Baharımızı belirleyecek olan güz

04:002/09/2016, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Yaşar Taşkın Koç

Şairlerin gözde ayıdır Eylül.



Barış denilince akla gelen ayrıca.



Ağır ağır bir mevsimden diğerine geçiş…



Şimdi çiçekler yavaş yavaş dökülecek, yapraklar sararacak… ortalığı ağır sağanak bassa da iki üç günde bir yine de dallardan çekilecek sular.



Toprak mahsulünü vermiş yenisi için dinlenmeye çekilirken üzerine örtmek için kardan yorganını kışı bekleyecek dinginlik içinde.



Yormuş yazın yorgun aya geçişi başlayacak böyle böyle.



Çok yorucu bu ülkede yorgun eylüle kavuştuk işte.



Yorgunluğumuzu atacak bir fırsat bile bulamadan yoğuruyor gündem her birimizi hâlâ.



TSK imamı mıydı Hava Kuvvetleri imamı mıydı kaç gün gözaltında kaldı derken Adil Öksüz'le ilgili bilinenler muammaya dönüveriyor meselâ.



Henüz erken bir aşamasındayız olup bitenleri anlamanın, anlamlandırabilmenin. Evet ama yine de her sorunun yeni soru işaretleri doğurduğu ve cevapların azaldığı bir sürece dönüşüyor gittikçe.



Dahası bu yoğun soru işaretleri ve sınırlı cevaplar bağlantı kurmayı, mantık yürütmeyi zorlaştırıyor.



Öyle ki İçişleri Bakanı Efkan Alâ'nın görevini bırakmasının tam da Adil Öksüz vakasına yönelik tartışmanın ortasında gerçekleşmesi arasında bağ kuran yaklaşımlara bile rastlanıyor.



Tıpkı FETÖ ile mücadelede bizzat FETÖ üyelerinin yaptığı yanlış isimlere yönlendirme örneklerinde olduğu gibi yaşananları da yanlış algılamamız için çaba gösteriliyor aslında.



En azından şüphe bırakmaya, kafalar karıştırılmaya çalışılıyor.



Ne olup bittiğine dair soru işaretlerinin yarın bir gün hiç de şimdi oluşturulmaya çalışılan kimi kasıtlı kimi masum algıların dışında cevaplanması şaşırtıcı olmayacak.



Ve meselenin sadece FETÖ ile mücadele olmadığı, onunla mücadele ederken kadrolarının tasfiyesi, sorumlularının cezalandırılması kadar FETÖ'nün amaçlarına ulaşılacak bir zemin, gelecek inşasından özenli kaçınmak gerektiği açık.



Bunu başarmanın yolu dün de belliydi bugün de belli.



Dedikodu, iftira, spekülasyondan uzak ne olup bittiğini anlamak.



Dedikodu, iftira, spekülasyon, yanlış yönlendirmelerden ayıklanmış bir tasfiye.



Sonra bu açıklığın ardından ne yapılacağına, nasıl yapılacağına ve kimlerle yapılacağına karar vermek.



İlk iki basamaktaki hata üçüncüyü yani amacı zehirleyip atacak, burası kesin.



Bu endişelerimi sık sık yazıyorum 15 Temmuz'dan bu yana çünkü hem o yazılarda hem yukarıda anlatmaya çalıştığım sebeplerle açık, şeffaf, doğruların bulandırılması için hem FETÖ'nün hem işbirlikçilerinin hem “fırsat bu fırsatçılar”ın elinden geleni ardına koymadığını görüyoruz.



Her birimiz kendi gözlemlerimiz, bilgilerimiz, duyduklarımızla bunun böyle olduğunu çok iyi biliyoruz.



O yüzden temkinden, sakınmaktan, yoğurdu üflemekten, ihtiyattan bahsetmiyorum, elle tutulur hale gelmiş örneklerden yola çıkarak dikkat çekmeye çalışıyorum.



Üçüncü aşama yani yeni kurgu içinse ciddi bir entelektüel bakış açısı ile buna uyumlu kadrolar her devletin birinci ihtiyacıdır.



Bu karambolde olanı harcama riski artarken zaten bu birikim konusunda kısıtlı imkânlarımız olduğunu da itiraf etmeliyiz.



FETÖ kendinden menkul, kendinde içkin bir örgüt olmadığı gibi kendine ait hedeflerle sınırlı bir amaç ve vizyon dizgesi de yoktu sadece.



Ne yapmak istiyordu?



Neye talipti?



Ne için bu işlere hazırlanmış girişmiş ve desteklenmişti?



Bu soruların doğru cevapları ne yapılması gerektiğini de gösterecek kadar basit açık.



Yeter ki bu kargaşada, yoğun spekülasyon bulutları arasında hiç olmazsa bu soruları unutmayalım.



Doğru soru doğru kişi, doğru hedef, doğru icraata ulaşmanın birinci koşulu.



Yoksa şu güzelim, kendine has renkleriyle hayatımıza karışmaya başlayan eylülde suyumuzu boşa harcar, toprağı dinlendirmeyi başaramaz, ne ekeceğimizi bilmez, tohumu gübreyi şimdiden ayarlamazsak bahar ayında canımızı sıkan eski yeni zararlı otlarla kaplanmış bir tarlayla karşılaşmak kaçınılmaz.


#TSK imamı
#FETÖ
#Efkan Alâ