Madalyonun hangi yüzü

04:007/08/2015, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Yaşar Taşkın Koç

Aynı anda hem siyasetin yönünü belirleme çabası hem terörle mücadelede yeni ve sert aşama üstüne de dış politikadaki en sıcak başlık Suriye meselesinde koalisyonla beraber hareket etmeye başlanınca haber, son dakika gelişmesi, yorumun bini bir para yağıyor üzerimize.Hepsinde bir eşikteyiz aslında.Eşiği aşacak mıyız yoksa bulunduğumuz noktada yeni bir şey mi yapacağız belirsizliğini koruyor.Her sorunumuzun iki yönü var; madalyonun iki yüzü gibi.Dışarıdan bakınca birbirine benzese de her iki yüzü

Aynı anda hem siyasetin yönünü belirleme çabası hem terörle mücadelede yeni ve sert aşama üstüne de dış politikadaki en sıcak başlık Suriye meselesinde koalisyonla beraber hareket etmeye başlanınca haber, son dakika gelişmesi, yorumun bini bir para yağıyor üzerimize.

Hepsinde bir eşikteyiz aslında.

Eşiği aşacak mıyız yoksa bulunduğumuz noktada yeni bir şey mi yapacağız belirsizliğini koruyor.

Her sorunumuzun iki yönü var; madalyonun iki yüzü gibi.

Dışarıdan bakınca birbirine benzese de her iki yüzü farklıdır madalyonların.

Siyasette çok değil birkaç gün sonra madalyonun hangi yüzünü göreceğiz ortaya çıkacak. Eşikte mi bekleyeceğiz, eşiği mi atlayacağız anlayacağız.

Pazartesi saat 18'de Başbakan Davutoğlu ve CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun görüşmesi bu konuda hemen hemen durumumuzu ortaya çıkaracak.

O görüşmede belli olacak koalisyon mu erken seçim mi?

Sonrasında MHP ile yapılacak görüşmelerden bir sonuç çıkacağını sanmıyorum. MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin dalgalanır gibi görünen açıklamalarının tamamı onların bu süreçte bir koalisyonda olmayacağını gösterdi.

CHP ile koalisyon mümkün mü derseniz, çok zor derim.

Her iki partinin de bütün iyi niyet ve kurulabilecekse nasıl kurulur, ben nerelerde esneyerek buna katkı yaparım yaklaşımlarına rağmen aşılması zor, uzlaşması mümkün olmayan noktalar belirginleşti iyice.

AK Parti hükümetleri döneminde Irak Özel Temsilciliği de yapmış CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik'in röportajlarından tanıdığımız “seküler dış politika” tanımı meselâ… Dış politikada ideolojilerin değil çıkarların ön planda olduğunu en iyi bilmesi gereken bir ismin bu kavramsallaştırması CHP ile AK Parti'yi birbirinden çok uzakta tutuyor. Bu tartışmanın odağında belli ki Suriye var. CHP'nin Türkiye'deki Alevi kesimin en önemli sözcüsü olması, bu tartışmanın ulaştığı, ulaşacağı boyutları da gösteriyor.

CHP'nin Milli Eğitim'deki 4'er yıllık öğretim düzenlemesine kabul edilmeyeceğini bile bile ısrarla karşı çıkışları da yine koalisyon seçeneğini düşürüyor.

Tek tek maddelerden öte iki partinin varoluş sebebi, dayandıkları toplumsal yapılar nihayetinde aslında hemen bütün konularda bir doku uzlaşmazlığını hissettiriyor.

Bu yapısal zıtlık muhtemelen partilerin kendi iç mekanizmalarında ve hele ki tabanlarında da daha yoğun hissediliyor.

Yine de taraflar “nerelerde uzlaşıyoruz”a odaklandığı için gidişat tümden kötü değil.

Pazartesi akşamı 'koalisyon mu seçim mi” ihtimalinin hangisinin olacağında etkili olacak asıl faktör iki liderin kurulacak ortaklığın ne kadar dayanıklı ve uzun ömürlü olacağına dair izlenimi, hatta taahhüdü olacak.

Bugün için bu konuda söylenebilecek tek şey, bu koalisyonun imkansız olmasa da çok zor olduğu yönünde.

İçinde bulunduğumuz süreçte diğer önemli meselemiz de terörle mücadelenin gittikçe ısınan atmosferi.

Hava bombardımanı ve kimi gözaltılarla süren mücadele PKK'nın her gün yenisini gösterdiği pusu, tuzak tarzı saldırılarla karşılık görüyor.

Bu sırada Eşbaşkan Demirtaş'ın apar topar Avrupa'ya gitmesi, Öcalan'ın medyaya sızan açıklamaları, Kandil'den getirilen röportajlar birbirinden kopuk, bütünlüklü olmayan bir manzara gösteriyor.

Kobani'de kendilerine uluslar arası alanda gösterilen abartılı hoşgörünün de algı ve medya desteğinin de yerinde yeller esmesi;

Operasyonlara kalleş saldırılar dışında tepki gösterememeleri;

Sonar gibi en azından onların çok ciddiye alması gereken bir araştırma şirketinin HDP'nin baraj sınırına kadar düştüğünü açıklaması gibi çeşitli sebepler PKK'yı da bileşenlerini de zor durumda bırakmış görünüyor.

Terörle mücadelede madalyonun hangi yüzünü göreceğimizi PKK'nın kararı belirleyici olacak.

Ankara silah bırakma ve silahlı mücadeleden vazgeçildiği açıklamasına kadar durmaya hiç ama hiç niyetli değil.

O yüzden “bu açıklama” yapılana kadar söyleneceklerin de tehditlerin de bir anlamı yok şu anda.

O açıklama yapılır mı yapılmaz mı göreceğiz.

Ama Türkiye aynı anda iç siyasette, dış politikada ve terörle mücadelede tutarlı ve dikkatli biçimde yoluna devam ediyor.

Öte yandan PKK sanki Erdoğan döneminde vücut bulmuş; Erdoğan karşıtlığının silahlı mücadele birimi gibi muamele görmesinin getirdiği şuursuzluk ne yorumlara, haberlere sebep oluyor ayrı bir aymazlık.

Önümüzdeki dönemde bu ama kasıtlı kanlı oyunun tarafları ama kasıtsız şuursuzluk üzerine daha çok örnek görüp çok yazı yazmak zorunda kalacağız.

Hâlâ bütün iyi niyetimle PKK'nın terörün kimseye yarar sağlamayacağı bir yöntem olduğunu kabul etmek zorunda kalacağına dair umudumu koruyorum.

Umarım böyle olur.

O gün, şimdi saçma sapan yazıp konuşanların bazılarının yüzüne bile çarpmaya gerek kalmayacak bu yaptıklarını.

Ya kendileri anlayacak ya da tıpkı peşine takıldıkları örgüt gibi pes edecekler.
#Başbakan Davutoğlu
#koalisyon
#chp
#dış politika