Avrupa'da kritik seçimler üst üste geliyor ve tam bu sırada bizimle ilişkilerinin uzun dönemdir en çok bozulduğu bir sürecin ortasındayız.
Hollanda'dan sonra şimdi ilgililer Almanya ve Fransa seçimlerine odaklanmış durumda.
Berlin'de Merkel'in rahatlıkla olmasa da koltuğunu koruyacağı düşünülüyor. Ağır bir terör saldırısı veya beklenmedik bir ekonomik kriz dışında kadın şansölye avantajlı giriyor son viraja. İstihbarat ve polis gücü açısından bakıldığında terör riski düşük; ekonomik sağlamlık açısından başına kısa sürede bir şey gelmesi ihtimali olmayan ilk ülke olarak Almanya'daki seçim sonuçlarına dair spekülasyon yapmak zor.
Fransa'da ise Macron'un Le Pen'in kızı yani aşırı sağcı bir rakiple çıkacağı finalde avantajlı olduğunda herkes hemfikir. Ama Avrupa'yı yakından takip eden gazeteciler rahat bir galibiyet beklememek gerektiği konusunda uyarıyorlar.
Hatta onlara göre Le Pen'in kızının, bir aşırı sağcı politikacının beklenmedik düzeyde oy alması, yarışın kıyasıya geçmesi, küçük ihtimal de olsa ABD'de Trump'ın seçilmesi gibi bir beklenmedik sonuca ulaşmasını da göz ardı etmemek gerekiyor.
Avrupa'da neler oluyor da bizimle ilişkilerimizden kendi içlerindeki bu savrulmalara kadar son elli yılki pozisyonları bu kadar değişebiliyor?
Bu konudaki ilk etmenin ekonomik kriz olduğu ortada.
Belçika'da, Fransa'da veya bir çok Avrupa ülkesinde gerek OHAL gerek terör saldırısı zamanlarında ünlü caddelerde rastlanılmasına alışılan askerlerin durumu örneğin… Belçika'da o işi yeni yapmaya başlayan askerlerin maaşı bin iki yüz avro. Çalışmayıp işsizlik maaşı alsa sadece yüz avro eksik alacak.
Bu rakamlarla doğru dürüst geçinmek veya makul bir kiraya çıkmak bile mümkün değil.
Sadece Belçika değil Avrupa'nın bir çok ülkesinde maaşlarla geçim standartları arasında dikkate değer bir fark oluşmaya başlaması en önemli etken.
2008'den bu yana süren ve henüz bir çıkış bulunamayan ağır küresel ekonomik kriz altta sanılandan daha büyük sorunlar biriktirmeye devam ediyor. Bu gidişin değişmesi için birbirine benzeyen partiler yerine aşırı sağcı ve hatta ırkçı da olsa farklı bir şey söyleyene yönelmek kaçınılmaz bir davranış.
Sonuçta Hitlerler çıkmayacak muhtemelen ama Hitler'i çıkartan koşulların öncelikle savaş sonrası imzalanan ağır ve hatta alçaltıcı, gereksiz yere boğan şartları kadar bütün bunların da katkıda bulunduğu ağır ekonomik kriz olduğunu unutmamalı.
Resmin aynı yüzünde Avrupa ülkeleri arasındaki eşitsizlikler, yük çekme kapasiteleri var.
İngiltere elini yıkayıp başka bir yol tercih ederken şimdi Paris'te yani Berlin'le beraber Avrupa Birliği'nin iki temel direği kabul edilen direklerden birinde de AB'den ayrılma ihtimali ciddi ciddi konuşulabilir hale gelmiş durumda.
Kuzeydeki hem daha müreffeh hem sosyal devlet olmanın maliyetini karşılayabilenlerin kendi aralarında daha az sorunlu daha az yük taşıdıkları bir birlik kurmalarına kadar AB çok farklı “dağılma” senaryolarının yazılıp çizildiği bir kıta görünümünde.
Şimdilik çok zayıf ama böyle devam ederse Avrupa Birliği sonunda bir başka AB'ye yani “Alman Birliği”ne dönüşüp yoluna devam ederse, korkarım, bunu dahi gören bir kuşak olacağız.
Resmin arka yüzünde ise bütün bu olup bitenlere karşı Doğulu, Müslüman, Türk seçenekleri içinden “diğeri”ne dair tepkinin tarihsel bilinçaltı okunuyor.
Şüphesiz ekonomik daralma her ülkede önce yabancının elindeki ekmeğe, işe, mesleğe, ücrete göz dikmeyle sonuçlanıyor ve Avrupa'nın bahsettiğimiz bütün ülkelerinde hatırı sayılır bir Kuzey Afrikalı, Ortadoğulu, Uzakdoğulu ve Türk var ve bunların kahir ekseriyeti Müslüman.
Müslüman olmaları da ister istemez bin yıllık bir hikâyeyi gün yüzüne çıkartıyor; Haçlı Seferleri.
Bunca kötü gidiş ve önyargının üzerine zihinler, gözler, kulaklar zaten iyi bir şey duymaya düşünmeye görmeye hazır olmadığı için ve Türkiye başta olmak üzere bahsi geçen bütün ülkelerle ilgili sadece olumsuz sinyalleri almaya hazır bir kitle olunca ilişkilerin verili durumdan daha fazla bozulmasının nedenleri de anlaşılıyor.
Düşünsenize, Türkiye hakkında ciddi muhalefet eden yaşlı başlı bir gazeteci geçtiğimiz hafta oradaki Türk meslektaşına “Epey ilerlemişsiniz meğer” diyor. “Ne oldu?” diye sorulduğunda, “İstanbul'da kot etek giyen kızlar falan vardı” diye cevap verebiliyor.
Muhatabının “Fesi yeni attık, deve kervanlarını geçen gün yolladık” karşılığındaki ironiyi anlaması biraz sürse de sonunda anlıyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.