1965 yılında Ankara’da doğdu. Gazi Üniversitesi Radyo Televizyon bölümünü bitirdi. Ulus Gazetesi’nde 1984 yılında başladığı gazetecilik hayatını, Yörünge Dergisi, Yurt Haber Ajansı ve Kanal 7’de, dergicilik, gazetecilik, ajans, televizyonculuk alanlarında yaptığı çalışmalarla sürdürdü. 2003 yılında, TV 5’in kurucu Ankara Temsilciliği görevini üstlendi. 2006 yılında TV 24’ün kurucu Ankara Temsilciliği görevine getirildi. İlk belgesel çalışmasını eski işadamı Nuri Demirağ üzerine kaydetti. İstiklal Madalyası’nın ilk ve tek belgeselini Osman Sert’le beraber çekti. TV 24’te ‘Keşke Olmasaydı’ yakın tarih dizisi programı içinde 30’a yakın bölümde emek verdi. Köşk’ün Öyküsü, Endülüs, Erdem Beyazıt, TBMM, SEKA, Ali Adnan/Başvekil, Mehmed Akif isimli belgesellere imza atan Koç, bu çalışmalarının karşılığında 10’a yakın ödülle ödüllendirildi. Haber7.com ve Mansettv.com sitelerinde köşe yazarlığı yapmış olan Yaşar Taşkın Koç, evli ve 2 çocuk babasıdır.
Tamiri bitti bitecek Meclis Şeref Salonu'nun hemen önündeki hasarın.
Hasar 15 Temmuz meşum gecesinden kalma. Canlı yayında parlamento binasının bombalanmasından.
Bir iki iskele duruyor hâlâ, arada bazı ustalar görünüyor. Kulisten restorana giden yol üzerinde olduğu için herkes görüyor ama herkes için aşırı alışılmış halde artık. O kocaman delik kapatıldı da şu soğuklarda içeriye üfürmüyor, kendini daha az hissettiriyor şimdi.
Anayasa değişiklik görüşmeleri nedeniyle hemen neredeyse dolu bu aralar.
Okuyor izliyor görüyorsunuz hepiniz de işte bizimle beraber.
Geçtiğimiz aylarda yolum düştüğünde Cuma vakti o güzelim camiini de ziyaret etmek için epey bir yıkıntının arasından yola düşmüştüm. O sıra yoktu değişiklik önergeleri falan, sakindi. Halkla İlişkiler denilen, vekillerin odalarının bulunduğu sonradan eklenmiş binaların yıkıntısı arasından. Cami duruyor ama onca toz toprak arasında namaz kılmak ne mümkün.
Sonra aklıma geldi sordum, durum aynı.
Cami yerinde ama ne olacağı henüz belli değil.
Belgeselini yaparken çalıştığım için biliyorum, kendine has, orijinal, hoş, ödüllü bir camii. Umarım yeni tasarımda yerini korur. İlk bakışta minaresi olmadığını fark edersiniz dikkatliyseniz ama yanıbaşında, minarenin olması gereken yerdeki kavak ağacı minareyi simgeliyor aslında.
Sadece belgeseli nedeniyle değil, gazeteciliğimin acemilik yıllarında zar zor izinle girdiğim Meclis'te o soğuklarda sıcak suyla abdest alabilmek, onca yolu Ankara asfaltının daha da üşüttüğü ayaklarla alttan ısıtmalı zemininde biraz olsun ısınmak gibi hatıralarla da benim için ayrı bir yeri var.
Bilmem ne olacak? Umarım korktuğum olmaz…
Meclis binasının kendisinin de dünyanın fizikî büyüklükte İngiltere ve Macaristan parlamentolarından sonra üçüncü olduğunu duymuşsunuzdur. Bence özellikle ön cephe ve ana binada döneminin ideolojik bakış açısını yansıtsa da bugün bile güzel, başarılı bir bina. İlk tasarımında Güvenpark'tan başlayan ve yukarıya doğru genişleyen bir açıyla ilerleyen, sonunda TBMM ile taçlandırılan bir planın en önemli parçasıydı bina.
Şeref Kapısı'nın önündeki geniş bahçenin vatandaşların gezebileceği bir yer olarak düşünüldüğü, içinde Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın da tasarlandığı o ilk düşünceler sonradan değişmiş elbet. Civardaki devletin önemli kurumlarının toplanmasına da Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak her zamanki aşırı temkinliliğiyle “Ya hepsi birden bombalanırsa…” diye yan yana olmalarına itiraz ettiği söylenir.
Velhasıl merhum Başbakan Menderes'in tamamlattığı ama içine giremeyip aksine kendi idam kararının alındığı bu binaya muhtemelen bugüne değin milyonlarca vatandaş girdi çıktı. Kimi camiinde namazını da kıldı gelmişken.
Onlardan biri de bilmem Necmi Dayı mıydı?
Meclis'te çalışır, Anayasa değişiklik oylamalarını izlerken, bir basın toplantısına dikkat kesilmiş, kuliste sohbet ederken geldi haberi; Necmi Dayı vefat etmişti.
Herkes gider, o da gitti.
Herkesin bir gerekçesi var, onun da var elbet.
En çok, “Arkadaşları, can ciğer dostları gittikçe, o da arkalarından hayata küstü git gide… öyle önemli bir hastalığı yoktu.. ama ne doğru dürüst tedaviyi ne beslenmeyi kabul etti…” dendi en çok.
Adana'da baharmış gibi güneş açan ılık bir havada, özen gösterilen bir mezarlıkta yatıyor şimdi.
Sonra Meclis'te o kargaşaya, o tempoya, o koşuşturmaya, oylamalara, kulis sohbetlerine geri dönüyor insan. Zorla dönüyor aslında. Hayat döndürüyor.
Hepinizin başından geçen basit hikâyeler nihayetinde.
Ve arkadaşları hayattan göçünce hayata küsecek kaç kişi kaldı acaba diye düşünüyor insan ister istemez bu uğultunun ortasında?
“Hayat”, acaba en çok, “kendisinin ne kadar boş olduğunu anlamamız için mi verilmiş” diye düşünüyor insan…
Necmi Dayı yok, arkadaşları yok, arkadaşları gitti diye hayata küsebilecek bir nesil yok.
Cami şimdilik toz toprak arasında mahzun…
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.