın artık!
Neredesiniz “insan hakları, özgürlükler, demokrasi, hukukun üstünlüğü” diye diye katliamlarına katliam katan, dünyayı kana bulayan, Fransız sosyal teorisyen
'un ifadesiyle “
Diktatörlüklere toz kondurmayan, Sisi'lerle, Mübarek'lerle, Esed'lerle ve bilumum diktatörlerle, halklarını katleden,
, bu iğrenç adamları kullanarak
Ben de ne kadar safım değil mi?
Dünyayı dört asırdır kana bulayan, yağmalayan, talan eden, başkalarının sırtından geçinen,
refahın en üst düzeylerine ulaşan,
, “neden sessiz kalıyorsunuz!” diye çağrıda bulunuyorum, değil mi?
Olacak iş mi?
Elbette ki değil.
Sadece “özgürlük, insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü” gibi sloganları dillerinden düşürmeyen ama insanlığa kasteden,
olduklarını göstermek için kuruyorum bu cümleleri.
Şunu aslâ unutmayacaksınız:
Bizim beş asır barış yurduna çevirdiğimiz Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu coğrafyasını, yalnızca bir asırda cehenneme çevirme başarısını göstermenin adıdır.
Kuklaları konuşarak, kuklaları kullanan kuklacıları atlayarak, kuklacıların dört asırdır dünya üzerinde gerçekleştirdikleri emperyalist hegemonyayı ve bu zorba hegemonyanın insanlığa ne denli pahalıya patladığını ıskalayarak Halep'in, Arakan'ın, Suriye'deki ve Irak'taki katliamların nereden kaynaklandığını aslâ göremeyiz.
Bunu iyi bilelim.
Bir asırdır, özellikle de son çeyrek asırdır yaşadıklarımız bize bir şeyi ispat etti:
Dahası, dünyanın gözü önünde mazlum insanların,
İslâm dünyasının, İslâm'ın değil sömürgeci Batılıların istedikleri gibi şekillendirdikleri, istedikleri adamları darbelerle filan başa getirerek diktatörler aracılığıyla kontrol ettikleri bir yer olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Kısa vadeli ve palyatif çözümler, köklü çözümleri kangrene çeviriyor ve çözümlenemez hâlâ getiriyor.
Bunun için izlenecek yöntem, ekonomik ilişkilerin artırılması, belli bir ekonomik güce ulaşılması. Ardından halkların İhvan gibi köklü, güçlü, sahici, samîmî İslâmî cemaatler üzerinden örgütlenmesi ve diktatörlüklerin yıkılması.
Bunu biraz açayım:
Bir yandan
devletler bazında ekonomik ilişkilerin maksimum düzeye ulaştırılması, kaynakların paylaşılması, ittifakların kurulması, öte yandan
halklar, cemaatler arasındaki kültürel, entelektüel, medyatik işbirliği imkânlarının hızla artırılması.
Bunun için
İslâm dünyası, iki asırdır ikinci büyük medeniyet krizini yaşıyor ve geldiğimiz noktada tarihinin en zorlu döneminden geçiyor.
Yaşadığımız felâketleri, -yukarıda kısaca özetlediğim çerçeveyi derinlemesine geliştirerek- yeniden fikrî, zihnî, kültürel ve siyasî toparlanış ve diriliş imkânına dönüştürmenin yollarını bulmak zorundayız. Vesselâm.
Allah (cc), mazlum Müslümanlara rahmetiyle muamele etsin, yardımını esirgemesin, zâlimleri, emperyalistleri kahr-u perişan eylesin. Âmin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.