Diplomasi kitabına katkı: Dünya 5’ten büyüktür

04:0024/09/2016, Cumartesi
G: 16/09/2019, Pazartesi
Yasin Aktay

Her yıl Eylül ayının bugünleri BM Güvenlik Kurulu dolayısıyla New York, diplomasi trafiğinin en yoğun yaşandığı
bir tür diplomasi fuarı
veya festivali gibi. Her ülke liderinin BM Genel kurulunda yaptığı konuşma o ülkenin dünyaya dair mesajını, konumunu, iddiasını ortaya koyuyor. O yüzden bütün liderler kendi ülkelerinin vizyonunu burada ifade etmek üzere ciddiyetle hazırlanıyorlar. Bir noktadan sonra bu mesajlar bir rutin haline gelmiş olduğu için birkaç gün boyunca arka arkaya onca liderin konuşmasının her birinin ayrı bir müşteri veya dinleyici kitlesi oluyor. Bu izleyici kitlesi büyük ölçüde dünyanın mevcut gündemi veya dengesiyle de alakalıdır.


Aynı zamanda hemen hemen her ülkenin New York'ta küçük veya büyük çaplı bir diasporası bulunduğundan BM'nin bulunduğu yerin etrafında her ülkenin diasporasının burada kendi ülkelerine destek veya protesto için gösterilerde bulunması da bu festivalin rutinlerinden biri haline gelmiş bulunuyor. Devrim günlerinden beri İran'a yönelik kendi halkının diasporasının protestoları hiç eksik olmuyor.



Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu yıl Genel Kurul toplantısına katılımı dolayısıyla ABD'deki Türkler dört gün boyunca Erdoğan'ın kaldığı otelin etrafından, destek ve sevgi gösterileriyle eksik olmadılar. Otelde bir çok ülkenin başkanını, işadamlarını kabulüyle işleyen diplomasi trafiği Türkiye'nin giderek merkeze oturan önemini de sergilemiş oldu.



15 Temmuz Darbe girişiminden sonraki ilk toplantı olması dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem Genel Kurul'daki hem de bütün temaslardaki birinci gündemi darbe teşebbüsü ve bu teşebbüse karşı Türkiye halkının vermiş olduğu destansı kurtuluş mücadelesiydi

. Erdoğan, Genel Kurul konuşmasında da, sonraki bütün konuşmalarda da ısrarla kendi halkıyla gurur duyduğunu ve bu halkın dünyada demokrasiyi hak ederek elde etmiş bir halk olduğu

nun altını çizdi.



Bu darbe teşebbüsünü organize eden, harekete geçiren terör örgütü liderinin ABD'de olduğunun altını sıkça çizdi ve böylece ABD'nin terörle mücadele konusunda sergilemekte olduğu çelişkiye dikkat çekti. Örgüt Lideri Fetullah Gülen'in ABD'de durması yetmiyor gibi ona bağlı örgütlenmeye ihale edilmiş okullar üzerinden yıllık 300 milyon dolara yakın bir geliri de temin ediyor ABD hükümeti.

Bunun bir anlamının da Türkiye'ye karşı “terörün finansmanı” olduğu, bu tablodan net bir biçimde ortaya çıkıyor.


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması

BM'nin yapısını da radikal bir biçimde eleştiren ve yeniden daha adil, daha demokratik ve katılımcı bir biçimde yapılandırmayı teklif eden manifesto niteliğinde bir konuşmaydı.

BM sistemine muhalif bir duruş sergiledi ve dünyayı daha adil ve demokratik olmaya davet ederek dünyanın 5'ten büyük olduğu tezini en yüksek düzeyde tekrar ifade etti.



Cumhurbaşkanı sonraki konuşmalarında da özel temaslarında da bu tezini ifade etti.

Şunu

rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Cumhurbaşkanının verdiği mesajları hiç kimse duymazdan gelmiyor, gelemiyor.

