Su gibi aziz

04:0022/03/2016, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Yaşar Taşkın Koç

Her sıvı gibi girdiği kabın şeklini alır.



Aşırı soğutulunca kabını da parçalar, buz olur.



Aşırı ısınmada buhar olur kaçar gider.



Sonra yeniden toplanır bir yere yağar daha duru.



Çalkalanır çökeltir içindeki fazlalığı, üzerinden akar gider.



Sıkıştırılınca parçalayıp geçer duvarı ya da sızar bir yol bulur kendine.



Her millet bir sıvıya benziyor olabilir mi? Genellemeler, bu tarz benzetmeler tehlikelidir bilirim, ama 'teşbihte hata olmaz' da bu toprakların lügâtına ait sonuçta.



Türkler yani Anadolu'da yaşayan hepimiz -uzun uzun yazınca Türkmenler, Kürtler, Lazlar, Çerkesler, Araplar, Arnavutlar ilh. diye bir paragraf doldurmamız gereken insanlar- en çok suya benziyor olsa gerek.



Girdiği kabın şeklini alsa da oradayken de çıkınca da hâlâ su olarak kalan bir milletiz.



Tıpkı su gibi, değeri asıl yokluğunda çok iyi anlaşılan bir millet.



Değişik huyları özellikleri var elbet. Zaten bir milleti diğerlerinden ayıran bu değil mi?



Eski ABD büyükelçisi Ricciardone görevde olduğu zamanlarda, gazetecilerle yaptığı bir söyleşide söylemişti, 'Şu sıra en çok ABD'den gelen işadamlarıyla görüşüyorum. Yoğun bir talep var, merak ediyorlar, yatırım niyetindeler…'



Sonra eklemişti, “Anlatıyorum bildiklerimi ve ekliyorum, 'Türklerin bir mucizesi, bir sırrı var iş hayatında, ekonomide' diye.”



Petrolsüz doğalgazsız elmassız altınsız nükleersiz vesairesiz her yıl trilyon doları üretmek çok da matematikle anlaşılır gelmiyordu anlaşılan.



Örnek gösterilen Güney Kore meselâ asıl atılımını Japon işgali sırasında onların kurduğu demir çelik tesisleri olmadan yapabilir miydi?



Burası ise kısa süreli ve tümünü kapsamayan geçici işgaller dışında işgale uğramadığı gibi işgalcilerin bıraktığı büyük yatırımlara da sahip değil. Ne kurduysa kendi kurdu Anadolu insanı.



Selanik kaybedildiğinde giden sadece gözde bir şehir değil aynı zamanda Osmanlı'nın en sanayileşmiş kentiydi.



Yani savaşlar ve yıllar veya işgaller veya kayıplar hep bir şey götürdü, yabancı olan bir şey vermedi karşılığını almadan, parası ödenmeden bu topraklara.



O yüzden ülkeyi inceleyen, merak eden de herşeyi açıklayan bir cevap bulamıyor işte, “onlara ait bir sır var” diyebiliyor sadece.



Kendine ait sırlarından biri buysa diğeri belki en çok suya benzemesi.



Bu bileşimden ortaya çıkan bu milletin bir başka sırrı da sanıldığından dayanıklı, sabırlı olup batı veya doğuda test edilmiş sonuç alınmış deneylere beklenen tepkiyi vermemesi.



Burası bir Yugoslavya ya da Suriye ya da Irak olmaz.



Bir Afrika ülkesine benzemiyor.



Avrupa ülkesi değil.



Dünyadaki herhangi bir tecrübenin burada aynı şekilde yaşanıp aynı şekilde sonuçlar üreteceğine sanırım artık bu işleri kurcalayanlar da ikna olmuştur.



Oluyordur.



Olacaktır.



Suyu parçalarsan iki hidrojen ve bir oksijen elde edersin. Yanıcı ve yakıcı iki gaz yani.



Anadolu'daki bütün suyu yanıcı ve yakıcı iki gaza yeniden ayırmak bu deneyden umulan sonuçlardan ne kadar çok pahalıya patlayacak varın siz hesap edin.



Velhasıl dünyadaki bütün suyu bileşenlerine ayırmak mümkün olmadığı gibi bu milleti de Türk-Kürt diye ikiye ayırmak; biri yanıcı diğeri yakıcı iki toplum çıkarmak imkânsız.



Sadece kötü bir hayalî proje…



Bunun peşinde koşanların da yanılıp yakılıp alet olanların da büyük hayal kırıklığını yavaş yavaş yaşamaya başladığı bir proje.



Suya benziyor demiştik.



Suyla ilgili ne çok sözü olan bir millet zaten.



Suyun kendine en yakıştığı millet.



Belki Anadolu'yu yurt seçip vatan kılmalarındaki sır da suyuydu zaten.



Gelip kendilerini buldular burada ve o gündür buradalar işte.



Çocukken duyduğunuz şimdikilerin anlamı hakkında bir fikir sahibi bile almadığı o söz anlatıyor bence herşeyi; “Su gibi aziz ol…”



İnşallah, bu gariban millet tıpkı suya verdiği değer gibi, yaptığı benzetme ve dua gibi kıyamete kadar aziz kalacak.



Değerli, muhterem, şerefli, az bulunur ve bir arada…


#Su gibi aziz
#Türkmenler
#Kürtler
#Lazlar
#Çerkesler
#Ricciardone