Örneğin, kaç gazeteci tutuklanmış ve şimdi akıbeti meçhul zindanlarda olurdu?
Kaç gazete ve televizyon kapatılmış olurdu?
Twitter, facebook, whastsupp gibi son zamanlarda Türkiye üzerinde sallandrılan ifade özgürlüğü kılıçları bugün kimi kesmiş olurdu?
İnternet erişimi ne kadar zaman sonra bu ülkeye avdet etmiş olurdu?
Kaç stadyum bugün doluluk oranları had safhasına varmış olan hapishanelerin yerine toplama kampına dönüşmüş olurdu?
Kaç vatandaşımız darbe gecesi kim vurduya gitmiş, yani faili meçhul olarak kayıplara karışmış olurdu?
Öldürülmüş siyasetçilerden arta kalanların akıbetinden ne kadar zaman sonra haber almayı umut edebilirdik?
Kaç vatandaşımız ölmüş, kaç vatandaşımız yaralanmış, kaçı da sonu belli olmayan bir şekilde hapishanelerde bir mahkemeye bile çıkarılmadan, ağır işkenceler altında yaşamaya mecbur bırakılmış, bu esnada kaç kişi hayatını peyderpey zindanda kaybetmiş olurdu?
Bu arada darbe başarılı olmuş olsaydı, Türkiye'nin ekonomisi diye bir şey mi kalırdı? Birlik ve bütünlüğü mü kalırdı? gibi sorulara bile gelmiyoruz. Daha tamamlayıcı bir
akıl yürütmesi içinde bunu da düşünmeliyiz, ama sözüm şimdilik insan hakları cihetinden.
Darbe teşebbüsü, hiç kuşkusuz daha yapıldığı andan itibaren bir ülkenin insan haklarına en büyük saldırıyı bizatihi temsil ediyor. Demokrasi değerleri adına ne varsa hepsine yönelik en ağır katliamı yapıyor. Allah muhafaza darbe başarılı olsaydı ne yapabileceğini aslında 1980 12 Eylül'de Türkiye'den ve 2013 Temmuz ayında Mısır'da yapılan darbeden sonra neler olduğuna bakarak tahmin etmek zor değil.
Allah var, 12 Eylül askeri darbesine karşı Avrupalıların Türkiye'ye dönük insan hakları söylemleri konusunda, hatırlayabildiğimiz kadarıyla, fena olmayan bir dayanışma sözkonusuydu. Ancak aradan geçen yıllar sonra Mısır'da yaşanan darbeden sonra yaşanan kitlesel katliamlar ve ağır insan hakkı ihlalleri karşısında ne Avrupa'dan ne Amerika'dan ne de onalar bağlı insan hakları kuruluşlarından yeterli bir ses duyabilmiş değiliz şu ana kadar.
kabilinden arada bir yayınlanan cılız raporların dışında her gün yaşanan ve feryatları ayyuka çıkan zulümlerin demokratik ve medeni dünyayı fazla ırgaladığını söylemek mümkün değil.
Aslında
Sadece 15 Temmuz gecesi cani darbecilerin ne yaptıklarına ve neleri yapmayı göze aldıklarına baktığımızda bile olabileceklerin Mısır'dan da 12 Eylül 1980'dekinden çok daha feci olacağını görebiliyoruz. Meclisi içindeki milletvekilleriyle birlikte bombalamayı, sivil kalabalıklar üzerine tankları sürüp, uçaksavar mermileriyle yaylım ateşleri açıp, uçaklarla bombalamayı göze alabilen darbecilerin neler yapabileceğini kimse tahayyül bile edemezdi.
Bu boğuşmanın neticesinde halktan 240 kişi ölmüş 2000'in üzerinde kişi yaralanmış ama buna mukabil silahlarına el koyarak durdurdukları ve bu esnada çıkan arbedede hırpalamış oldukları teröristlerden kayda değer sayıda kimse ölmemiş. Sadece bu arbede esnasında bu teröristler biraz hırpalanmışlar. Şimdi Avrupa'nın insan hakları kuruluşları, Amnesty International bu olay esnasındaki hırpalanma görüntülerini ileri sürerek Türkiye'de işkence ve insan hakkı ihlallerini gündeme getiriyor ve Türkiye'yi insan haklarına karşı kendini savunmaya itmeye çalışıyor.
İnsan hakları konusunda biraz dürüst olsan, 15 Temmuz'da Türkiye halkının insan hakkı katliamcılarına karşı sergilediği kahramanca direniş dolayısıyla önce bir tebrik etmeyi düşünürdün. Türkiye halkı o gün sadece kendini korumadı, Avrupai değerler diye o fırıncı küreği gibi uzun dilinizden düşürmediğiniz değerlerinize biraz saygınız olsa, Türkiye halkının öncelikle o değerleri korumuş olduğunu görür şapka çıkarırdınız.
Kendi demokrasisinin bedelini en ağır şekilde kanıyla ödeyerek, demokrasi bayrağını yükseltti. İfade özgürlüğünün Türkiye'de sonuna kadar ihlalini bu darbeyi püskürtmek suretiyle engellemiş oldu. Demokrasinin en sembol kurumu olan parlamentoyu açık tutarak, orada bir direniş ortaya koyarak demokrasinin basit bir değer olmadığını gösterdi.
ama Avrupa'nın insan hakları kuruluşları hala o değerlerin katillerini daha fazla önemsiyorsa, dönüp ne düşünmemizi ve onlara ne söylememizi beklerler acaba?
Türkiye, Mısır, Suriye ve genel olarak İslam dünyası söz konusu olduğunda darbecilerin ve mücrimlerin haklarıyla, o darbeci mücrimlerin mağdur ettiği, zulmettiği insanlarınkinden daha fazla ilgileniyor olmanız, hala eski Atina demokrasisinin ırkçı ve sınıfçı demokrasisinden bir arpa boyu yol gidememiş olmanızdan kaynaklanıyor olmasın.
Tam da budur ve o yüzden o değerlerinizden bu dünyaya hiçbir hayır gelmez.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.