Birilerine rahatsızlık verdiği ortada, ama rahatsızlık duyanlar bile bu sözleri dinlemekten geri duramıyor. Çünkü kitabın hak yerinden konuşuyor ve hiç kimsenin söylemeye cesaret edemediğini söylüyor.


Böylece Erdoğan dünyanın büyük bir çoğunluğunun rahatsız olduğu bir düzenin çarpıklığını ifade eden tek lider olarak bir dünya lideri olma vasfını her gün yeniden kazanıyor, hak ediyor.



ABD'nin önemli işadamlarından ve Bloomberg CEO'su

Michael Bloomberg

'in düzenlediği yuvarlak masa toplantısında ABD'nin üst düzey bir çok işadamı ve siyasetçisiyle görüşmesinde kendisine bu söylemleri sorulduğunda verdiği cevaplar, bu konudaki ısrarını ve tezlerindeki kendine güveni de anlamlı bir biçimde ortaya koyuyordu. Bu toplantıda eski efsane Dışişleri Bakanı

Henry Kissinger

, örneğin, Erdoğan'a

“dünyanın 5'ten büyük olduğu” yönündeki söylemlerini bir diplomasi konusu haline getirmesiyle ilgili düşüncesini

sorunca Erdoğan ona yazmış olduğu meşhur Diplomasi kitabını hatırlattı ve “epey kalın bir kitaptı, ama o kitabı yazdığınız esnada BM'nin ve yapısını bu şekilde eleştiren kimse yoktu. Eminim böyle bir şey söyleyen olsaydı o zaman, o kitaba önemli bir bölüm daha eklemek durumunda kalırdınız” diyerek bu konudaki gerekçelerini tekrar izah etti.



Aynı toplantıda

Blackstone Başkanı Hamilton E. Jones

ilginç bir biçimde bu söylemlerine de işaret ederek

“İslam Dünyasının dağınıklığına ve temsil sorununa bakıldığında, siz şu anda fiilen İslam dünyasının ihtiyaç duyduğu sesi temsil ediyorsunuz”

dedi.



MERKEZ BANKASININ BAĞIMSIZLIĞI MESELESİ


Büyük yatırımcı

Jean Paul Rammitt

da Erdoğan'ın Merkez Bankası'na (MB) karşı tutumlarından haberdar olduğunu ve Türkiye'nin bu kadar iyi gelişen bir ekonomi olmasıyla Erdoğan'ın bağımsız olması gereken MB'na yaptığı müdahaleleri bağdaştırmakta güçlük çektiğini ifade edince

Erdoğan'dan kelimenin tam anlamıyla bir iktisat ve gerçek hayat dersi alması mukadder oldu.


Erdoğan, normal bir ekonomide, mesela ABD'de makul sayılabilecek, yatırımın da önünü kapatmayacak maksimum faiz oranının ne olabileceğini sorarak katılımcılardan cevabını da ısrarla istedi. Çoğu yüzde 3'te karar kılınca, “bizde faiz oranının yüzde 15 olduğunu düşünsenize, böyle bir ülkede yatırım, istikrar, gelişme olabilir mi?” sorusunu soru.



Doğrusu bu cevap tek başına yeterince ikna ediciydi, ama MB'nın bağımsızlığı konusunda siyasetçinin rolüne ilişkin yine ders niteliğinde bir ifadede bulundu: “Para politikalarının yol açtığı sorunlardan dolayı halk MB başkanını değil siyasetçiyi sorumlu tutup hesabını istiyor.

Biz tabii ki yatırım ortamını yok eden, yatırımcıyı canından bezdiren bir faiz politikasına karış bize ne MB'nın işidir bu diyemeyiz

. Siyasetçinin işi hayatı her alanda halkın istediği istikamette açmak, işini kolaylaştırmak ve gelişmeye katkıda bulunmaktır. Ayrıca zannetmiyorum ki, sizde de MB bizdekinden daha bağımsızdır.”


#Diplomasi
#Jean Paul Rammitt
#Birleşmiş milletler