Dünya bir uçtan diğerine

04:0028/06/2016, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Yaşar Taşkın Koç

İngiltere'nin çıkan sonuca kendisinin de inanamadığını görüyoruz sanki.



Biraz pişmanlık var medyaya yansıyanlara göre.



Yeniden oylama mı yapsalar? Londra krallıktan bağımsız AB'ye üye mi olsa?



Hele İrlanda ve İskoçya'nın “AB'de kalalım”cı oylara sahip kitlelerinin “O zaman biz sizden ayrılıp kendimiz AB'ye girelim” söylemi ciddi bir şey, sadece lâf değil.



AB Bakanı Ömer Çelik'le Roma'ya indiğimiz pazartesi çiçeği burnunda belediye başkanının da görevdeki ilk günüydü. 5 Yıldız Hareketi'nin kendi tanımıyla “ne sağcı ne solcu” kadın belediye başkanı ne yapacak, artık Roma'da yaşayanlar takip etsin. Ama olup bitenlere itirazı seslendiren bir hareket olarak kısmen Avrupa Birliği karşıtı olmaları da ilginç bir not.



Geçen haftaki ziyarete atıf yapmamın nedeni şimdi de İspanya'da genel seçimler yapılmasıydı. Oylarını benzer oranda ve küçük sayılacak kadar artıran sağcı ve solcu partiler içinden aşırı sağcı olan yine de parlamentoda sandalye kazanımından karlı çıktı.



Bu sonuçlara rağmen sandık İspanya'ya bir iktidar hediye etmedi. Ne yapacaklar göreceğiz ama uzmanlar seçimlerin tekrarlanmasının büyük ihtimal olduğunu düşünüyor.



Avrupa hatta belki genel olarak Batı'da birden ve hızla büyüyen bir aşırı sağcılıkla karşı karşıyayız.



ABD Başkanlık seçimlerinde güçlü biçimde boy gösteren Trump coğrafi ve aşırılık anlamında bu yeniden hortlayan ideolojinin sınırlarını çiziyor belki de.



İngilizler pişman veya Roma'da itirazın yükselttiği bir belediye başkanı veya İspanya'da oylarını birazcık artıran liberal, sol partiler hatta ABD'de Clinton'ın Trump karşısında epey öne geçtiğine dair haberler anketler… bütün bunlar aşırı sağın, yabancı düşmanlığının, İslamofobi'nin karşısında yeterince güçlü bir blok oluştuğunu düşünmemizi sağlayabilir mi?



Mesele tabii ki sadece bütün bunlara bakarak bir yorum yapmak değil.



Doğu, yani sınırlarımızın hemen ötesinde ne oluyor, neler nelere sebep oluyor bunları da anlamak gerek.



Ankara-Tel Aviv arasında Mavi Marmara katliamından sonra ilk defa anlaşma masasından el sıkılarak kalkılıyor.



Başbakan Binali Yıldırım dün öğle saatlerinde varılan anlaşmayla ilgili kimi bilgileri kamuoyuyla paylaşırken, ağırlıkla diplomatik kaynaklar da ek notlar geçmeye devam ediyordu.



Ta İngiltere'deki taze referandum sonucundan Akdeniz'deki doğalgaz potansiyeline oradan da son gelişmelere yol çıkar mı, stratejistler çıkarıyordu.



Suriye ve Msır'ın muhtemel akıbetinden Brüksel'in geleceğine kadar herşeyin uzun ama aynı hat üzerinde yorumlandığı bir gündemde Belçika'nın futbolda ise şansı ve yolu açık görünüyor.



Avrupa Şampiyonası'nda nasıl olmuşsa olmuş favorilerin hepsi şimdi aynı kanatta birbirleriyle erken finaller yaparken karşı grupta Belçika rahat ilerliyor. Son olarak Macaristan'ı dört golle geçerken aynı tarihlerde dünyanın öteki ucu da kendi futbol şampiyonasını yapıyordu ve orada Kolombiyalı kaleci Ospina turnuvanın parlayan yıldızlarından oldu. Ospina'yı tanıyorduk çünkü Beşiktaş'ın kronikleşmiş kaleci problemine çözüm olarak siyah beyaz eldivenleri giymesi ihtimali vardı. Bu ihtimal bilmem niye gittikçe uzaklaşan bir hayal olurken o kupayı, Copa Amerika'yı Arjantin'den yine penaltılarla finalde kaçıran Şili aldı.



Messi bu finalden sonra milli takımı bırakacağını açıklayınca kupadan çok bu ifşaat konuşuldu.



Arjantin ve Şili, Soğuk Savaş döneminde halklarına askeri darbelerle ağır cezalar ödetilen iki ülke.



Futbol ne sahada ne gerçekte futbol olarak kalmıyor ama.



Dış politikada neler olduğunu anlamaya çalışan bir yazının ortasında kendine yer bulması şaşırtıcı değil diye yazıyordum ki Cumhurbaşkanı'nın Putin'e yazdığı mektupla ilgili son dakika haberleri yağmaya başladı.



Yorumlamaya ne yer ne zaman kaldı ama bu mektubun da yukarıdaki bütün dünyada gelişen, değişen, yeni olaylarla bağlantılı olduğundan herhalde kimsenin şüphesi yok.




#Ömer Çelik
#Başkanlık seçimleri
#Mavi Marmara
#Soğuk Savaş