Nikah törenine çiçek göndermek isteyenler davetiyede önceden uyarılarak bunun yerine Mehmetçik Vakfı ve Polis ve Şehit yakınlarına bağışta bulunmaları istendi. Takı yoktu.
Her ihtimale karşılık yanlarında takı getirenler geri götürmek durumunda kaldılar. Sadece bu güzel törene şahitlik etmek üzere koşup gelmiş binlerce davetli katılımcı vardı. Bu katılımcıların bir kısmı yabancı devlet başkanlarıydı. Pakistan'dan
, Bosna Hersek'ten babası tarafından ülkesi Sümeyye'nin babasına emanet edilmiş olan
İzzetbegoviç vardı, örneğin.
Nikah merasimi hakkında bir şey söylenecekse sadece büyük bir itina gösterilmiş bu aşırı sadeliği ve mütevaziliğiydi. O yüzden aslında bu nikah merasimi üzerine bir şey yazmak gereksizdi. Ancak bu mütevaziliğe ve bu sadeliğe rağmen bu nikah hakkında birilerinin yazdıkları, söyledikleri nikahın kendisinden çok daha fazla dikkat çekici oldu.
'in Çankaya köşkünde oğlu için yaptığı düğünle karşılaştıranlardan tutun da ortada şehitler varken Genelkurmay başkanının bu “düğün”e katılmasına veryansın edenlere kadar…
O da bir şey mi?
. Hem de nerede? Cumhuriyet Gazetesinde. Aman Allah'ım, hızını alamamış, yazı
nin de İran İslam Devrimi'nden sonra yaşadığı hayata da girmiş, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına onu tavsiye ediyor.
başlıklı yazıyı bir başka Cumhuriyet Gazetesi yazarı yazmış olsa hiç dikkate almaz, okumadan geçerdim. Ama yazıyı Antropoloji çalışmalarıyla bildiğim meslektaşım
yazmış.
Yanlış anlamayın sıkça yapıldığı gibi,
İnsanlar siyasi olarak istedikleri görüşe sahip olurlar ve akademik unvanları buna engel olmaz. Ancak yapılan analiz akademik müktesebatla yakından ilişkili olunca bir hayretten fazlasını da hak ediyor.
Nerede Fatıma'nın sadece 700 kişinin katıldığı, mescitte kıyılan ve ikram olarak sadece hurma, bal şerbeti, gül suyu ve süzme yoğurttan yapılan bir yemeğin verildiği düğünü?
İslâmizmin
“İslâm'ın kapitalizmle, sermayeyle, servetle, şatafatla, lüksle, şaşaa ile buluşup sarmaş-dolaş olması” neticesinde ortaya çıkmış şatafatlı düğünü.
“Böyle olur Kisrâ'ların düğünü!..” diye bitiriyorsun yazını, nikahın dışında bizim bilmediğimiz bir düğün mü yapıldı Sümeyye ve Selçuk çifti için?
ortada düğün müğün yok, sadece nikah var.
bir karşılaştırma yapacak olursak
Elbette helal hoştur, düğün de yapılır ama bu karşılaştırmaya girişmişsen verilerin de sağlam olacak. Senin bu durum karşısında
derken başvurduğun o derin antropolojik analizleri bir nebze hatırlayıp başka türle devreye sokman gerekmez mi?
“Böyle olur kisrâların düğünü” derken, bütün olay iyice kapanmış olduğunuz dar çevrenizin size oynadığı akıl oyunlarını mı seyrediyorsunuz?
Ne yazık ki,
Özellikle bilim adamları, entelektüeller, akademisyenler için ciddi bir idealar dünyası, bir
oluşuyor. Bu yaralı bilinç dünyasında olup bitenler, gerçeklikten görece özerktir. Gerçeklik hakkındaki algı, gerçekten önce oluşmuştur. Onun için Sümeyye'nin düğünü için, Atay gibilerin zihninde önceden hazırlanmış bir kalıp vardır.
düğünü” cümleciği aslında bu kalıbı bütün hamlığıyla ele veriyor.
Bir antropoloji profesörü olan Atay'ın metodolojik bir ilke olarak ilk baş etmesi gereken sorun bu “önyargılar” sorunudur aslında.
düğünü” kalıbını, olayı görmeden, yaşamadan yazıya döktürmüş.
Oysa içerdikleri yoğun sembolizm, törensellik, toplumsal ünsiyet, kurulan akrabalık ilişkileri ve toplumsal hiyerarşiler dolayısıyla düğünler, antropoloji için son derece önemli vakalardır.
Çünkü bu merasimde tam da İslamcıların hayal ettiği gibi ne israf vardı, ne gösteriş, ne günah vardı ne de toplumdan kopukluk. Aksine Kur'an vardı, fakirleri veya şehit yakınlarının hatırlandığı, insanların uhuvvetinin hatırlandığı muhteşem bir ortam vardı. İyi bir antropolojik ilgi o sahnede bunları görürdü.
Allah Sümeyye ve Selçuk kardeşlerimizi her türlü kem gözden, nazardan, hasetten korusun.
Nikah töreni esnasında, 1981-85 yılları arasında Siirt İmam-Hatip Lisesinden değerli hocam Orhan Akşit'in Sakarya'da geçirmiş olduğu bir trafik kazası neticesinde vefat ettiği haberini aldım. Nikahtan cenazeye, tam da hayatın tabiatı ile… Orhan hoca, gece vakti bir tefsir sohbetinden dönüyormuş. Hep bildiğim, hep hatırladığım gibi. Kur'an'a, İslam'a adanmış bir ömür, yaşandığı gibi, yaşandığı istikamette noktalandı. Allah rahmetiyle karşılasın, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı ve sabrı cemil niyaz ediyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.