1965 yılında Ankara’da doğdu. Gazi Üniversitesi Radyo Televizyon bölümünü bitirdi. Ulus Gazetesi’nde 1984 yılında başladığı gazetecilik hayatını, Yörünge Dergisi, Yurt Haber Ajansı ve Kanal 7’de, dergicilik, gazetecilik, ajans, televizyonculuk alanlarında yaptığı çalışmalarla sürdürdü. 2003 yılında, TV 5’in kurucu Ankara Temsilciliği görevini üstlendi. 2006 yılında TV 24’ün kurucu Ankara Temsilciliği görevine getirildi. İlk belgesel çalışmasını eski işadamı Nuri Demirağ üzerine kaydetti. İstiklal Madalyası’nın ilk ve tek belgeselini Osman Sert’le beraber çekti. TV 24’te ‘Keşke Olmasaydı’ yakın tarih dizisi programı içinde 30’a yakın bölümde emek verdi. Köşk’ün Öyküsü, Endülüs, Erdem Beyazıt, TBMM, SEKA, Ali Adnan/Başvekil, Mehmed Akif isimli belgesellere imza atan Koç, bu çalışmalarının karşılığında 10’a yakın ödülle ödüllendirildi. Haber7.com ve Mansettv.com sitelerinde köşe yazarlığı yapmış olan Yaşar Taşkın Koç, evli ve 2 çocuk babasıdır.
Yok biliyorum mahsus oluyor bütün bunlar.
Bir yaz ağız tadıyla güneşle muhatap olmayalım diye. Memlekete gidip telefon ne zaman çalacak diye susta duralım diye. Domatesin tadını, taze biberin o hafif acısını anlamadan doyalım diye.
Terliyken arada da olsa esen rüzgârı fark etmeden, bulutların oynadığı oyunları göremeden, tuzlu suyun içindeki küçük balıkların birlikte yürürken bizimle sapsarı kumda gezinen gölgelerini resmetmeyelim diye hepsi.
Sevdiğimizle el ele yaz akşamları yürüyüşü yapamayalım diye…
Kuş sesleriyle kahvaltı yapmak, metroya şöyle tıklım tıklım olmayan saatlerde binmek, sahilde bir simidin keyfini hatırlamayalım diye hepsi.
Sonra gelir sonbahar, gene şehirlere çekiliriz istemeye istemeye, iş güç, pazartesi sendromları, sararıp dökülen yapraklar, soğuyan hava, servislerin yoğunluğu, okul telaşı… hepsinin sırası var.
Şimdi artık yorulmuş çok yorulmuş bedenlerin, gerginliğin yıprattığı ruhların bahar ve yazla kendine gelmesinden başka ne isteyebiliriz ki Anadolu denilen şu dünyanın en meşru sığınağında.
Saysam yapmak isteyip de yapamadıklarımı koca bir liste tutacak.
Sadece benim değil hepimizin tozlanmış, el sürülememiş nice maddesi var belli ki. Bir hayal bir umut bekliyor işte sırasını hepsi raptiyeyle tutturulduğu dolap kenarı ya da mıknatısla sıkıştırıldığı metal arasında.
Olmadı kurşun kalemle düşülmüş notlar halinde. Hiçbiri değilse aklımızın bir köşesinde.
O yüzden gerçekten Nisan artık son soğuğunu da yapıp gitsin. Meteorolojinin dediği gibi haftasonu kar mı gelecekmiş ne, tamam, ona da razıyız, ama artık bu son olsun.
Siyaset hızla normale dönsün.
Hayat normale dönsün.
İstemek de suç değil ya, hiç olmazsa istemeye devam etmeli.
Benim hiç yoksa imzalı hediye edilmiş onca kitaba dönmek için sakin bir mevsime ihtiyacım var.
Bülent Ata'nın, İsmail Saymaz'ın, Tarık Tufan'ın, Erol Göka'nın, Ercan Yıldırım'ın, Abdülkadir Özkan'ın, Hakan Arslanbenzer'in ve daha şimdi hatırlamadığım onca kitaba baktıkça daha fazla içim cız etmesin istiyorum.
Yusuf Tuna çizgi roman üzerine yazınca vakit ayırıp eleştirecek kadar sakin okuyayım, Elif Ada yeni bir parça çalarken eskisi gibi kameraya kaydedeyim, Figen'in el işlerini sergileyeceği internet sitesine bakar olayım, annemle geçmiş hatıralardan komşulardan vefat etmiş akrabalardan, Fenerli babamla Beşiktaş'tan bahsedelim istiyorum.
“Eve dön/kalbine dön/şarkıya dön” şairin söylediğine yeni bir anlam yükleyen elli iki yaşıma gerçekten döneyim istiyorum.
Teknisyenin yanlışlıkla önce fiber sonra data kablosunu kesmesinden, sosyal medyaya bilmem hangi tımarhaneden kaçmış elini kolunu sallaya sallaya gezinen müptezellerin duymasak bile ne kadar çirkin olduğunu anladığımız seslerinden, trafikteki düşman orduları psikolojisinden, selâm vermeyi zûl addeden insanlardan uzak… onları düşünmeden görmeden duymadan okumadan bir yeni veya kimbilir çok eski albümü sonuna kadar defalarca dinlemek istiyorum.
Bir Cuma selâsını, bir sabah namazını doya doya dinleyecek; bir namazı başından sonuna namaz gibi kılacak kadar zaman, zaman varsa da zihin ve kalp istiyorum.
Bir şiiri şairin işaret ettiği şekilde anlayacak, bir kitabı sindirerek okuyacak, bir tabloya yeterince uzun vakit ayıracak, dünya nereye gidiyor, neyle uğraşıyor… şöyle bir göz gezdirecek kadar…
Aslında küçücük insanî şeyler biliyorum ama gözümüze çok şey istiyorum gibi geliyor.
İyi de, siz de isteyin… belki olur.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.