Amerika’dan bakınca, Türkiye ve siyaset

04:0011/02/2016, Perşembe
G: 13/09/2019, Cuma
Yasin Aktay

NEW YORK CITY.
ABD'de temaslarımız ve faaliyetlerimiz devam ediyor. Daha önce de söz verdiğim gibi izlenimlerimi aktarmaya devam ediyorum.


ABD ÖN-SEÇİMLERİNİN 2. DURAĞI NEW HAMPSHİRE


ABD'de seçim heyecanı tırmanarak devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Demokratlardan

Hillary Clinton

'ın az bir farkla

Sanders

'in önüne geçtiği, Cumhuriyetçilerde ise

Ted Cruz

'un sürpriz bir biçimde Donald Trump'a fark atarak aldığı Ohio seçimlerinden sonra dün de

New Hampshire

eyaletindeki seçimlerde

Sanders, Clinton

'a karşı görünürde önemli bir farkla ipi göğüsledi.



Cumhuriyetçiler arasında ise Demokratların aksine seçim ikiden fazla aday arasında cereyan etmeye devam ediyor.

Trump

bu sefer en yakın rakibi

John Kasich

'in iki katından daha fazla oy alarak birinci oldu.



Clinton'un tabiri caizse seçim koordinasyon kurulunda Demokrat Parti delegesi olarak bildiğimiz

Murat Güzel

aktif olarak çalışıyor ve seçim çalışmalarında Clinton'un onu yanından ayırmadığı biliniyor.

Murat Güzel

sadece ABD'deki Türkler arasında değil, aynı zamanda Araplar, Boşnaklar, Ahıskalı ve Kırımlılar arasında da tanınan ve Demokrat Parti'deki varlığıyla temsil edici bulunduğu için bütün bu çevreler tarafından desteklenen biri. Daha önce hiç seçimler için kaydolmamış bir çok insanın sırf onun için seçmen kütüğüne yazıldığını, bu kesimlerden daha önce Demokrat Parti'ye oy vermemiş bir çok insanın da bu sefer Demokrat Parti'ye yönelmiş olduğunu gördüm.



New Hampshire

seçimlerinden önce görüştüğüm Güzel, burada Clinton'ın kazanmasını zaten beklemediklerini, burada amaçlarının farkı azaltmak olduğunu söylemişti. Bu bölge nispeten daha beyaz Amerikalı kesimlerin yaşadığı bir yer ve Demokrat Parti tabanının profilinden uzak. O yüzden buradaki sonuçların belirleyici olması beklenmiyor.



CİHANNUMA BULUŞMALARI


Biz ise Washington DC'de

US Council of Muslim Organisations

'un son derece ufuk açıcı ve verimli toplantısından sonra Milletvekilleri

Orhan Miroğlu

ve

Cemal Öztürk

'le buluşup

Cihannuma USA

'nın düzenlediği 5 gün süren yoğun bir konferans ve görüşme turuna başladık. Bu süre içinde tam 7 eyalette sayısız toplantı, sohbet ve etkinliğe katıldık. Giresunlulardan Kırımlılara, Ahıskalılardan Mardinli Süryanilere, Türk öğrencilerden Boşnak diasporasına, Suriyeli, Yemenli, Filistinli ve Mısırlı Amerikan vatandaşlarına kadar bir çok kesimle bir araya geldik, dertlerini dinledik, Türkiye'nin gündemini aktardık.



Yoğunluk o boyuta vardı ki,

Miroğlu

Cihannuma USA temsilcisi

Levent Ali Yıldız

'a “5 ay içinde arka arkaya geçirdiğimiz iki seçim kampanyasında yaşamadığımız yoğunluğu yaşadık” diye takıldı. Katıldığımız her toplantıdan çok şey öğrenerek kalktık, biz konuştuğumuz kadar insanları dinledik. Şunu söyleyebiliriz:



Son seçimlerin etkisiyle midir bilinmez, Amerika'daki Türk toplulukları Türkiye'nin siyasi ve ekonomik gündemini son derece yakından ve hissedilir bir tarafgirlikle takip ediyor. Yurtdışında oy kullanma imkanının tanınmasıyla birlikte buralarda yaşayan insanların Türkiye siyasetine doğru daha güçlü bir siyasallaşma süreci yaşıyor oldukları dikkat çekiyor. Ama bu siyasallık ABD siyasetine katılıma da etki ediyor. O yüzden insanların, geçmişe nazaran, ABD siyasetine katılım düzeylerinin de artmış olduğu rahatlıkla gözlemlenebiliyor.



