Dış politikada cynizm ile nereye kadar?

04:004/07/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Yasin Aktay

Rusya ile hava sahamızı ihlal eden uçağının düşürülmesiyle birlikte başlayan ve yedi ay süren kriz hiç kuşkusuz her iki ülkeye de çok zarar verdi, iki ülkenin soğuyan ilişkisi bölge halklarının tamamına da büyük zarar vermiş oldu. Bu kötü ilişkiden kimin daha zararlı çıktığını ölçmenin ve yarıştırmanın hiçbir anlamı yok. Hepsinin de zarar görmüş olduğunu görmek bu ilişkilerin restorasyonunun neden bu kadar hızlı bir biçimde geliştiğini de anlamayı daha çok kolaylaştırır.



İki ülkenin ilişkilerinin soğuk olması, bölgeye daha uzak, daha yabancı veya türedi unsurların müdahale alanını daha da geliştiriyor ve bu esnada yapılan müdahaleler bölgede ihtiyaç duyulan barış ve istikrarın teminini her geçen gün daha da zorlaştırıyor. İlişki kopuk olduğunda iki tarafın da birbirine anlatabileceği, kabul ettirebileceği bir şey olmuyor.

Diplomatik güç, ilişki olduğunda sözkonusu olabilen bir şey.

Örneğin halihazırda ABD, bütün dünya gücüne rağmen ilişikleri kopuk olan Kuzey Kore'ye hiçbir sözünü kabul ettiremez.



Diplomatik ilişki bir tür karşılıklı bağımlılıktır, ama bu aynı zamanda iki tarafa da karşılıklı güç kazandıran bir kaynaktır.


Esasen basit sosyal ilişkilerde de var olan durum uluslararası ilişkilerde çok daha fazla geçerlidir.

Sosyal dünyada hiç kimse kendine yeterlik iddiası taşıyıp toplumdan kopamıyor

. Toplumsal işbölümü insanoğlunu diğer insanlara bağımlı kılıyor. Hele hele uzmanlaşmanın arttığı ve toplumsal hayatın daha da karmaşıklaştığı modern toplumda birey veya bireycilik felsefesi veya ideolojisi ne kadar gelişirse gelişsin, bireyin kendi başına ayakta durma kabiliyeti o oranda azalmaktadır. En temel gündelik ihtiyaçlarını karşılamak için herkes toplumda faklı işler yapmakta olan başka bireylere muhtaç-bağımlı hale gelmektedir.



Mutlak özgürlük insanın hiç kimseye ihtiyaç duymadığı bir düzeyse, bunun ancak medeniyetin veya sosyal hayatın tamamen dışında kalınarak başarılabileceği düşünüldü bir ara. O yüzden Yunanlı Cyniclerden esinlenilerek ortaya konulan anti-politik, anti-kapitalist veya anti-sosyal duruşların önerebildiği tek şey çöplüklerden beslenerek hayatını idame ettirmeye çalışan bir tür hippilikten öteye geçemedi.

Cynism kimseye muhtaç olmamak adına toplumsal veya siyasal hayata katılımı da reddeder, ama dünya ile ilgili herhangi bir iddiadan da içtinap eder.


Sosyal ilişkilerinde hiçbir iddiadan ve taleplerinden vazgeçmeyenlerin, hatta her şeyin en iyisini talep edenlerin uluslararası ilişkilerde neredeyse bir tür cynism önermesi büyük bir çelişki.

Öncelikle insan hayatına dair temel gerçekliği fena halde ıskaladıkları çok açık. Medeniyet kurma, dünyayı imar etme iddiası taşıyan bir siyasal hareket, insan tabiatından bu kadar kopuk bir zeminde hareket edemez. İnsan ilişkileri tabiatı itibariyle karşılıklı fayda ürettiği ölçüde bir yandan bağımlılık üretir, ama bir yandan da bu bağımlılıkların insan onuruna yaraşır belli bir hukuk ve saygı temelinde düzenlenebilmesi medeniyetin seviyesini ortaya koyar.



Uluslararası ilişkilerde ne Türkiye ne de herhangi bir ülke tek başına kimseye ihtiyaç durmadan ayakta duramıyor.

Bir şekilde eksik olan enerjinizi bir yerden temin edeceksiniz, bunun için elinizde fazla olan başka bir şeyi vereceksiniz. Hem enerji alanında en yüksek hayat konforunu talep edip hem de bunu temin etmek için girilen ilişkiyi beğenmeyenlerin zihinlerinde nasıl bir çözüm var acaba, bilen var mı? Türkiye birilerinden bu enerji kaynağını zorla mı alsın? Doğrusu tepkilere bakıldığında tartışmaya değer bir akıl ortaya konmadığı için, daha fazla ilerlemek mümkün olmuyor.



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'

ın Rusya lideri Putin'e gönderdiği ve 7 ay önceki olayda düşen uçak ve hayatını kaybeden pilot dolayısıyla “üzüntülerini bildirmesi”, pilotun ailesi için de “kusura bakmasınlar” deyişi Rusya tarafından hızlı bir biçimde “Erdoğan'ın özrü” olarak algılandı.



Esasen Türkiye'nin İsrail'den beklediği ve şart koştuğu “apologize” sözcüğü olmadığı halde Rusya'nın bu kadarını bir özür olarak yeterli görmesi, hem Erdoğan'ın bu kadarlık bir yaklaşımını çok önemsemelerini hem de Türkiye ile ilişkilerin restorasyonunu ne kadar istediklerini gösteriyor.


Epey zamandır Rusya tarafından böyle bir jest bekliyor olduğu biliniyordu. Türkiye de baştan beri bu olayda Rusya'yı hedef alan bir kasıt olmadığını ve bu ilişki düzeyinin her iki tarafa da bölge istikrarına da ne kadar ağır bir maliyeti olduğunu bildiğinden dolayı yangının üzerine hiçbir şekilde körükle giden bir yaklaşım benimsemedi. Bu Rusya tarafından da çok net algılanıyordu ama olayın yarattığı milli duygusal atmosfer basit de olsa bir jestin çok önemli olacağını gösteriyordu.



Cumhurbaşkanı Erdoğan bu adımı attığında bunu kabul etmek ve hemen tamir için bir anahtara dönüştürecek ortam hazır hale gelmişti.


Bundan sonrası, Türkiye'nin başta Suriye olmak üzere bölge sorunları üzerinde belirleyici olacak bir diyalog sürecinin başlatılması.

Zannetmeyin ki, Suriye'de Türkiye'den uzak izlemekte olduğu politika Rusya'ya herhangi bir kazanım getirmektedir.

Bilakis yapılan her operasyon, Rusya'yı daha da zor duruma düşürmektedir. Oysa Türkiye ile bir uzlaşma ve diyalog halinde Suriye'nin geleceği, başta Suriye halkı olmak üzere bölgesel aktörlerin hukuku gözetilerek çok daha iyi bir şekilde inşa edilecektir.



Bu vesileyle idrak ettiğimiz Ramazan ayının ruh ve mana iklimimize bu yıl ektiği tohumların hayırlı meyveler vermesini, bütün bir yılımıza ve ömrümüze hayır bereket katmasını yüce Allah'tan diliyor, Ramazan Bayramınızı da en iyi dileklerimle tebrik ediyorum.




#Rusya
#Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
#Putin