Bir şekilde herkesin herkes ve her şey hakkında önyargılarıyla ilişkide olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Yanlış anlaşılmasın, münhasıran yaşadığımız çağa veya dünyaya özel bir eleştiri değil bu. İnsanoğlunun hamurunun yoğurulmuş olduğu genel dünya ahvalidir bahsettiğim.
Tabiatımız gereği önyargılarımızla bakarız her şeye, önyargılarımızla başlarız birbirimizle ilişkiye, önyargılarımızla anlarız birbirimizi. Hatta anlamalarımızı mümkün kılan nihayetinde bu önyargılarımızdır.
Sembolik etkileşimciler olayı şöyle formüle ederler:
İbn Haldun'la ilgili kimin hangi algısı var ve bu algılar hangi tecrübelerce belirlenmiştir bu ülkede veya İslam ülkelerinin geri kalan kısmında? Salt bu soru bile İbn Haldun okumaları için oldukça velut bir başlangıç noktası olabilir. Türkiye'de çok farklı kesimlerin kendilerine göre farklı İbn Haldun algıları var, çünkü farklı duruşlar ve farklı tecrübelerden yaklaşılabilmiştir İbn Haldun'a. İbn Haldun'un hayatı ve eseri, doğrusu bu tür farklı ve çeşitli etkiler bırakmaya da fazlasıyla müsait.
İbn Haldun adına bir üniversitenin kurulmuş olması, kuşkusuz çok güzel bir şey. Bu açılış İbn Haldun hakkındaki algıların muhtemelen daha da çeşitlenmesine yol açacaktır. En azından onu, söyledikleriyle adeta vahiy alan veya kutsi özelliklere sahip olarak ötelerden haber getiren değil, oldukça ampirik verilerden yola çıkarak gayet ölçülebilir sınırlarda çıkarımlarda bulunan özelliğiyle önplana çıkarmış olur. Dünyada ve tarihte geçerli olan bazı kuralların varlığını keşfedip bunlara 'Sünnetullah' dediğinde, insanoğlunun varoluş ve eylem imkanının da bu sınırlar içinde cereyan ettiğini söylüyordu.
Onun bu sözleri Aydınlanma Avrupa'sında
olarak keşfedilecek şeyi çokça andırıyordu.
Belki bu yanıyla Gazali'nin ve genel olarak Eşariliğin Allah'ın sebeplerle ne kadar mukayyet olabileceği tartışmasında ters bir yere düşüyor olabilirdi. Ama tartışma yine de İslami bir bilinç, söylem ve anlam alanı içinde cereyan ediyordu.
Kuşkusuz İbn Haldun'u önemli kılan yanı onun tarihte geçerli olan kuralların, altını
anlamında
olarak çizmiş olması. Sünnetulahta bir değişiklik olmayacağını bizzat yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de ifade ediyor. Bu düstura bağlı kalarak uyguladığı tarih metodolojisinin tarihsel maddecilere çok cazip gelmesi anlaşılmaz değil. Belli ki sosyalistler, pozitivist sosyologlar onda kendilerine çok yakın bir ses duymuşlar, ama bu tamamen onların beklentileriyle alakalı bir şey. Doğrusu, İbn Haldun onların istediği şeyin bir kısmını veriyor da. Ama bir yere kadar.
İbn Haldun'un bedevi-hadari teorisini
isimli kitabımda
'in karizma sosyolojisiyle karşılaştırmayı denedim. Gerçekten de
süreci ile
arasında çok anlamlı benzerlikler kurulabilir.
Asabiye gibi Karizma da nihai ve tükenmez bir enerji kaynağı değil. Üzerinde düşünülebilecek olan, İbn Haldun'un da üzerinde durduğu üzere, bu enerjinin hayırlı bir biçimde değerlendirilebilmesi ve ömrünün
üzere uzatılabilmesidir. Uzun ve çetrefil bir tartışma bu.
Şu kadarını bilelim. İbn Haldun'u verimsiz ve faydasız kılmanın yolu ona insanüstü özellikler atfetmek ve onun söylediklerini tartışılabilecek ve eleştirilebilecek önemli tezler olmaktan öte, adeta bir vahiy imiş gibi sorgusuz sualsiz iman edilecek tespitler olarak görmek.
En büyük başarısını kendi beşeri-fani sınırlarının farkında olmaya borçlu olan İbn Haldun'a yapılacak en büyük kötülük bu olur herhalde. Belki fırsat buldukça İbn Haldun derslerine devam etmek lazım. Mesela
Popüler değeri kadar hermenötik değeri de oldukça yüksek bir soru bu. Ama bugünlük bu kadar.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.