Türklerin veya diğer Müslümanların hepsinin Türkiye'den çokça beklentileri var. Bilhassa Türkler çocuklarının yetiştirilebilmesi için daha farklı organizasyonlara, faaliyetlere ve devletin buraya daha yakın ilgi göstermesi isteği var. ABD vatandaşı diğer İslam ülkeleri kökenlilerin önemli bir oranı ise kendilerini geldikleri devletlerden ziyade

Recep Tayyip Erdoğan

dolayısıyla Türkiye'ye daha fazla ait hissediyorlar.

Türkiye'nin onlar için anlamı Türkiye'den tasavvur edilebileceğin çok ötesinde. Kendilerini Türkiye için bir imkan olarak görüyor ve Türkiye'nin de böyle görmesi gerektiğini açıkça söylüyorlar.


Buluşmalarımızda konu çeşitliliği haddinden fazlaydı. Üniversiteler, gençlik eğitimi, fındık fiyatları, lobicilik, Amerikan seçimleri ve Türkiye'nin ilişkisi vs. Ancak, doğal olarak en çok konuşulan konular çözüm süreci ve terör sorunu, Suriye meselesi ve mülteciler, yeni sivil anayasa ve başkanlık tartışmaları.



Cihannuma

'nın programı kapsamında başlangıç konuşmamızı yaptığımız

National Press Club

'daki konuşmalardan sonra yöneltilen sorulardaki niyet ve üslup, sonradan başka yerlerde de sıkça tekrarını gördüğümüz bir şeydi.



Bizim, bilhassa Miroğlu'nun, çözüm süreci ve Kürt sorunu konusunda hükümetin siyasetine dair ortaya koyduğu tabloya karşı bir izleyici bize

“Türkiye parlamentosundan mı yoksa İsviçre parlamentosundan mı geldiğimizi merak ettiğini”

söyleyen bir çıkış yaptı. Ona göre operasyonlar yüzünden evlerinden göç etmek zorunda kalan ve halihazırda sokakta yatan 200 bin kişiyi nasıl göz ardı edebiliyor olduğumuz hayret vericiydi.



Miroğlu'nun bu çıkışa verdiği cevap tam bir manifesto gibi oldu. Elbette ki İsviçre Parlamentosu'ndan gelmiyorduk. Tam da operasyonların yapıldığı bölgeden geliyorduk ve halihazırda sokakta bir kişinin bile yatmıyor olduğunu söyledi. Oysa asıl hayret verici olan ABD gibi bir yerde kendi ülkesinde üç milyona yakın Suriyeli ve Iraklı mülteciyi en iyi şartlarda ağırlayarak insanlık destanı yazan Türkiye'de bu olaylar yüzünden 200 bin kişinin sokaklarda yatmak durumunda kalmış olduğu asılsız propagandasının bu kadar rahat dillendirilebiliyor olmasıydı.



Ne yazık ki, çok yüzeysel bir araştırmayla hemen aksi ortaya konulabilecek bir çok yalan Türkiye ile ilgili olarak kolaylıkla tedavül yolu bulabiliyor.


Aynı toplantıda MİT TIR'larıyla ilgili de yine benzer bir biçimde tedavülde bulunan iddialara cevap verme imkanı bulduk.



Bu buluşmalar, bize çok şey anlattı, en önemlisi de Türkiye'nin yapmakta olduğu olağanüstü insani siyasetin anlatımında ve yansıtılmasında aynı başarıyı hiç göstermiyor olduğudur. Türkiye'nin doldurmayı ihmal ettiği alanları ne yazık ki şer mihrakları dolduruyor ve Türkiye'yi onlar istediği gibi anlatıyor.


#abd seçimleri
#Sanders
#Clinton
#Türkiye parlamentosu
#Donald Trump
#çözüm süreci