Kurulu medeniyet kendi güvenliğinin derdine daha fazla düşer ve bunu temin edebilmek için bilhassa kendi konforunu paylaşmaya gelen harici unsurlara karşı, göçmen dalgalarına karşı kalın ve aşılmaz yükseklikte duvarlar örmeye, hendekler kazmaya başlar.
Hendeklerini derinliği, duvarların yüksekliği ve sağlamlığı, aynı ölçüde medeniyetin ne kadar çürümüş olduğunu, acılar içindeki başka insanlara karşı ne kadar lakaytlaştığını da gösterir.
. Kendi vatandaşları arasında geliştirdiği hukuk standardına, konfora bu insanları layık görmez. Gelen insanlar ister canlarını kurtarmak isterse de daha iyi bir hayat arayışı için gelsinler, durum değişmiyor.
Bu aşamaya gelmiş medeniyetlerde korumacılık ne kadar yüksek seviyede olursa olsun fayda etmez.
Göz kamaştırıcı ihtişamın ardında burun direğini kıran bir kokuşmuşluk, çürümüşlük medeniyeti hızla kemirmektedir.
. 1950 yılında yüzde 25 seviyesinde olan şehirleşme oranı bugün yüzde 80'lere varmış durumda. Ama bu göç büyük ölçüde kırın itmesi ve şehrin çekmesi şeklinde formüle edilen temel sosyolojik gelişmeye uygun olarak gelişmiştir.
. Etrafımızda savaşlardan veya iç savaşlardan dolayı kıyılarımıza vuran insan dalgaları. Bu dalgalar büyük bir imtihan oluşturuyor dünya için. Bu imtihanda belki bir tek Türkiye yüzünün akıyla çıkıyor. Onun karşısında Avrupa ülkeleri bir süredir iddiasını kimseye bırakmadıkları insan hakları, ve insanlık değerleri noktasında kelimenin tam anlamıyla dökülüyor.
Ortadoğu'da yaşanan savaşlarda, bölge halkları birbirleriyle kendi adlarına savaşmıyor, batılı ülkeler adına vekaleten savaşıyor. Batılı ülkelerin ellerine tutuşturduğu silahlarla savaşıyor ve birbirlerini göçe itiyor.
. Suriye'de, Ortadoğu'da yaşattığı acıların sonucunda ülkelerinin yolunu tutmaya kalkanları da yerinde veya Akdeniz'de kıyılarına yanaşmadan denizin dibini boylamalarını sağlıyorlar. Daha da ötesine geçip bu göçmenlerin ya yerlerinde kalmalarını, yerlerinde maruz kaldıkları katliamlarda ölmelerini veya hiç değilse Türkiye gibi üçüncü ülkelerde kalmalarını temin etmeye çalışıyorlar. Oysa milli gelirleri Türkiye halkının gelirlerinden belki en az dört kat daha fazla.
Tamah ettikçe de şimdiye kadar iddia ettikleri hümanist değerleri bile iyice ayaklar altın alıyorlar.
. Gelemeyenler ölüyor. Bunun canlı tanığı ortadaki en az 600 bini geçen ölümler. Kendi ülkelerindeki şartlar onları göç etmeye zorluyor, nitekim şartlar düzeldiğinde de hemen geri dönebileceklerini Türkiye Cerablus örneğinde gösterdi. Bugün Türkiye tarafından DEAŞ elinden kurtarılan Cerablus kriz öncesi nüfusunu aşan bir geriye göçle dolmuş durumda. Cerablus Suriye'nin başka yerlerinden de göç almaya hazır durumda şimdi.
'nin Antalya'da düzenlemeye başladığı
'nın ilk iki oturumu
na hasredilmişti. Doğrusu bu, tebrik edilecek bir tercih ve mülteci sorununu yaşayan herkesin ilk etapta konuya yaklaştığı açı da bundan başkası değildir.
Altmışlı yıllarda Almanya'ya işçi olarak giden Türklerin insan olduklarını aklına getirmek için Alman yöneticileri en az iki kuşak gecikti. Bugün bile her vesileyle ülkelerindeki Türk nüfusunun entegrasyonunu bir sorun olarak gündeme getiren Almanya'nın yaklaşımına yön veren derin bir ırkçılığın hala devrede olduğu artık gizlenemiyor bile.
,
. Doğrusu, büyük ölçüde doğru bir münasebet bu.
'ın başkanlığında gerçekleşen ve göç sosyolojisinin duayeni
in açış konuşmasıyla başlayan konferansın İnsani boyut oturumlarında
ufuk açıcı tebliğler sundular. Şahsen katılamadığım diğer oturumlarda da konuyla ilgili birbirinden güzel sunumlar vardı.
Yaşamakta olduğumuz sorunun kuşkusuz güvenliği de ilgilendiren boyutu var. Ama bu göç bugün için bir gerçek ve bunun sosyolojik, psikolojik, siyasi, felsefi, tarihsel değerlendirmelerini bu tür etkinliklerle yapmaktan asla geri durmamak lazım.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.